İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni konferansına halk da `Hançer´ diyor

Anket sonuçlarına göre Türkiye genelinde, ‘Ermeni konferansını düzenleyenler ülkeyi arkadan hançerliyor’ lafımı olumsuz bulanların oranı yüzde 27.1. Bu oran CHP’de yüzde 35, MHP’de yüzde 18.3, DEHAP’ta ise yüzde 64.8. Şimdi herkes şapkasını önüne koyup düşünsün

14.06.2005

Adalet Bakanı Cemil Çiçek, “Pazartesi Röportajları”nın ilk bölümünde 263’üncü madde, cumhurbaşkanlığı seçimi ve AKP’ye tezgâh yapıldığına ilişkin dün gün boyunca Ankara kulislerini de dalgalandıran önemli açıklamalarda bulundu. Çiçekle söyleşimizin bugünkü bölümünde yine 263’le ilgili görüşleri yer alıyor. Çünkü AKP’nin, TCK’mn uzatmalarında attığı bu son dakika golü haftanın, hatta önümüzdeki haftaların da ana gündem maddelerinden biri. Ama sadece bu kadar değil: Son dönemdeki neredeyse tüm tartışmaların ortasında yer alan Çiçek’le Ermeni konferansını, MiT’in büyük izleme faaliyetini, Mücadele Birliği yıllarını, hatta “derin devlet” olup olmadığını da konuştuk:

Bu aralar hakkınızda dillendirilen bir iddia var. Söylemesi ayıp, sizin için deniyor ki…

Derin devlet mi deniyor?

Evet! Şu konuyu Mücadele Birliği yıllarınızdan da alarak bir açıklar mısınız?

Biz 68 kuşağıyız. O dönem önceleri verimli, fikri tartışmalarla başlamıştı. Sonra iş bütün öğrenci örgütlenmelerinde çığrından çıktı. Mücadele Birliği’ndeki ortak amacımız da komünizmle mücadeleydi. Ama bunların hepsinin zamanla bazı gizli servislerle alâkasının olduğu yazılıp, çizildi. Ben de Mücadele Birliği tecrübesini yaşadım. Hayatımın bir parçasıdır, hiçbir zaman da inkar etmedim. Ayrıca ben oradan en erken ayrılanlardanım. 68’de girdiysem, 71’de ayrıldım.

İşte Mücadele Birliği’ndeki o yıllarınızdan, bugün Ermeni konferansına karşı çıkmanıza kadar “derin” bir bağ kuruluyor. Meselâ kabinede devlet otoritesini temsilen bulunduğunuz iddia ediliyor.

Bunu yanımda bilerek getirdim. (Cebinden bir faks metni çıkarıyor) AK Parti her ay kamuoyu araştırmaları yaptırır. Bu ay Ermeni konferansına ilişkin sözlerim nedeniyle de bir araştırma yaptırmış. Sonuçlarını ilk kez size söyleyeceğim: Türkiye’de o konuşmamı olumsuz bulan yüzde 27.1’dir. Partilere göre dağılımı da yapılmış, partimde bunu olumsuz bulan 19.7, CHP’de yüzde 35, MHP’de 18.3, DYP’de 26.6, ANAP’ta 30, DEHAP’ta da 64.8.

‘Soykırım yok’ diyenler niye davet edilmiyor

Bu sonuçlar neyi gösteriyor?

Şimdi herkes şapkasını önüne koyup, düşünsün. En olumsuz bulan DEHAP’lılardır. Benimle ilgili kim ne diyecekse işte şimdi düşünsün.

DEHAP’hyla bir konuda benzer düşünmek çok mu olumsuz?

Hayır, yani kim ne düşünüyorsa diyorum. Neticede fikrimi söyledim.

Fikrinizin çok devlet merkezli olması eleştiriliyor ya zaten…

Bu devlet kimin devleti? Sanki işgal devletinden bahsediliyor. Sanki bu ülkenin vatandaşının devletinden yana olması bir ayıp, bir eksiklik gibi…

Ama daha az önce siz din eğitimi konusunda devleti eleştirdiniz. O insanlar da çıkıp devletin Ermeni tezlerini eleştireceklerdi. Ne fark var?

Devletin bir kısım icraatlarını eleştirmek ayrı, devlete düşman olmak ayrı.

Bir olaya ilişkin kendi bakış açını söylemek düşmanlık mı?

Neyi, nasıl söylediğinize bağlı. Kimin söylediğine bağlı. Şimdi her insanın arkasında bir de geçmişleri vardır.

