İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

`Sözlerimin arkasındayım´

Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Ermeni konferansının, kendisinin “Milleti arkadan hançerlemek” sözleri nedeniyle ertelendiği yolundaki yorumları “yersiz” bulduğunu söyledi. Çiçek, bu sözleri nedeniyle pişmanlık duymadığını da sözlerine ekledi

Boğaziçi, Sabancı ve Bilgi üniversitelerince düzenlenen Ermeni konferansının ertelenmesinde etkisi olan, bu düzenleme için, “Milleti arkadan hançerlemektir” diye eleştiren Adalet Bakanı Cemil Çiçek, sözlerinin arkasında duruyor.

Çiçek, dünkü görüşmemizde, eleştirilere “Üslubun bir standardı olmaz, bu benim o andaki düşüncelerimi, duygularımı, tepkimi ifade biçimim, bu benim düşüncem ve düşüncemi koruyorum” karşılığını verdi. Adalet Bakanı Çiçek, toplantının, gösterdiği tepki üzerine iptal edildiği yolundaki açıklama ve yorumları da “yersiz” olarak niteledi ve şu değerlendirmeyi yaptı:

“Konferansı tertip ederken de bana sormadılar, iptal ederken de. Ben konferans iptal edilsin veya yapılmasın diye bir şey söylemedim. Ben kendi düşüncemi açıkladım. Eleştiri yaptım. Erteleme veya iptal konusunda bir görüş bildirmedim. Gidip bir vakıf üniversitesinde veya özel bir yerde, bir vakıfta veya dernekte de yapabilirlerdi. Bu nedenle erteleme kararının benim sözlerime bağlanması yanlış olur. Benim kendi kanaatimi söyleme özgürlüğüm yok mu?”

‘Ben eleştirimi yaptım’

Çiçek, “milleti arkadan hançerlemek” sözlerinde eleştiri ölçüsünün aşıldığını düşünüyor mu veya bu sözleri nedeniyle bir pişmanlık duygusu içinde mi?

Adalet Bakanı bu soruma, “Hayır” yanıtını veriyor. “Ben” diyor, “Düşüncemi söyledim. Eleştirimi yaptım. Bir devlet üniversitesinde, devletin taraf olduğu bir konuda, devleti, milleti suçlayan tek taraflı bir konferans düzenlemek, yedi cephede mücadele verdiğimiz bugünlerde başka ne anlama gelir? Devlet ve millet aleyhine gayret göstermek son zamanlarda maalesef bir entelektüellik ölçüsü oldu, bu kompleksle hareket ediliyor. Sanki, devlete ve millete suçlamalar yöneltmek entelektüel olmanın göstergesi sayılıyor. Bu büyük bir yanılgıdır.”

‘Bilimsel değil’

Çiçek, Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlendiği ilan edilen konferansın bilimsel olmadığını da vurguladı ve şöyle konuştu:

“Bizi soykırım yapmakla suçluyorlar. Biz de diyoruz ki, bizim elimiz kanlı değil. Gerçek bu. Bunu söyleyen bilim adamlarımız hakkında Avrupa’da kırmızı bülten çıkarılıyor. Avrupa parlamentolarında kararlar alınıyor. Sırf Türkiye’yi suçlu ilan etmek, mahkûm edebilmek için ceza yasası düzenlemeleri yapılıyor. Yedi cephede mücadele veriyoruz. Böyle bir ortamda siz kalkıp bilimsellik adı altında bir konferans düzenliyorsunuz. Ama o konferansta bu görüşleri taşıyan, bilimsel olarak soykırım olmadığını kanıtlayan, arşivleri incelemiş bilim adamlarını çağırmıyorsunuz. Tek taraflı bir konferans düzenliyorsunuz ve buna bilimsel çalışma diyorsunuz. Bu bilimsel bir toplantı düzeni değil, olsa olsa, Türkiye’yi suçlu ve mahkûm ilan etmeye dönük, siyasi amaçlar taşıyan bir toplantı olur. Bilimsellik, konunun bütün taraflarını çağırmakla, bütün taraflara söz hakkı vermekle ve arşivlere dayalı bilimsel çalışmaları ortaya koymakla sağlanır.”

Çiçek, bilimselliğin koşullarından birinin objektiflik olduğunu anımsatarak, “üniversite özerkliği”nin arkasına sığınarak siyasi amaçla toplantılar düzenlemenin istismar sayılması gerektiğini belirtti ve şu örnekleri verdi:

Hatay ve Kars

“Eğer bilimsellik tek taraflı suçlamalar yapmaksa o zaman bilimsellik adı altında her şey yapılabilir. O zaman, bir grup da gitsin Hatay’da, üniversitede konferans yapıyorum diye, Hatay, Suriye’nindir, desin. Veya bir başka grup gitsin Kars’ta üniversitede toplantı yapıyorum diye, siz bakmayın buranın Türkiye sınırları içinde olmasına, burası Ermenistan’ındır, desin. Bu olur mu? Buna bilimsellik diyebilir misiniz?”

Resmi tezi anlatırken laiklik örneğini verdi

Adalet Bakanı, “resmi tez, resmi görüş” gibi eleştirileri değerlendirirken de arşivdeki resmi belgelerin bilimsel değer taşıdığının unutulduğunu, bir belge resmiyse doğru değildir gibi bilimsellik dışı bir önyargıyla hareket edildiğini belirterek, şöyle devam etti: “Resmi tez eleştirisi yapılıyor. Türkiye’nin resmi görüşü Anayasa’nın 2. maddesinde yazar. Türkiye’nin, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olduğunu yazar. Şimdi çıkıp üniversitede yapıyorum diye bir toplantı düzenleyip nereden çıktı bu laiklik, bu Fransız Devrimi’nin insanlığın başına çıkardığı bir sorundur, denilse, resmi görüş karşıtı diye doğru mu olur, bilimsel mi olur?”

‘Benim itirazım, devlet üniversitesinde olması’

Çiçek, konferansın bir devlet üniversitesinde düzenlenmesini eleştirdiğini de anımsatarak, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Türkiye’yi ve Türk milletini soykırım suçlusu ilan etmeye çalışanlara karşı birçok ülkede, uluslararası zeminlerde mücadele veriyoruz. Kararlara karşı çıkıyoruz. Parlamenteriyle, bilim adamıyla, devlet adamıyla, araştırmacısıyla bu haksızlığa, bu yanlışlığa karşı çıkıyoruz, insanlar mücadeleler veriyor. Bütün bunları boşuna mı yapıyoruz? Tarihçiler çalışsın, arşivler açılsın, iki tarafın bilim adamları araştırsın, diyoruz. Hal böyleyken tek taraflı toplantılarla içimizden insanlar bizi mahkûm etmeye çalışıyor ve bunu devlet üniversitesinde yapıyor. Gidip istedikleri yerde yapsınlar ama benim vergimle yaşayan devlet üniversitesinde değil.”

Yorumlar kapatıldı.