İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ku Klux Klan´ın ricadı

Ertuğrul Özkök

ZÜLFÜ Livaneli geçen pazartesi Vatan Gazetesi’nde önemli bir yazı yazdı.

Ben Livaneli’yi 1970’li yıllardan beri takip eden bir arkadaşı olarak şunu söyleyebilirim.

Bu yazı sadece önemli değildi.

Aynı zamanda onun düşünce yapısındaki önemli bir gelişmeyi de gösteriyordu.

* * *

Yazının konusu ‘aydın-devlet’ ilişkisiydi.

Ana fikri de şöyle özetlenebilirdi:

Dünyanın her yerinde aydınların devletle meselesi vardır.

Fransa’da da, İngiltere’de de, Almanya’da da aydın, devleti eleştirir.

Ama bu ülkelerde aydın ‘devlete düşman değildir’.

‘Çünkü söz konusu olan eninde sonunda kendi devletleridir, ortak çıkarlarını temsil eden bir örgütlenmedir.’

Livaneli bunu, Avrupa’da demokrasilerin gelişmesine bağlıyor.

Livaneli belli ki yazıyı çok dikkatli ve zorlanarak yazmış. Aydının devlete karşı husumetini çok ürkek bir dille eleştiriyor. Şimdi sözü ben alıp, onun yeterince cesur biçimde söyleyemediği bazı şeyleri söyleyeyim.

Bizde ‘devlet ne yaparsa yapsın’ beğenmeyen, her söz aldığında devlete düşmanca tavır içinde olan bir aydın türü gelişti.

Üstelik de medyanın tuhaf özelliği nedeniyle bu aydın türü sesini çok gür biçimde duyurabileceği imkánlara kavuştu.

Bu kimlik öylesine keskinleşti ki, sonunda hiçbir tartışmaya girmeden, Türkiye’nin bütün meselelerinde otomatik olarak onun karşısına dikildi.

* * *

PKK ile sorununuz mu var?

Türk devleti 30 bin Kürt’ü öldürmüştür.

Ermeni meselesi mi tartışılıyor?

Türkiye durup dururken Ermenileri katletmiştir.

İnsan hakları mı?

Devlet teröristi öldürünce hesabı sorulur, ama bir güvenlik görevlisi evinden çıkarken öldürülürse en küçük kınama bildirisi yayınlanmaz.

Çünkü devlet ‘kötü bir şeydir’ ve devletle kim çatışırsa çatışsın, otomatik olarak onun karşısındakinin yanında yer almak gerekir.

Dün bazı aydınların hazırladığı bildiriyi okuyunca, aklıma Livaneli’nin bu yazısı geldi.

Kendi kendime şunu sordum.

Acaba bazı aydınlar bu otomatik devlet düşmanlığı tavrından vaz mı geçiyor?

Mesela bildirideki Orhan Pamuk imzası çok hoşuma gitti.

Çünkü onun imzaladığı metin, son zamanlarda çok tartışılan ve eleştirilen sözleri ile belirgin bir nüansı ortaya koyuyordu.

İsviçre gazetesine verdiği demeçte, ‘Türkler 30 bin Kürt’ü öldürdü’ diyen Pamuk, şimdi bu öldürmelerin devletle PKK arasındaki çatışmaların sonucu olduğunu kabul ediyor.

* * *

Bizler Ermeni olaylarına tanık olmadık.

1915 çok gerilerde kaldı.

Ama PKK terörünün hepimiz tanığıyız.

Neler olup bittiğini birinci elden ve yaşayarak izledik.

O nedenle bir Türk aydını, hem de çok önemli bir Türk aydını çıkıp, ‘Türkiye 30 bin Kürt’ü öldürdü’ dediği zaman, sadece hislerimiz değil, bizzat yaşadığımız tarih de itiraz ediyor.

Bugün yayınlanması beklenen bu bildiri Türk aydınının tutumunda önemli bir değişikliğin işareti olabilir mi?

Bunu söylemek için çok aceleci olmak istemiyorum.

Ama bugünkü hissiyatım, bunun önemli bir adım olduğunu söylüyor.

* * *

Bazıları çıkıp, ‘Devletle teröristi karşılıklı zemine oturtmak istiyor’ diyebilir.

Bence hiç önemli değil.

Önemli olan, Türkiye’nin son büyük çatışmasının sona erdirilmesidir.

Çatışmaların bitmesi, dağlardaki çocukların normal hayata dönmesi, Türkiye’nin yeniden kaynaşması hepimizin menfaatinedir.

Devlet bu adımı atar, aydınlar da, bir kısmının ruhuna işlemiş devlet düşmanlığından vazgeçip, samimi eleştirel tavra geçerlerse, epeyce bir mesafe kat edebiliriz.

Yani ‘vatan haini’ haykırışı ile ‘Klu Klux Klan’ feryadı arasında, çok geniş bir makul alan var.

Artık burayı kurtarma zamanı geldi.

Yorumlar kapatıldı.