Onlar da bu ülkenin profesörleri, yazarları, aydınları?..

Öyleyse “Türkiye soykırım yapmamıştır” diyen 350 profesörden hiçbiri niye bu toplantıya davet edilmiyor? Devletin üniversitesinde adeta “Türkiye soykırım yapmamıştır” demenin imkanı yok.

Peki Hükümet bir açıklama yapmaya gerek duymadığı halde siz niye buna bu kadar kızdınız?

Demek ki ben halkın hissiyatına tercüman olmuşum.

Ama siz her konuda konuşmazsınız, bu konuda niye konuştunuz?

Orada önemli bir olay var. Çıkıp, fikrimi söylemem lazımdı. Bundan dolayı da bir rahatsızlığım yok.

Sanki size birileri söylettirdi bunu deniyor da…

Nasıl? Ben Meclis’te otururken, kulağımda kulaklık mı vardı da hemen birileri bana bunu söyle dedi.

AB’den gelen tepkiler önemli değil mi?

Bana Türkiye’deki Ahmet, Mehmet tepki gösteriyor mu göstermiyor mu, ona bakmak lâzım. AB’nin bize nasıl baktığını da hep beraber görüyoruz.

Bu konferans yapılsaydı da hiç bunlar olmasaydı daha iyi değil miydi?

Yapılmasın diye bir olay yok ki, yapılsın. Toplantıyı yaparken bana sormadıkları gibi iptal ederken de benim bir dahlim yok.

Ama etkilendiler sizin sözlerinizden tabii, o yüzden iptal edilmedi mi?

Niye etkilensinler, ben o kadar Ali kıran baş kesen değilim ki… Neticede fikrimi söylüyorum. Fikirlerimizi yazarlardan onay alarak mı söyleyeceğiz? O toplantıyı yapacaklardan “Ey bu toplantıyı yapanlar, yarın böyle bir konuşma yapacağım, ne diyorsunuz” diye onay mı almam gerekiyordu?

Hançer lafı çok ağır değil mi?

O benim tarzım.

Halk aydının dediğini yapsa komünist olurdu

Meclis Başkanı Arınç da eleştirdi bu sözünüzü?..

O da Arınç’ın fikri. Nasıl ben fikrimi söyleme hakkına sahipsem Sayın Arınç da beni eleştirilebilir. Bu ülkenin aydınlarının bir kısmının dediğine bu millet gitseydi, komünist olacaktı. Allah’tan gitmedi. Onun için bu milletin sağ duyusuna güvenmek lâzım. 70 sene Sovyet rejimini cennet olarak takdim ettiler. Gitseydik ne halde olacağımız ortadaydı. Şimdi halk beni de anladı, onları da anladı.

Orhan Pamuk’un “30 bin Kürt, l milyon Ermeni” sözüne ne tepki göstermiştiniz?

Beyanat vermedim ama içimden “Keşke söylemeseydi” dedim.

Peki Başbakan’ın CNN’e “Biz sizin kadar özgür değiliz” diye açıklama yapması doğru muydu?

Hangisi o? Ben onu bilmiyorum. Ben o sırada burada yoktum. Size yanıt vermekten kaçındığımdan değil, dinlemediğim bir şey için cevap veremem.

“Sabrediyoruz” dedi. Çok çağrışımlar yaptıran bir laf bu. O sabrın sonunda ne olacak diye düşündürüyor…

Bunu kendisine sorarsınız, ama demokratik bir sabır vardır. Sorunları çözmek için sabır gerekecektir.

Ama bu ülkede de “AKP başka bir şey mi çıkacak” korkusu var. Bu laf o korkuyu gıdıkladı.

Üç yıldır işbaşındayız. Bıraksınlar şu korkularını artık.

“AKP’den bir cumhurbaşkanı çıkınca mı asıl yapacaklarını yapacaklar, ona mı sabrediyorlar” diye korkuluyor.

Peki AK Partililer başka bir galaksiden mi geldi? Onlar da bu ülkenin insanları. AK Parti de Anayasa’ya uygun bir kuruluş. Secimden önce de bu korkular pompalanmaya çalışıldı. Zaten bu korkular yüzünden Türkiye zaman zaman yolundan çıkarılmadı mı?

CHP’nin ‘Dine saygılıyız’ sözü samimi değil

Cumhurbaşkanı’nın 263’üncü maddeyi veto etmesini yasaları bilen biri olarak galiba siz de haklı buluyorsunuz… En azından bekliyor muydunuz?

