İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Unutmak istediğim günlerin kitabı 6-7 Eylül Olayları

Doğan Hızlan

Elli yıl öncesi. İlk gençlik günlerimden belleğimde kalan bir görüntü. Evin penceresinden bakıyorum, caddelerde top top kumaşlar. Yerde sürüklenip bırakılmış eşya.

Protestonun vahşete dönüşmüş dehşet görüntüleri. 6-7 Eylül 1955’te yaşananları bir kitapta okurken, o bilgiler bana bir kitabın sayfalarında değil, biyografimden kesitler gibi geldi.

Dilek Güven’in Cumhuriyet Dönemi Azınlık Politikaları Bağlamında 6/7 Eylül Olayları çalışması küçük bir provokasyonun nelere mal olduğunu, milliyetçilik kisvesi altında yakıp yıkmaya sebep olduğunu gösteriyor.

Bilgiler, belgeler, fotoğraflar, dünü iyi anlayıp tahlil etmenin, bugünkü provokasyonları önlemede yararlı olacağı kanısındayım.

Tarihi dönüm noktalarının hareketleri, bence güncel tarihin belirleyicisidir.

Fahri Çoker Arşivi’nden oluşan 6-7 Eylül Olayları. Fotoğraflar-Belgeler kitabını da mutlaka incelemek gerekir.

Yüz ifadeleri bile kitlelerin, yönlendirilmiş sağlıksız coşkuların incelenmesi gereken örneklerdir.

Beyoğlu Bölgesi Sıkıyönetim Mahkemesi’nde görev yapan emekli Tümamiral Fahri Çoker’in arşivini Tarih Vakfı’na bağışlayarak bunun yayınlanmasını sağlaması, gerçek milliyetçilere, genç kuşaklara verilmiş önemli bir armağan.

Hakim Tümamiral Fahri Çoker’in biyografisini mutlaka okumalısınız, yaptığı başka çalışmaları da öğrenmelisiniz.

Nasıl başladı 6-7 Eylül olayları? 6 Eylül 1955 günü saat 13.00’te, devlet radyosu, Selanik’te Atatürk’ün doğduğu eve yapılan bombalı bir saldırı haberini duyurdu ve bu haber öğleden sonra İstanbul Ekspres gazetesinin iki ayrı baskısıyla yayıldı.

İstanbul’da masum bir protesto gibi başladı ve İstanbul ve İzmir’den, Türkiye’de yaşayan gayrimüslimlere yönelik bir harekete dönüştü.

Dilek Güven’in kitabını okuduğunuzda; benim için en üzerinde durulması gereken bölüm, olayların ardındaki nedenlerdir.

Giriş’te kitabın nasıl yazıldığı, kaynaklara nasıl gidildiği, çalışmanın ciddiyeti konusunda fikir veriyor.

Böyle bir tahrikin olumsuz sonuçlarını Beyoğlu, Kurtuluş, Şişli, Nişantaşı gibi bölgelerde vermesi olağandı. Çünkü gayrimüslim nüfusun gerek ticarethaneleri, gerek işyerleri bu semtlerde yoğunlaşmıştı. Sanırım bu kitapta yorumlar, bilgiler kadar okuru etkileyecek insan tanıklıklarıdır. Çünkü o günün ruhunu yansıtması bakımından ilgi çekici, onun için de o metinlerden örnekleri yazıma aldım.

Olayların büyümesinde olaylar bittikten sonra sorumlular, suçlular aranınca, ilk neden bulundu: ‘Güvenlik Güçlerinin Pasifliği.’

Alman konsolosluğunun raporlarında da verilen talimatın gevşekliğinden söz ediliyor.

İzmir’deki saldırılarda, Fuar’daki Yunan pavyonu yakıldı. Ankara’da güvenlik güçlerinin başında Kemal Aygün olayları önledi; İzmir’de Rum bayraklı teknelere yapılacak hücumu da, Türk savaş gemilerinin subayları önledi.

Örnekleri okuduğunuzda göreceksiniz ki, birçok Türk de bu olayları önledi, özellikle Rum komşularını bu öfke selinde boğulmaktan kurtardı. Maddi hasar çıkarıldığında en yüksek kayıp oranı Rumlara aitti. Elbette bir bomba haberiyle bunca halk sokağa dökülmezdi, o günün siyasal olaylarını, ekonomik durumu, hükümetin Kıbrıs’la, Yunanistan’la ilgili sorunlarını, bunları topluma yansıtma biçimlerini de değerlendirme dairesi içine almak gerekir.

