İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İyi ve kötü haberler

Türker Alkan

Dünkü gazete manşetleri aynı konuya odaklanmıştı: ‘Ermeni konferansı tekrar ertelendi!’

Mübarek sanki Yalta Konferansı! Aylardır gazetelere konu oldu durdu. Ve her seferinde de Türkiye’nin imajını olumsuz yönde etkiledi. ‘Aman bizim soykırım yaptığımızı iddia edenler mevzi kazanacak,’ korkusuyla bu mahut konferansa engel olmaya kalkanlar tam da ters bir sonuca ulaştılar: Onların kafasızlığı yüzünden Türk imajı daha da ağır bir yara aldı. Bu işe hiç karışmasalar, dünyada her gün yapılan yüzlerce konferanstan biri olarak bu ‘Ermeni konferansı’ da yapılıp bitecekti. Şimdi ‘aşırı milliyetçi’ler sayesinde bitmeyen bir baş ağrısı halini aldı.

Ulusunuzu sevmekten daha önemli olan şey, sevmesini bilmektir, değil mi?

Fakat bu konudaki son gelişme, yani Bölge İdare Mahkemesi’nin erteleme kararının bir iyi, bir de kötü sonucu oldu diyebiliriz sanırım.

Kötü sonucu tartışmaya bile gerek yok:

Bir üniversitede yapılacak bilimsel bir toplantının mahkeme kararıyla ertelenmesi olacak bir iş değildir. Radikal’de yazmaya başlayan (bu vesileyle kendisine ‘Hoş geldiniz’ diyorum) Altan Öymen dünkü yazısında

“Bir idare mahkemesinin böyle bir karar verdiğini 55 yıllık gazetecilik hayatımda hatırlamıyorum,” diyordu, “Turgut Kazan da hukukçu olarak hatırlamıyor.”

Ben biraz daha ileri gideyim, dünyada herhangi bir demokratik ülkede de şimdiye kadar böyle bir kararın alınmış olabileceğini sanmıyorum. Bu karara imza atmış olan yargıçlar bir ilki başarmış olmalılar.

Ayrıca bu kararın Anayasa’nın 130’uncu maddesine de aykırı olduğu ortada: Bu maddeye göre, üniversitelerin bilimsel özerkliği vardır. Bölge İdare Mahkemesi’nin kararı bu özerkliği açıkça zedelemektedir, bilimsel bir topantının ancak izinle yapılabileceğini hükme bağlamaktadır. Bu mantıkla bundan böyle üniversitede verilecek derslerin içeriğinin de mahkemeler tarafından belirlemesi gerekecektir!

Olacak iş değil!

İyi habere gelince, Bölge İdare Mahkemesi’nin kararını kimse ciddiye almadı. ‘Görülmekte olan bir dava hakkında dava sonucunu etkileyecek yayın yapılmaz,’ ilkesini de görmezlikten gelerek hemen herkes eleştirdi. Başta Başbakan ve Dışişleri Bakanı olmak üzere, hukukçular, akademisyenler, gazeteciler, yazarlar, hemen herkes kararı ağır biçimde eleştirdi. Bu konferansa karşı olanlar bile mahkeme kararını savunamadılar. Avrupa Birliği yetkilileri de “Bu kadarı da olamaz, bir kışkırtmayla karşı karşıyayız,” demek zorunda kaldı.

Ben ilk kez bir yargı kararının bu ölçüde bir ittifakla eleştirildiğini görüyorum.

Bu görüş ve tavır birliği (demokratikleşme yönünde kendini gösteren bir ittifak), henüz gelişme aşamasında olan siyasal kültürümüz açısından olumlu bir işarettir.

Bu da iyi haber.

Görüşleri ve bilimi yasaklamakla bir yere varamayız. Bu konferansın ‘tek taraflı’ olduğunu düşünüyorsanız, gider daha geniş kapsamlı ve çok yanlı bir konferans düzenler ve sesinizi duyurursunuz. Araştırma yapar, yayın yaparsınız. Ama görüşlerin ifadesini yasaklamak, hele de üniversitede yasaklamak, olacak iş değil!

Yorumlar kapatıldı.