İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Orhan Pamuk olayı Midnight Express´ten zararlı

Mehmet Ali Birand

1970- 80 ‘li yılları hatırlayın.

Bir film ülkemizin görüntüsünü mahvetmişti. Midnight Express, Türk hapishanelerinde aşağılanan, işkence gören bir yabancının hikayesini anlatıyordu. Türkiye denilince, herkesin aklına hemen “işkence yapılan ülke” cümlesi gelirdi. Midnight Express bu izlenimi adeta perçinledi.

Başlangıçta pek önemsememiştik.

“Canım ne olacak, eninde sonunda bu bir film. Ne etkisi olur” demiştik.

Tam tersine etki yaptı. Zaten imajımız kötü olduğundan dolayı, herkes filmi adeta bir belgesel gibi izledi. Gerçek olarak algıladı.

Bir film, Türkiye’ye büyük zarar verdi.

Bugün farklı bir alanda, ancak daha da tehlikeli bir gelişmeyle karşı karşıyayız.

Bir çoğumuz, Orhan Pamuk aleyhinde açılan davayı hafife alıyoruz. Oysa bu dava Türkiye’ye tahminlerin ötesinde zarar verecek.

Uygar dünyanın en çok üstünde durduğu nokta, Fikir Özgürlüğü’dür. Demokrasilerin en temel unsuru, en vazgeçilmez ilkesidir.Türkiye’nin aynı çevrelerdeki imajı da, Fikir Özgürlüğüne tahammül edemeyen ülke’dir.

İşte böyle bir ortamda, Orhan Pamuk mahkemeye verildi.

Pamuk, bir yabancı gazeteciye “…Bu topraklarda 30 bin Kürt ve 1 milyon Ermeni öldürüldü. Benden başka kimse bundan bahsetmeye cesaret edemiyor…” dedi ve kıyametler koptu.

Pamuk, bir konuda kişisel görüşünü açıklamıştı. En temel hakkını kullanmıştı. Ancak, büyük tepki aldı. Tartışma yaygınlaştı. Kimileri işi vatan hainliğine kadar götürdü.Kimileri ise, Pamuk’tan farklı düşündüklerini, ancak görüşünü açıklamaya hakkı olduğunu iddia ettiler.

Biraz aşırı olmasına rağmen, tartışma kamu oyunun dışına çıkmamıştı.

Aradan haftalar geçti, olayın soğuduğu sanılırken, nereden kaynaklandıysa, Savcı Turgay Evsen Pamuk’u, TCK’nın 301’inci maddesine dayanarak mahkemeye verince, işin rengi değişiverdi. Savcının bu yaklaşımı, Pamuk’un bu sözlerinin fikir özgürlüğü çerçevesinde değil,301 inci maddedeki “Türklüğün aşağılanması” çerçevesinde cezalandırılması gerektiğinin sinyalini veriyordu.

Bakalım, mahkeme ne düşünecek ?

Eğer davayı reddederse, savcı gibi düşünmediği anlaşılacak ve yargı kendi içinde bir ince ayar yapacak. Aksi halde, son derece uzun ve yıpratıcı bir süreç başlayacak.Gereksiz şekilde kendimizi yaralayacağız.

KAMPANYA DAHA ŞİMDİDEN BAŞLADI.

Orhan Pamuk Uluslararası bir kurumdur. Son derece saygın ve sevilen bir yazardır. Onun susturulması anlamına gelecek her karar veya her adım, inanılmaz tepki yaratır.

Uluslararası medya’ya bakın ve görün. Savcının suç duyurusunda bulunması dahi, tepkilerin bir çığ gibi yayılmasına yetti.

New York Times’ın başyazı yazması, AB’nin genişlemeden sorumlu yetkilisi Olli Rehn’in Pamuk’u ziyareti ve AB ilerleme raporuna konu edilmesi ilerde nasıl bir medya kampanyasıyla karşılaşacağımızın bir işaretidir.

Ardından da, tanınmış yazarlar, nobel adaylarının tepkileri gelmeye başladı. Mahkeme süreci gerçekleşirse, dünya’nın en tanınmış yazarlarını el ele Pamuk için yürüyüş yaptıklarını göreceğiz.

Avrupa Birliği müzakereleri, bu mahkemeden dolayı büyük olasılıkla olumsuz etkilenecek . Avrupa Parlamentosunda Türkiye aleyhtarları bu fırsatı kaçırmayacak ve karar üstüne karar alacaklar.

Bu kampanya, Türkiye’nin zaten kötü olan imajını daha da bozacak.

Şimdi “Neden böylesine duyarlık gösteriyorlar? Pamuk yasalarımıza göre suçludur” diyebilirsiniz.

İşte sorun da buradan kaynaklanıyor.

Batı dünyasında, Devleti veya ülke liderlerini eleştirmek veya aşağılamak suç değil. Bu tip sözler fikir özgürlüğü olarak niteleniyor. Bizde ise, Devlet hala bir tabu. Saygı duyulması, hatta bazıları için tapınılması gereken bir makam.

Batı dünyasında, böyle sözler söylendiğinde,kamu oyunda tartışılır,kavgası orada yapılır ve biter. Bizdeki gibi işin içine devlet girmez.

Pamuk davası- eğer mahkeme reddetmeyip, savcının şikayetini kabul ederse- başımıza çok iş açacak.

Yorumlar kapatıldı.