İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Siyasi ortamda endişe verici koyulaşma

Murat Yetkin

Bir şiir okuduğu için hapis yatan Erdoğan’ın iktidarına böylesi mi yakışırdı?

Bir kaymakamımız daha, ülkemizin bir edebiyat eseriyle bölünmesini engellemek amacıyla yetkilerini sonuna dek kullanmaktan çekinmedi. Isparta, Sütçüler Kaymakamı Mustafa Altıpınar’ın Orhan Pamuk’un ‘Kar’ romanını imha amacıyla toplatma kararının ardından Muğla Milas Kaymakamı Hulusi Doğan da bir lisenin şiir gününde Nâzım Hikmet’in şiirini okuyan 17 yaşında bir öğrenciyi gözaltına aldırdı. Doğan, genci gözaltına aldırma gerekçesini, okuduğu şiirin yasadışı olup olmadığını araştırmak şeklinde açıklamış.

Mehmet Akif Ersoy’dan bir şiir okuduğu için hapis yatan, biraz da bu mağduriyetinin etkisiyle, kurduğu AK Parti’yi hükümete taşıyan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarına böylesi mi yakışırdı? Muğla Valisi Hüseyin Aksöz, Ç.C. adlı çocuğun serbest bırakılması ardından “Şık olmadı. Bu gibi şeyleri aşmamız lazım” demiş. Acaba İçişleri Bakanımız Abdülkadir Aksu, tıpkı Sütçüler kahramanına verdiği gibi Milas Kaymakamı’na da caydırıcılığı tartışılır bir kınama cezası mı verecek?

Reformları bu idareci malzemesiyle yürütmeye çalışıyor Türkiye.

Sütçüler’de ve Milas’ta olanları, ülkede son zamanlarda meydan gelen ve gerilimlere yol açan başka gelişmelerden ayrı düşünmek mümkün mü? Birkaçını hatırlatmak yararlı olabilir: Yasadışı PKK’nın ‘konfederasyon’ talebi ile terör eylemlerini yeniden tırmandırması, Nevruz kutlaması adı altında Mersin’de yapılan bir gösteride birkaç çocuğa yırttırılmak istenen Türk bayrağı, buna tepki olarak Trabzon ve Sakarya’da etnik milliyetçilik temelinde gelişen toplumsal olaylar, daha yakın zamana gelirsek, Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in sert uyarısı ardından Ermeni sorunu üzerine toplanacak bir konferansın ev sahibi Boğaziçi Üniversitesi tarafından iptal edilmesi, YÖK’ün bu konuda üniversiteyi haksız bulması, bu genel atmosferin çerçevesini çizmiyor mu?

Bu ve benzeri gelişmeleri alt alta koyup, bunları emare olarak yorumladığınızda ortaya çıkan tablo siyaseten karamsar bir döneme girdiğimizi gösteriyor.

Neden?

AK Parti, 17 Aralık 2004 Avrupa Birliği zirvesi ardından, tıpkı geri kalan kesimleri gibi, bir hayal kırklığı içine girdi. Bu hayal kırıklığı, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül AB yolunda atılan adımlarda bir yavaşlama olmadığını, bir niyet eksikliği olmadığını her fırsatta vurguluyorlar. Ancak ciddi bir şevk kırılması olduğu da ortada.

Bu şevk kırılmasının 17 Aralık AB kararlarından yansıyan ‘kalıcı kısıtlamalar’, ‘ayrıcalıklı ortaklık’ gibi, Kıbrıs’ta verilen sözlerin tutulmaması gibi, PKK’ya karşı mücadelede Türkiye’ye yeterince aktif destek verilmemesi gibi haklı gerekçeleri de olabilir. Hükümetin yaptığı hata, bu hayal kırıklığı ve şevk kırılmasını, uygulamasına yansıtmasıydı. Reformlar ve uygulamaları doğrultusunda vites düşürmenin, bir yandan bürokrasi ve yargıda, diğer yandan sivil toplum ve siyasette zaten var olan reform karşıtı akımların eline dolu bir silah vermekten farksız olduğunu yeterince göremediler. Bunun hükümete dışarıda kaybettirdiği itibarın, yol açtığı soru işaretlerinin sonuçlarını belki kestiremediler.

(O kadar ki, Erdoğan’ın 8 Haziran’da ABD Başkanı George Bush ile yapması beklenen görüşmedeki öncelikli maddenin Türkiye’nin AB yolundaki kararlılığı olacağını önce Ankara Büyükelçisi Eric Edelman, Radikal’e verdiği demeçte, sonra Dışişleri Sözcüsü Richard Boucher basın toplantısıyla herkese ilan etti.)

Hükümet, kendisini ayakta tutup ilerletecek en önemli faktörün AB’den gelen bütün olumsuz işaretlere rağmen AB yolunda ilerlemeye devam etmek olduğunu anladığı ve yeniden vites yükseltmeye karar verdiği anda, zeminin değiştiğini gördü. Değişen ve koyulaşan ortamla belki başa çıkabilmek için, onunla rekabete giriyor. Tıpkı CHP’nin, yaptığı her milliyetçi çıkışın kendisinden çok MHP’nin işine yaradığını görmemesi gibi, AK Parti de, bu rekabet içinde attığı adımların, siyasi ortamın daha da koyulaşmasına yol açtığının, kendi aleyhine zemini kayganlaştırdığının farkında değil izlenimi veriyor.

Erdoğan’dan Çiçek’e hükümetin ağır topları, bu gidişin hem kendilerinin, hem ülkenin zararına olduğunu görmeli.

Yorumlar kapatıldı.