İdil Çeliker
Adalar burnumuzun dibi… Balkonumuzdan bile görüp özeniyoruz ya, uzaktan… Biri bana; ‘Haydi adaya gidelim’ diyecek diye aklım çıkıyor. Zihnar adım atmam çünkü… Benimki, yıllar içinde gelişmiş bir tür takıntı… Ne zaman ayak bassam, kötü haber de peşimden geliyor…
Geçenlerde bir dostumuzun teknesiyle Adalar’ın yakınından geçtik… ‘Donu kap, suya dal’ diye dalga geçilen Caddebostan Plajı’na tur bindirecek manzaralar hakimdi.
Bu görüntüler üzerine sohbet ederken, ne yazık ki, donla denize girmekten çok daha beter olayların yaşandığını öğrendik.
İşte o ağızdan, Adalar’dan insan! manzarası;
‘Ada vapuruna bindim… Şöyle püfür, püfür esinti içinde çayımı içeyim diye düşünürken, karşımda oturan bir aile çıkardı küçük piknik tüpünü, koydu üstüne çaydanlığı yaptı çayını. İçimden diyorum ki; ‘inşallah bu tüp patlamaz da hep beraber uçmayız…’
İşe oğlum aşağı
Daha sonra 12-13 yaşlarındaki çocukları tuvalete gitti. Ücretliymiş… Dönüp babalarını ilettiler durumu. Tahmin edin ne oldu? Baba; büyük bir ciddiyetle ‘çaktırmadan işe aşağı’ dedi. Çocuk da göz göre, göre aşağı işedi. Ben dahil, eski Adalı olduğu belli bir kaç kişi; ‘Olur mu böyle.’ demeye başladık ki, adam ve etrafındakiler kavga moduna girdi. Sustuk çaresiz… Vapurun kaptanına olayı anlattığımda, ‘Kardeşim hangisiyle başa çıkalım ki?’ diye özetledi durumu.
Ben Kınalı’ya gittim. Arkadaşlarla buluşup, şöyle bir tur atalım istedik ki, ne görelim? İnsanlar arı, namusu atmışlar bir yana, yol ortasında üst baş değiştiriyorlar. ‘Eyvah, Adanın tüm havası bitmiş.’ diye hayıflanırken, bu kez Ankaralıların o meşhur havuzlu bahçesinin polislerle dolu olduğunu gördük. Merak ettik ‘Ne oluyor’ diye. Girmiş havuzun içine 5 kişi, çıkmıyorlar. Ne polis fayda ediyor ne başka şey. Adamın evine girmişler, çıkmıyorlar inatla. Daha fazla katlanamadık bu manzaraya ve arkadaşımızın evine doğru yola koyulduk. Deniz kenarı olduğu için, her kesimden insan var malum… Donla dolaşan da, denize çöpleri atan da. Düşünsenize, bir adamın karısının karşısına biz donla çıksak ne yapar normal zamanda?
Çık evimden kardeşim
Bunları içimden geçirirken, arkadaşımın yan komşusu yaşlı gayrimüslim ailenin evinden feryat figan sesleri yükselmeye başladı. Koştuk hemen. ‘Aman oğlum koşun’ diye bağırınıyorlar… Bir de içeri girdik ki; adamın biri girmiş mutfağa, yemek ısıtıyor… Mari Teyze ‘Kimsin kardeşim çık evimden’ diyor, adam ‘Sus be moruk, otur bahçende bir yemek pişiriyorum işte evini mi yedik.’ diye azarlıyor onu. Gidip adama kibarca ‘Lütfen evden çıkar mısınız? Yoksa polis çağıracağım.’ dediğimde, ‘Git Allahını çağır. Ne olacak yani, bu pis gayrimüslimleri mi koruyorsun ulan?’ diye cevapladı beni…
Polis çağırdım haliyle… Polis de ne yapacak ki? Onlar da bıkmış bu olaylardan. Her haftasonu hırsızlık tavan yapıyor, böyle olaylar da gündemden düşmüyormuş. Hani İstanbul’a girişi sınırlandırmak için, pasaport uygulamasından söz ediliyordu bir ara. Bence Adalar pilot bölge olsun. Uygulama daha sonra kente doğru yayılsın. Yoksa durumumuz gerçekten vahim.’
Bu memlekette, bu olaylara dur diyecek bir yetki mekanizması yok mu yahu? Nedir bu? Yakında ‘Çıkın bu evlerden biz oturacağız’ derlerse de, susacak mı insanlar? Ayıp be… Bugün Adaya, yarın karaya sürerse istilalar nasıl başedeceksiniz acaba?
Yorumlar kapatıldı.