İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Üniversiteler bunu hak etmedi

Abbas Güçlü

Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in ihanet içindeler suçlaması üniversiteleri fazlasıyla üzmüş. Tıpkı Bolu’da Başbakan Erdoğan’ın üzdüğü gibi.

Başbakanı’ndan bakanlarına kadar tüm hükümet, üniversiteleri, kırmızıyı gördüğünde çılgına dönen boğa gibi görmeye başladı. Ne yapsalar, çılgına dönüyorlar.

Elbette üniversitelerin de fazlasıyla eleştirilecek yönü var. Hatta hükümetin yüzde 100 haklı olduğu konular, üniversitelerinkinden daha fazla.

Hükümet, YÖK yasası, ÖSS ve türban konularında kamuoyu nezdinde çok zor durumda. Bunun sorumlusu olarak da YÖK ve üniversiteleri görüyor. Bir hata yapsalar da canlarına okusak anlayışı içerisindeler. Biraz sakin olsalar, haklı durumdayken haksız duruma düşmezler.

Devlet adamlığı, duygusallığı kaldırmaz. Heyecanla atılan nutuklar, belki o an için kabaran duyguları bastırır ama sonrasını da düşünmek gerekir.

Boğaziçi Üniversitesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen Ermeni konferansı, içerik açısından eleştiriye açık bir konferanstı. Bu başından beri biliniyordu. Konferanstaki konuşmacıların görüşleri de defalarca kamuoyuna yansıdı. Peki bu gürültü niye? Hele Boğaziçi’ni vatanseverlik sınavından geçirmek ne kadar doğru?..

Söz konusu konferans, bilindiği gibi, Boğaziçi Üniversitesi’nin kendisinin organize ettiği bir etkinlik değil. Sadece ev sahipliği yapıyor. Konuşmacıları da, davetlileri de organizasyon komitesi belirledi. O halde fatura niye Boğaziçi Üniversitesi’ne çıkıyor?

Üniversiteler, özgürlüğün sesidir. Bazen böylesi aykırı seslere de ev sahipliği yaparlar. Keşke bugün üniversiteleri vatana ihanetle suçlayanlar, tepkilerini, yine aynı üniversitede, safsatalara karşı gerçekleri dile getirerek ortaya koysalardı.

Türkiye’nin PKK, Kıbrıs ve Kuzey Irak konularında olduğu gibi Ermeni meselesinde de soğukkanlı olması gerekiyor. Yüzde 100 haklı olduğumuz konularda, her türlü tuzaklara ve provokasyonlara karşı uyanık olmamız gerekirken, duygusallığın esiri olmamızın kimseye bir yararı olmaz.

Ermeni meselesinde Türkiye’nin haklı davasını destekleyen kurumların en başında üniversiteler geliyor. Bugüne kadar bu konuda bilim adamlarımızın yüzlerce makalesi ve yüzlerce kitabı bulunuyor. Durum böyleyken, düzenlenmesine bile müsaade edilmeyen aykırı bir konferansı baz alarak, üniversiteleri ihanetle suçlamak, yanlışa yanlışla karşılık vermenin ötesine geçemez.

Üniversiteler, Cumhuriyet’in kaleleridir. Laiklik konusunda da bu böyledir, dış meselelerde de. Onlar sadece bilimin özgür sesi değil, ulusal davaların da en samimi savunucularıdır. Bu dün de böyle olmuştur, yarın da böyle olacaktır. Üniversiteleri, kendi siyasi hesaplarına ya da uyduruk safsatalara alet etmek isteyenlerin hevesleri ise hep kursaklarında kalacaktır. Irak savaşında, ABD üniversitelerinde, ABD yönetimi de ABD de yerden yere vuruldu. Ama hiçbirinin sesi kısılmadı. Çünkü bazen yanlışlardan doğruyu bulmak daha gerçekçi bir yöntem olabiliyor.

YÖK’ün bu konudaki tavrını anlamak da mümkün değil. Nasıl ki hükümet olaya intikam duygusuyla yaklaşıp üniversiteleri köşeye sıkıştırmak istemişse, onların da tavrı hiç farklı olmadı.Hükümetin böylesi sert açıklamalarına gerekçe olan olayı görmezden gelip, sadece açıklamayı baz alarak sert tavır sergilemesi, yanlışa yanlışla cevap vermenin bir başka örneği oldu.

Hükümet, YÖK ve üniversiteler arasındaki soğukluk, bir an önce giderilmelidir. Birbirlerini hasım olarak görmekten vazgeçip, açıklarını yakaladıklarında intikam duygularının esiri olmalarının önü kesilmelidir.

Bu diyaloğu sağlayacak olan da Cumhurbaşkanlığı makamıdır. Daha önceki dönemlerde benzeri durumlar yaşandığında, Çankaya her zaman devreye girmiştir. Şimdi de girmelidir.

Özetin özeti: Ermeni konferansı konusunda koparılan fırtınanın perde arkasında, hükümet / üniversite gerginliği yatmaktadır. Konferans bahane!..

Yorumlar kapatıldı.