Halen yasalar açısından söylüyorum, işin benim dediğim kısmını bu gerekçede görmeniz mümkün değil. Birçok şeyler söylenmiş, ama sorduğum soru halen açıkta kalıyor. Devlet 15 yaşından küçük, 12 yaşından küçük kesimin taleplerini görmemeye, bu alanda hizmet kusuru işlemeye devam ediyor. Bu noktada en çok merak ettiğim, CHP’nin tutumu. Bu Türkiye’nin en problemli alanlarından bir tanesi. Peki CHP “dine saygılıyız” demenin ötesinde ne proje getiriyor? O sorduğunuz sorularla ilgili “Hükümet olsam şöyle yapardım” dediğine hiç rastlamadım.

Ama şimdi AKP 263’te öyle bir şey yapıyor ki yasalara aykırı kurulan yerlerde eğitim verenlere, o yerleri açanlara uygun görülen cezayı indiriyor.

İyi bir gazetecilik çıkarma adına hep 263’ün etrafında dolaşıyorsunuz ama ben de bir şey söylüyorum: Diyelim ki bunu üç sene yerine beş sene yaptık. Peki problemi nasıl çözeceksiniz?

Ben de diyorum ki 15 yaşın altındakilere verilecek din eğitimi konusunda yaşanan boşluk başka konu, kaçak kurs açanlara ceza indirimi konusu başka. 263’teki indirimin yanlış olduğunu kabul ediyor musunuz etmiyor musunuz?

Ben de herkes önce bunun bir hata olduğunu kabul etsin, siz önce şebekeden bir temiz suyu verin, ondan sonra onu düzeltelim diyorum. “Bir şeye saygılıyız” demenin hiçbir anlamı yok. Bunlar diyet laflarıdır, kalorisi yoktur, ikincisi Türkiye’de misyonerlik faaliyetlerinin çok büyük ölçüde arttığına ilişkin raporlar var. Bununla ilgili kim ne söylüyor bana? “Dine saygılıyız”ın ötesinde başka Türkçe kelime mi yok? Mesele sadece 263’üncü madde meselesi değil. İnsanlar bu binanın neden bir tek köşesinden bakıyorlar? Bu konuyu da basına bu boyutta ilk defa ortaya koyuyorum ki meselenin 263’teki cezanın 5 sene, 10 sene meselesi olmadığını anlatmaya çalışıyorum.

Benim de meselem 263’ten gazetecilik çıkarmak değil; AKP böyle çıkışlar yapınca samimiyetinden şüphe ediliyor. Önemli olan bunu nasıl izah ettiğiniz…

Eğer samimiyetse konu, bu alanı bunca zamandır boş bırakanların samimiyeti ne olacak?
O zaman CHP’nin “dine saygılıyız” demesi de samimiyet değil, geçiştirme ifadesi olur…

Onun projesi zaten 15 yaşından önce isteğe bağlı din eğitimi verilmemesi ise?..

O proje değil, dayatma, zorlama. Onlar 28 Şubat sürecinde konulmuş hükümlerdir. Hangi şartlar altında olduğunu da hepimiz biliyoruz. Ek 3’üncü maddenin hangi şartlarda konulduğu gayet açıktır.

Peki AKP niye yapmıyor?

Yapılması lâzım. Benim kanaatim odur. Yapılmadığı takdirde karanlıkta göz kırpmaya devam eder bu toplum. Birbirini bir türlü anlamaz, anlamak istemez. Ondan sonra da bunları günlerce tartışırız.

Konuşuruz çünkü, 263 yine Adalet Komisyonu’na, sonra da Genel Kurul’a gelecek.. Başbakan “aynen iade edeceğiz” diyor…

Sayın Başbakan böyle bir açıklama yaptı mı şahsen ben bilmiyorum. (Çiçek geçen hafta Atina’daydı)

Sizin muhalefetinize rağmen mi?..

Muhalif değilim, konuyu değişik açıdan ele alıyorum. 263 zaten bu haliyle bu alanı düzenlemekten uzaktır diyorum.

Bu madde aynen Köşk’e gönderilirse size rağmen mi gitmiş olacak, siz de destekleyecek misiniz?

Demokrasi siyasi partiler üzerine kuruludur Türkiye’de. Biz bir partiye dayalı olarak iş yapıyoruz. Partinin ilgili platformlarında fikrimizi söyleriz, bu parti de buna izin veriyor. Ama sonuçta ortaya çıkan karara ben uyarım.

Yorumlar kapatıldı.