İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

6-7 Eylül yazılarına gelen tepkiler…

Hasan Pulur

“6-7 Eylül” olaylarını anlatan iki yazımıza bir hayli tepki geldi; tepkilerin çoğu “Ne gereği vardı bunları anlatmanın!” diyordu.

Bir kere biz bu yaklaşıma karşıyız. Yurtdışına karışık zeytinyağı ihraç edenleri de yazdığımız zaman da “Ne gerek var bunları yazmaya!” demişlerdi.

Böyle şey olur mu?

***

OKURLARIMIZDAN Kemal Seren’in görüşleri bize göre en ilginciydi. “28 yaşındayım, 6-7 Eylül olayından 22 yıl sonra doğmuşum” diye başlamıştı:

“Olayı önce nefretle karşıladığımı belirtmek isterim… Geçtiğimiz aylarda Kırgızistan’daki yağmalama olayını görünce, çok şükür, bizde böyle bir şey olmamıştır ve olmaz, demiştim; ancak şimdi okudukça anlıyorum ki, yağma konusunda bizim arka bahçemiz de pek temiz değilmiş… Yaşananlardan sonra, ne kadar özür dilesek olanları değiştirmez ama, kafamızı en azından kumdan çıkarmış oluruz, yeni gelen nesle bunları aktarıp onların da benzer hatalar yapmasını önlemiş oluruz.”

***

PEKİ, madalyonun diğer yüzü yok mu?

KEMAL Seren, o yüze bakmak gerektiğini de söylüyor:

“O yüzde maalesef hiç hoş olmayan bir durum var. Türkiye’de yaşayan insanlara kötü demek erdem; onların hatalarını yazmak görev; bunları ifşa etmek başarı gibi algılanıyor.”

Hayır, okurumuzun bu söylediklerine tümüyle katılmıyoruz, birtakım döneklerin, zıpırların böyle düşündükleri kesin ama, bu, genelleme yapmaya yeter mi?

***

OKURUMUZ düşüncelerini sürdürüyor:

“Düşünüyorum, Ermenileri biz katlettik, Rumları biz öldürdük, Kürtleri de öldürüyoruz…

Yaaa bu Türkler ne bela bir milletmiş!!!

Gerçekten bu kadar kötü müyüz acaba, aynaya bakmaya korkuyor muyuz?

Bizim bu kötü taraflarımızı yazanlar, çizenler baş tacı; hem içeride, hem dışarıda …”

***

MADALYONUN öbür yüzüne bakmaya devam ediyor:

“Ben bu 6-7 eylül olaylarını en geniş anlamda bu yıl idrak ettim, ama ben Kıbrıs’ta öldürülen Türkler için böyle bir anma günü hiç duymadım. Orada görevli bir askerimizin suçsuz hanımının ve çocuklarının banyo küvetinde öldürüldükleri tarihi andığımızı, bunu köşe yazılarında okuduğumu hatırlamıyorum. Her yıl Ermenilerin katledildikleri iddia edilen tarihler gelmeden romatizma sızıları gibi yazılar okuduğumu hatırlıyorum.”

Bu bir tepkidir, emperyalizmin ve içerideki işbirlikçilerin ihanetine uğramış bir milletin insanının isyanıdır, duygusal da olsa anlayışla karşılamak zorundayız.

***

KEMAL Seren, 6-7 Eylül fotoğraf sergisini basanlardan da hoşlanmıyor, en az o sergiyi düzenleyenlerden hoşlanmadığı kadar…

Şöyle diyor:

“Yaşadığım toprakları, üstünde yaşayanların hiçbirini ayırt etmeden seviyorum. Sevmeye de devam edeceğim.

Yalnız beni korkutan, gelen yeni neslin olayları bir pencereden izlemesi, 6-7 eylül olaylarının yanında Mora İsyanı’nı öğrenememesi, Kıbrıs’a çıkarma yapılmadan önceki gelişmeleri öğrenmeden Türk askerinin adada ne işi olduğunu sorgulaması. İnternette sohbet ederken yazıştıkları kişiye, memleketi için Türkiye yerine EU yazması, kimliğinden utanç duyması….”

***

KEMAL Seren’in söylediklerini “duygusal bir tepki” diyerek geçemeyiz, onun da dediği gibi:

“Bu düşüncelerimi içten gelen bir serzeniş olarak algılayın. Amacım, şovenist bir duygu denizi içinde sulara kapılmak değil…

Yazılarım geri gelen eko sesidir.”

***

OKURLARIMIZDAN bazıları da “6-7 Eylül” olayları sırasında Fuat Köprülü’nün Dışişleri Bakanı olduğunu yazmamıza takılmışlar, onlara göre Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’ydu.

Hayır, Fuat Köprülü’ydü. Fatin Rüştü Zorlu Devlet Bakanı’ydı, Kıbrıs görüşmelerini o sürdürüyordu.

“6-7 Eylül” olaylarının tarihi 1955’tir, bu tarihte iktidarda 3. Menderes hükümeti vardır. Kaynak soranlara, Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı’nın Cumhuriyet’in 50. yılında yayımladığı “Türkiye’nin 42 hükümeti” adlı kitabı tavsiye ederiz.

Sayın Taşkın Tuna da bunlardan biri. Bizi “50 yıl öncesini hatırlamamakla” eleştirirken, “Ama 50 yıl öncesini hatırlayanlar var, öyle değil mi?” diyerek de kendisine pay çıkarıyor, kinaye yapıyor.

Eğer her şeyi böyle hatırlıyorsa…

Yorumlar kapatıldı.