İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ruhat Mengi: Ahmet Rüstem Bey ve Amerika! (2) – Vatan

Dün Mehmet Adanalı’nın gönderdiği; Osmanlı’nın Washington Büyükelçisi Ahmet Rüstem Bey’in Amerika’da Ermeni soykırımı iddiasıyla ilgili olarak yaşadıklarını anlatan yazının birinci bölümünü vermiştim. Bugün devam ediyoruz. En sondaki paragraf yazının orjinalini ona ABD’den gönderen Cengiz Özakıncı tarafından yazılmış. (Aynı yazı dün mail ile bana da gönderilmiş)

Ya Fransa ve İngiltere? Ülkelerinin özgürlüğü için dövüşen Cezayirlileri dumanla boğmuş olan Fransa, ‘Sipahi isyanı’nda yakaladığı Hintlileri top namlularının ağzına bağlayıp sonra o topları ateşleyen ingiltere, aynı tahrikler karşısında kalsalardı acaba ne yaparlardı?” diyor;

Amerikalıların Filipinleri işgal ederken yerli halka uyguladıkları ‘water cure’ denen su işkenceleriyle, Amerika’da her gün işlenen ‘zencileri linç etme’ suçlarını anımsatıyor, ‘varsayalım ki Amerika’daki zencilerin, ABD’nin işgal edilmesini kolaylaştırmak için Japonlarla gizlice anlaşmış oldukları ortaya çıkarıldı. Acaba o zencilerin kaçı hayatta bırakılırdı?’diye soruyordu.

Ahmet Rüstem Bey’in bu demeçlerine öfkelenen Amerika Başkanı Wilson 10 Eylül 1914 günü Dışişleri Bakanı’na gönderdiği yazıda Türk Büyükelçisi sınırı aşmıştır diyor, sözlerini geri alıp özür dilememesi halinde Amerika’dan çıkartılması gerektiğini bildiriyordu. Dışişleri Bakanı Bryn 11 Eylül 1914 günü Rüstem Bey’den ‘Evening Star’da yayımlanan sözlerini geri almasını istedi. Buna karşılık Ahmet Rüstem Bey, Amerika Dışişleri Bakanı’na gönderdiği 12 Eylül 1914 günkü yanıt yazısında sözlerini geri alamayacağını belirterek şöyle diyordu:

Türkiye yıllardan beri Amerikan basınının düzenli saldırılarına hedef olmaktadır.(…) Geçmişte Türkiye’de görülen ve benim gibi bütün diğer Osmanlı aydınlarını da üzen bazı aşırılıklar, diğer ulusların yaşamında da benzerleri görülmesine karşın, yalnızca Türkiye’ye karşı bitmez tükenmez şiddetli bir saldırı teması olarak kullanılagelmektedir.

Basının bu turumu Amerikan kamuoyunu Türklere karşı zehirlemekte o kadar ileri gitmiştir ki Türk soyunun her üyesi Amerika’da ancak ‘iğrenç’ nitelemesiyle anılır olmuştu. Benim Amerikan saldırısına karşı ülkemi savunduğum apaçıktır.(…) Diplomatik kuralları aşmış olabilirim fakat insanlığın çıkan şekle feda edilemez. Ben Türkiye’ye, ABD’ye ve sonuçta bütün insanlığa karşı erdemsel görevlerimi yerine getirmiş olduğuma inanıyorum.’

Polonyalı Büyükelçi

1914’te Amerikan basınında Ermeni soykırımcılığıyla suçlanan Türklerin böyle bir suç işlemediklerini en yüksek sesle haykırdığı için ölüm tehditleri altında Amerika’dan ayrılan Osmanlı’nın Washington Büyükelçisi Ahmet Rüstem Bey, ilk adı Alfred de Bilinski olan bir Polonyalıydı. Kurtuluş Savaşı’nda Mustafa Kemal’in yanında yer alan ve birinci Meclis’te milletvekili olan Ahmet Rüstem Bey, Ermeni soykırımı suçlamalarına karşı 1918’de Bern’de Fransızca olarak yayınladığı’ la guerre mondiale et la question armenienne'(cihan harbi ve Ermeni meselesi) adlı kitabının önsözünde şöyle diyordu:

“Ermeni meselesinde dünya kamuoyuna karşı Türkiye’yi savunmayı amaçlayan bu kitabı yazarken, her şeyden önce doğduğum, pek çok iyiliğini ve nimetlerini gördüğüm bu ülkeye bağlılık duygularını sürdürmeyi düşündüm. Bu ülkenin ve Türk halkının onurunu korumak için iki kez düelloda bile dövüştüm ve Türk-Yunan savaşına gönüllü olarak katıldım. Bu kitabı yazarken beni harekete geçiren itici gücün, yalnız ve yalnız ülkeme olan sevgim ve saygım olduğunu söylemek istiyorum.

Mehmet Adanalı yazının sonuna bir paragraf eklemiş:

“Bugün ‘canım Batılılar öyle söylüyorsa öyledir, demek ki Ermeni soykırımı yapmışız kabul edelim, ne var bunda özür dileyelim olsun bitsin’ diyen bir takım Türk kökenli mankurtların sayısının çoğaldığını gördükçe, Türkleri aşağılayanlan düelloya davet edecek denli gözüpek bir Türk sever olan Ahmet Rüstem Bey’in mezarında doğrulup ‘bre namussuzlar, siz ne biçim Türksünüz! diye haykırdığını düşlüyorum.

Yorumlar kapatıldı.