İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

3 Ekim tehlikede mi?

İsmet Berkan

Daha önce Fransa Dışişleri Bakanı ve Başbakanı tarafından dile getirilen bazı görüşler dün nihayet Cumhurbaşkanı Jacques Chirac tarafından da ortaya atıldı. Yani Fransa, Türkiye’nin ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımamış olmasından rahatsız, bu durumun tam üyelik müzakerelerini ister istemez etkileyeceği görüşünde.

Diplomasi sadece sorunları silahsız-savaşsız çözmekle ilgili bir ‘meslek’ dalı değil.

Aynı zamanda, kelimeleri ve cümleleri, bazen hukuku silah olarak kullanıp karşındakini alt etme, bir işin olmasını ve olmamasını sağlama, bir işi zamana yayma mesleğinin de adı diplomasi.

O yüzden, Türkiye-Avrupa Birliği-birlik üyesi ülkeler-Kıbrıs zincirinde pişmekte olan diplomasi pilavı her şart altında daha çok ama çok su kaldıracak, bundan emin olun.

Türkiye’de konuyu yakından takibe çalışan hemen herkes bu pilavın daha çok su kaldıracağını bildikleri için kısa vadeli somut hedeflerle ilgileniyorlar.

Şu anda en kısa vadedeki somut hedef 3 Ekim günü. Acaba o gün Türkiye, AB ile tam üyelik müzakerelerine başlayabilecek mi?

Bence evet, başlayacak.

Ama ‘başlamak’tan neyi kastettiğimizi iyi bilmemiz lazım.

Ankara açısından ‘başlamak’ şu demek: O gün toplanacak olan hükümetlerarası konferans, AB Komisyonu’na tarama sürecinin başlaması talimatını verir ve müzakereleri resmen başlattığını duyurur. Bunun ardından, belki bir-iki hafta sonra konferans yeniden bir araya gelir ve Komisyon’un önerisiyle bir veya iki başlıkta müzakereyi başlatır.

Evet, Ankara bunu umuyor, bekliyor. Açıkçası, bazı başlıklarda müzakerenin de açılması gerçekten müthiş olur, Türkiye’ye çok büyük bir moral verir.

Buna karşılık Fransa’nın başı çektiği bir ülkeler grubu (Avusturya, Yunanistan, Kıbrıs, belki Danimarka, seçimi Merkel kazanırsa Almanya da) Türkiye’nin her işini yokuşa sürerek, bizim tam üyelik hedefinden vazgeçmemizi, onun yerine ayrıcalıklı ortaklık gibi ara formülleri talep etmemizi sağlamaya çalışıyorlar.

Bizi bıktırmak için de, Kıbrıs’ı tanıma şartı, ardından belki Ermeni soykırımı şartı, hadi onu da yaptınız kim bilir başka ne şartla bu sinir bozma oyununu sürdürmek niyetindeler.

Burada Türkiye’ye düşen soğukkanlı olmak, hukukun gösterdiği yoldan hiç sapmamak, Avrupa’daki bölünmeleri kollayıp ona göre hareket etmek, dinamik bir müttefikler grubu stratejisi uygulamak. Nitekim Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı da bu zaten.

Fransa’nın Kıbrıs’la ilgili görüşleri ne olursa olsun, 3 Ekim’i engelleyebileceklerini sanmıyorum ama diyorum ya, 3 Ekim sonrası süreci tıkayabilir veya çok yavaşlatabilirler, buna hazırlıklı olmak gerek.

Bugünlerde AB içindeki en büyük müttefikimiz dönem başkanı İngiltere.

Ve maalesef İngiltere ile Fransa malum bütçe krizi nedeniyle birbirlerinin gırtlaklarını sıkmaktalar.

Fransa’nın bugünlerde Türkiye ile ilgili çıkardığı güçlüklerin arka planında bu çekişme de yer alıyor esasen, amaç İngiltere’yi dönem başkanlığı sırasında başarısız yapmak!

Yorumlar kapatıldı.