İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkiye nereye?

Can Dündar

Durun bakalım; kavga daha yeni başlıyor.

1950 model bir kaymakam çıkıp Nâzım okudu diye 17’lik öğrenciyi ihbar ediyor.

1930 model bir bakan çıkıp kendisinden farklı düşünenleri “hainlikle” suçluyor.

Eğitim-Sen, tüzüğünde ana dilde eğitimi savundu diye kapatılıyor.

Askere gitmeyi reddeden Mehmet Tarhan’ın, tıkıldığı Sivas askeri cezaevinde günlerdir dayak yediği haberleri geliyor.

Yasalardan teker teker ayıklanan örümcek kafa, gündelik hayattan ağlarını söktürmemek için direniyor.

* * *

Bunlar alıştığımız şeyler. Ama bir yandan da alışmadığımız şeyler oluyor:

Şiir duydu mu karakola koşan kaymakam, başta Başbakan olmak üzere herkesin tepkisini çekiyor.

Farklı görüş sahiplerini “hıyanet”le suçlayan bakana kendi Meclis Başkanı bile demokrasi dersi veriyor.

Bir günde 11 üniversiteden 153 akademisyen protesto metni imzalıyor.

Uzak bir koğuşta Mehmet Tarhan’ın uzun saçlarını yolan koğuşdaşlarının zulmü, anında tüm kıtada duyuluyor; dünyanın öbür ucundan ses geliyor.

Eğitim-Sen’in kapatılma kararında tam bir “hâkimler savaşı” yaşanıyor. Yargıtay’ın 1982 Anayasası’na dayalı kapatma kararına, yerel mahkeme “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi”yle direniyor.

“Böyle gelmiş böyle gider”cilerle “Artık yeter”ciler arasındaki ip çekme yarışı bu…

Evrensel hukuku hiçe sayarak hükmetmeye alışmış kafa, kendi iktidarını da silip süpürecek değişim rüzgârını durdurmaya çalışıyor.

Ama rüzgârın gücü karşısında boş bir varil gibi devriliyor.

Bunca gümbürtü ondan…

* * *

Şuna hazır olalım:

Belki 10-15 yıl sürecek zorlu bir döneme giriyoruz.

“17’lik bir velet, koca kaymakamın karşısında nasıl izinsiz şiir okurmuş” diyegelen zihniyet, adalet terazisinde makamın 5 paralık değeri olmadığını fark edecek.

Adalet’in bakanları, farklı görüşe tahammülü öğrenecek.

Yargıçlar, evrensel aklın ürettiği insanlık sözleşmesinin,

askeri darbe ürünü anayasadan daha üstün olduğunu kabul edecek.

Türkiye, kutsal saydığı askerliği reddeden, nüfus cüzdanına dini inanç yazılmasına muhalefet eden, ana dilde eğitim görme hakkını teslim eden, tarihinin sevimsiz ayrıntılarını dillendirenlerle yüzleşecek.

Bunca yıl, dünyaya sırtını dönüp evrensel hukuku yok sayarak yasaklar ve tabularla hükmünü sürdürenler, egemenliklerini yitirmemek için kuytularda daha çok bıçaklar çekecek.

Herkes için “hain” yaftaları dikilecek.

Kör milliyetçi hezeyan büyüyecek.

AB desteği aşağılara düşecek.

Değişime ayak direyen totaliter sistem, bünyesine demokrasi virüsünün girmesiyle ateşlenecek, güçsüzleştikçe öfkelenecek.

Kopenhag kriterleriyle, çoğulcu demokrasiyle, insan haklarıyla, evrensel hukukla tanışan her coğrafyada böyle oldu bu…

Uygar insanlık âleminin geçtiği o dikenli patikadan şimdi biz geçeceğiz, elimiz yüzümüz yara bere içinde…

Yasakçı kaymakamlar, dar kafalı bakanlar, hukuk tanımaz hukukçular gençliğimize, ömrümüze el koydu. Ama çocuklarımızı onların eline bırakmayacağız.

Türkiye iyiye gidecek.

Değişim rüzgârının tozu dumanı bunlar…

Yorumlar kapatıldı.