İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Tarih, bilim ve Ermeni sorunu (devam)

Seyfettin Gürsel

Bilimde mutlak doğru yoktur. Tarihte hiç yoktur. Bilim, yanlışlanabilir doğrulamalara (affirmasyonlara) getirilen açıklamalarla (teori) gelişir. Çünkü bu tür doğrulamalar sınanabilirler. Sınamada başarırlarsa geçici olarak kabul edilirler. Doğa bilimleri sınamayı deneylerle yapar. Toplum bilimleri dolaylı istatistik yöntemlere ve gözlemlere başvurur. Ancak bunlar deneylerin yerini tutamazlar. Dahası, toplum bilimlerinde, özellikle de tarihte işin içine ideoloji karışır. Çünkü toplum bilimlerini toplum mühendisliğinden ayırt etmek zordur. Toplum mühendisliği de idealler, yargılar, tasavvurlar ve bunları besleyen moral ve tarihsel kurgular gerektirir.

Tarih sürekli yeniden yazılır. Yeniden yazım sadece yeni bulgular ortaya çıktıkça yapılmaz. Toplumların ideolojik ihtiyaçları değiştikçe, tarih de yeniden yazılır. Tarihsel görüşler, kavram farklılıkları, belirleyici öğelerde ve yorumlarda anlaşmazlık gibi pek çok nedenle ayrışırlar.

Bu genel çerçevenin ve olaya ilişkin mevcut bilgilerimin ışığında, “Ermeni sorununun” benim zaviyemden görünüşü şimdilik şöyle:

1- “Soykırım” tanımı önemli. Dar tanıma göre (bir ırkı ya da halkı toptan yok etmeyi amaçlamak anlamında) soykırım olamaz. Olmadığını ispatlayan çok sayıda olgu var. Geniş tanıma göre ise soykırım pekâlâ olabilir.

2- Geniş tanıma göre tarihinde soykırım yapmayan ulus devlet yok gibidir. Olanlar da çoğunlukla türdeş etnik yapıya sahip şanslı devletlerdir. Ulusal devletler özgün tarihsel koşullarda ulusal homojenliğe ihtiyaç duymuşlardır. Ulus devletin mayasında etnik temizlik vardır. Örnekler için çok gerilere gitmeye de gerek yoktur. Yugoslavya’nın çöküşünü izleyen ulus devletleşme deneyimleri etnik temizlik ve katliam konusunda yeterince öğreticidirler.

Çözüm siyasal olacak

3- Bağımsızlık amacıyla silahlı mücadele yürüten Ermeni partilerinin fırsatını bulsalardı Türkleri ve Kürtleri etnik temizliğe tâbi tutacaklarından kuşkum yok. Zaten örnekler de vermişlerdir. Ayrıca Türklerin Balkanlar’da etnik temizliğe maruz kaldıkları herkesin malumudur.

4- Ancak silahlı isyan gerekçesine dayanarak çocuk ve kadınların zorla göç ettirilmesi kabul edilemez. Ayrıca bu “cephe gerisi” teorisi, Ermenilerin İzmit gibi cephe ile ilişkisi olmayan illerden de tehcir edilmelerini açıklamamaktadır.

5- Yüz binlerce sivilin göç yollarında ölmesi ve öldürülmesi mücbir sebeplerle açıklanacak kadar basit olamaz. Neler olduğu, bunlardan kimlerin sorumlu olduğu, Teşkilatı Mahsusa’nın nasıl bir rol oynadığı büyük ölçüde karanlıktadır. Göç ettirilen Ermenilerin bir bölümünün belirlenen bölgelere “sağ salim” intikal etmiş olması olayın özünü değiştirmez.

6- Türk halkının Ermeni halkının yaşadığı acılardan sorumlu tutulması için bir neden görmüyorum. Şahsen İttihat ve Terakki ile dayanışma zorunluluğunu katiyen hissetmiyorum. Diaspora unutturmaya çalışıyor olsa da, Türk komşuların büyük riskler alarak özellikle çocukları nasıl kurtardıklarını anlatan öyküleri biliyor olmalısınız, iyi ki o Türk komşular varmış.

Çözüm nasıl olacak, bilmiyorum. Ama iki şeyden eminim: Bir, çözüm siyasal olacak. İki, tarih ne kadar çok tartışılırsa, çözüm de o ölçüde kolaylaşacak.

Yorumlar kapatıldı.