Patrikhane’nin önüne ‘Kıbrıs Türk’tür’ levhasının asılması bile o günün havasını yeterince veriyor.

Saldırıların ardından 11 Eylül 1955’e kadar ihbar sayısı 1500’ü bulmuştu. Maddi hasarlar bağışlarla ödendi, bankaların katkılarıyla.

Hükümet adına açıklama yapan Fuat Köprülü, suçlular, tahrikçiler arasında komünistleri de gösterdi.

Solcuların sorumluluk alanına çekilmesi daha sonraki dönemlerde de uygulanan bir yöntemdir.

Fahrettin Gökay, bu konuda iktidarı suçladı.

6-7 Eylül Olayları’nın çıkışı, yayılışı konusu, 1960 darbesi sonunda Yassıada’da ele alındı. Azınlık politikalarına bakıldığında, bazı unsurlar için devletin bir program yaptığından söz edilebilir:

Ekonomi ve Bürokrasinin Türkleştirilmesi, Dilin Türkleştirilmesi, Kültür ve Eğitim Kurumlarının Türkleştirilmesi, İskan politikaları.

Dilek Güven’in kitabı cumhuriyetten bu yana bazı kavramların gelişme çizgisini, seyrini tarihi perspektiften veriyor.

Şimdiyi anlamak için çok önemli ipuçları bulunuyor bu çalışmada.

6-7 Eylül Olayları Fotoğraflar-Belgeler

Fahri Çoker Arşivi

Tarih Vakfı

Cumhuriyet Dönemi Azınlık Politikaları Bağlamında

6-7 Eylül Olayları

Tarih Vakfı

1955 saldırıları, İstanbul’da bir cemaatin varlığının sona erişidir

1950’ler Türkiye’sindeki ulusal-siyasi durum, tamamıyla 1930’lu ve ‘40’lı yılların devamı olarak görülebilir. Buradaki somut araştırma konusunu oluşturan, 1955 yılında meydana gelen 6-7 Eylül Olayları da, ekonomik hayatın millileştirilmesi ve etnik homojenleştirme bağlamında incelenecektir.

6-7 Eylül 1955’te, İstanbul ve İzmir’de, bu kentlerde yaşayan gayrimüslimlerin mülklerine saldırılmıştı. Dönemin başbakanı Adnan Menderes’in açıklamasına göre bu olayların sebebi, milliyetçi Türk basınında da ayrıntıyla haberleştirilen iki gelişmedir:

1) Sözde, Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıs’ın Türk azınlığına karşı bir saldırı hazırlığı içindeydi. Bu durumda Hürriyet gazetesinin yazı kurulu misilleme tehdidiyle karşılık verdi ve hararetle ‘İstanbul’da, saldırabileceğimiz yeteri kadar Rum’un yaşadığını’ vurguladı.

2) İstanbul Ekspres adlı akşam gazetesinin 6 Eylül 1955 tarihli bir haberine göre, Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu Selanik’teki evde bir bomba patlamıştı.

Başbakan Menderes, bu olayın Türk halkını öfkelendirdiğini ve spontane bir biçimde Rum azınlığa saldırıldığını iddia etti. Birkaç gün sonra, hükümet açıklaması tekrar gözden geçirilerek değiştirildi; buna göre, olaylar Türk komünistleri tarafından planlanmış ve hayata geçirilmişti. Olayları, 9 Eylül 1955’te 2000’in üzerinde insanın ‘komünist’ görüşlerinden dolayı tutuklanması izledi. Ancak, 1955’teki saldırıların gerçekte devletin yöneticileri tarafından planlandığını ve hayata geçirildiğini gösteren yeteri kadar dayanak mevcuttur.

1955 saldırıları, İstanbul’da özellikle Rum-Ortodoks bir cemaatin varlığının sona erişine işaret eder. 1955’ten sonra giderek artan sayıda, Rumlar Yunanistan, Avustralya veya Kanada’ya göç etmek üzere İstanbul’u terk etmişlerdir.

DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ

Mehmet Eroğlu Düş Kırgınları Agora

Tomas Lappalainen Mafya Yerdeniz

Hilmi Yücebaş Edebiyatımızda Mevláná L&M

Yiannis Xanthoulis Bahçede Bir Türk Galata

Aslı Daldal 1960 Darbesi ve Türk Sinemasında Toplumsal Gerçekçilik Homer

Yorumlar kapatıldı.