İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ya Süryanileri hatırlayan var mı?

Türkiye, AB’ye girmeye bu denli kararlı ise, ülkenin 1915’te soykırımdan geçmiş Süryanilere yönelik tutumu da sorgulanmalı

JOSEPH YAKUP

Madem Türkiye, kimliğinin Avrupa tarafından sorgulanmasına rağmen AB’ye girmeye bu denli kararlı, ülkenin 1915’te soykırımdan geçmiş
Asuri-Keldani-Süryanilere davranışının sorgulanıp sorgulanmayacağı da belirlenmeli.

Bu cemaatin din ve inanç özgürlükleri BM’nin özel raportörü Abdülfettah Amor tarafından araştırılmıştı. Yeterince bilinmeyen ancak pek çok açıdan dikkat çekici bu rapor, BM Genel Kurulu’nun 25 Ekim 2000 tarihli 55. oturumunda, Türkiye’de din ve inanç özgürlüğü başlığında sunuldu. Amor, 30 Kasım-9 Aralık 1999 tarihlerinde Türkiye’deydi.

Raportör, hem ilgili Türk kanun ve siyasetini, hem de Asuri-Keldani-Süryaniler dahil olmak üzere gayrimüslim cemaatlerin genel durumunu ele aldı ve Süryanilerin, Lozan anlaşmasına göre azınlık olmalarına ve ülkedeki tarihi varlıklarına rağmen, Türk yetkililerce azınlık olarak tanınmadığını yazdı. Ayrıca cemaatin tüzelkişi statüsünün olmadığına da dikkat çekildi.

Mevcut din adamlarının yaşlanması ve makamların ölen din adamlarının yerine yurtdışından gelecek bir din adamının geçirilmesini yasaklaması nedeniyle cemaatin din eğitimi verememesi ciddi sorun. Rapordan: “Din adamlarının giderek yok olması nedeniyle, bu cemaatin dini kimliğiyle var olabilme sorunu ortaya çıkıyor.”

Retçi tutum

Türkiye’nin güneydoğusundaki ibadet mekânlarında (Tur Abdin bölgesi), kilise ve manastırların yenilenmesi kısıtlanıyor. Amor şöyle diyor: “Yetkililer çoğunlukla, başta Hıristiyanlar olmak üzere bütün azınlıkları reddeden, giderek şiddetlenen bir milliyetçilik temelinde hareket ediyor.” Rapor ayrıca, kullanılmadığı iddia edilen ibadet mekânlarının Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından istimlakına ve ardından
bu mekânların yaşadığı dönüşümlere (bazen cami oluyorlar) değiniyor.

İstanbul Süryanilerin en yoğun göç ettiği şehir olmasına rağmen, burada dahi cemaat sadece bir kiliseden faydalanabiliyor. Kendi kurumlarını açmaları yasak olduğundan Süryaniler sosyal kurumlar, hayır kurumları ve sağlık kurumlarından da yoksun. Bu konuda cumhurbaşkanı ve başbakan dahil olmak üzere yetkililere iletilen tüm talepler (okul açma dahil) sonuçsuz kaldı.

Türkleştirme

Raportör devlet okullarında din ve ahlak derslerindeki sorunları da ele almış. Süryanilerin durumu, güneydoğudan kitlesel boyutlarda ayrılmış olmaları nedeniyle daha da acil. Süryani temsilcilere göre göçün nedeni dini ve siyasi unsurlar, bilhassa milliyetçi Türkleştirme politikası. Başta güneydoğu olmak üzere ülke genelinde, milliyetçi ‘tek millet, tek ırk, tek kültür’ sloganına uymayan yerel Süryani nüfusu reddeden toplumun baskısını da eklemeliyiz. “Böyle bir tutumla maalesef başta yerel makamlar, farklı şekillerde bu cemaati reddediyor.” Raporda Süryanilere ayrılan kısımda son derece manidar formüle edilmiş bir taleple cemaatin ‘yabancı gibi değil, her şeyiyle Türk vatandaşı gibi’ görülme isteği belirtilmiş.

Gayrimüslimlere ilişkin sonuç ve öneriler kısmında bunların durumunun hoşgörü ve ayrımcılık gütmeme ilkeleri açısından sorunlu olduğu belirtiliyor. Neden olarak da Türk devletinin güttüğü laiklik
ve milliyetçilik siyasetine işaret ediliyor: “Siyasi milliyetçilik özellikle gayrimüslimlere yönelen bir hoşgörüsüzlük ve ayrımcılık şeklinde tezahür ediyor… Milliyetçiliğin bu özel formu, sadece kamu kurumlarına nüfuz etmekle kalmayıp toplumu da etkileyerek, Türkiye’nin azınlıklarına
dışlama mesajı göndermelerine neden oluyor. Azınlıkların Türkiye’den
ayrılmasını bu politikalar teşvik etmiş.”

Bu ülkeyle ilişkilerin yeniden kurulabilmesi için, Türkiye ile AB arasındaki demokrasinin geliştirilmesi, çeşitliliğin taahhüdü, tüm vatandaşların kültürel hakları ve dini azınlıkların tanınması gibi koşulların, doğrudan Asuri-Keldanileri de kapsaması sağlanabilir. Aslında kısa vadeli kriterlerde (2001), özellikle ‘güneydoğu bölgelerinde durumun iyileştirilerek ekonomik, sosyal ve kültürel hakların
tüm vatandaşlar için güçlendirilmesi’nden zaten bahsediliyor. Yeterince dikkatli miyiz acaba? (21 Haziran 2005)

Yorumlar kapatıldı.