İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Söylesem mi söylemesem mi?

Ömer Lütfü Mete

Avrupa Parlamentosu’nun ‘ Ermeni soykırımını tanıyın’ diyen karar tasarısını kabul ettiği için ‘ işte gördünüz mü?’ desem bir türlü, demesem bir türlü.

Öyle diyecek olsam bir kere ‘ yükseltilen değer’ tetikçilerinin cevabı hazır:

– Ee, olacağı buydu. Son zamanlarda o kadar kötü işler yaptık ki! Siz misiniz ‘ Ermeni soykırımını ‘ itiraf ettiği için Orhan Pamuk’a dava açan?! Buyurun bu karar tasarısı üzerine kına yakın!

Avrupa’da resmi çevreler ve halk ‘ Asla sizi üyeliğe almayız ama oyalamak zorundayız’ diye ilan etseler dahi ‘ yükseltilen değer tetikçisi’ için suçlu yine Türkiye’dir:

– Güvenilir bir aday görüntüsü veremedik; adamlar ne yapsın…

Ayrıca ‘ işte gördünüz mü’ dememi engelleyen bir başka gerçek var: Böyle fırsatlara mal bulmuş mağribi gibi sarılanlarla aynı çizgiye düşmek! Oysa AP’nin karar tasarısını kabulü ‘ hükümetin eksi hanesine yazılacak’ diye asla sevinmem. İktidara dönüp ‘ nice tecrübeye rağmen Avrupa’nın samimiyetsizliğine neden bu kadar katlandınız, oh olsun’ da demem! Onlara kızarım ama dış muzırlık yüzünden gizlice veya açıktan avuç ovuşturmam! Hasılı ‘ işte gördünüz mü’ demek de dert, dememek de.

Hazindir ki bu çıkmaza sık sık düşeriz. Aslında ‘ gözbebeğimiz’ bile bizi böyle çıkmazlara zorladıktan sonra elin Haçlısı ‘ Ermeni soykırımını tanı yoksa karışmam’ dese çok mu? Örnek mi? Gözbebeğimiz ordu adına konuşan Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt’ın ‘ tehdit değerlendirmesi’ de böyle bir çıkmaz yaşatıyor mu insana? ‘ Birinci tehdit irtica, ikincisi bölücü terörü’ diyebilecek kadar ürkütücü, şaşırtıcı ve akıl almaz bir sıralama yapan ‘ kurmay akıl’ karşısında küçük dilimi yutmadan sorgulama yürütmek beynimin karşı durulmaz görevi! Lakin yürek isyan ediyor:

– Bari sen eksik kal. Batı’nın barbar sömürgeci irade merkezleri orduya yeteri kadar saldırıyor! İçeriden de, dünün ‘ İslamcı Enternasyonalci ‘ kadroları askeri vurmak için her fırsatı sonuna kadar kullanabiliyor.

Gelin görün ki gözbebeğimiz bize merhamet etmiyor. Hatta kendi kendisine bile merhamet etmiyor. Neden kendisine bile merhamet etmiyor? ‘ Birinci tehdit irtica’ diyerek halkın büyük bir kesiminin ordu hakkında kötü düşüncelere sürüklenmesini adeta körükleyebiliyor! Böyle bir tehdit sıralamasının hiçbir askeri, siyasi, stratejik, diplomatik ve sosyal hayrı olamaz! Soyut ‘ irtica’ kavramı ile bu toplumda ‘ tehdit algılaması’ oluşturma ihtimali sıfır bile değildir! Öyleyse küpüne zarar veren keskin sirkeyi nasıl kurmay söylem sayabiliriz? Bu zihniyetin asıl vebali, en büyük gücümüzü oluşturan -şehitlik ülküsünü benimsemiş- ‘Mehmetçik’ karakterini mahvedici küresel-kültürel saldırıya katkıda bulunmaktır.

Olur olmaz yerde ‘ irtica’ diyerek dindar aileleri zan altında bırakan her kurmay, doğal olarak Mehmetçik yetiştiren anne babaya hakaret etmekte, böylece dünyanın en etkili silahı ‘ şehitlik ülküsü’ne zarar vermektedir.

Bizde ‘ peşin şehit’ karakterinde Mehmetçik yetiştirenler, genellikle orduya ‘ Peygamber Ocağı’ diyenlerdir. Siz bu ailelerle aranıza ‘irticasavar’ duvarlar çekerseniz, Mehmetçik neslinin kökünü kurutur, en büyük düşmanınızın yapamayacağı tahribatın faili olursunuz! Bu soyut ‘ irtica’ tehdidinden kastettikleriniz kimlerdir? İktidar partisi mi birinci tehdit saydığınız irtica cephesi? Öyleyse kendinizi ‘ irticacının emrindeki görevliler’ ilan etmiş olmaz mısınız? Yoksa siz hükümetin emrinde değil misiniz? Dün de Erbakan ve takımı için böyle bir söylemde bulunuyordunuz. Şimdi ise mevcut iktidara karşı ‘ ulusçu’ kesildiği için irticacı olmaktan çıktı mı? Yazık; askeri daha derinlemesine sorgulasam bu sefer de, milli stratejik duyarlılık açısından pek çok kusuru olan iktidar ‘ kendini mazur ve masum’ hissedecek.

Söyleyeceğim çok şey var ama asker de benim, siyasetçi de. Onlar her ne kadar dış düşmandan çok birbirlerinden nefret etseler de; teröristi, gaddarı, aptalı, ruh hastası ve hırsızı ile hepsi benim, hepsi her yerde!

Yorumlar kapatıldı.