İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

BÜ: Başka çaremiz yoktu

Dolaylı dolaysız nice uyarı, tehdit ve tepkiye göğüs geren Boğaziçi yönetimi, Çiçek’in Meclis kürsüsünden yönelttiği ağır eleştiriyi görmezden gelemedi: Üniversitenin iyiliğini gözettik…

ERDAL GÜVEN

İSTANBUL – Boğaziçi Üniversitesi (BÜ), tartışmalara yol açan ‘Ermeni konferansı’nı ertelemeye deyim yerindeyse ‘son dakika’da karar verdi. Yaklaşık 10 gündür konferanstan vaçgeçmesi için resmi ve gayriresmi kanallardan cendereye alınan rektörlüğün ‘her şeye rağmen’ ertelememe konusundaki direnci, Adalet Bakanı Çiçek’in, konferansa 24 saatten az süre kala TBMM kürsüsünden yaptığı çıkışla son buldu.

‘Ermeni konferansı’nın basına yansımasının ardından Boğaziçi yönetimine tepkiler gecikmedi. Yönetime yakın bir kaynağın deyişiyle, ‘daha ilk günden itibaren elektronik posta, telefon ve faks yoluyla işitilmedik hakaret, alınmadık tehdit’ kalmamıştı.

Ardından konferansla ilgili tartışmalar basına yansıdı. Özellikle tarihçi İlber Ortaylı’nın, genelde katılımcılarının kimliğine, özelde de düzenleyicilerden Murat Belge’nin yetkinliğine yönelik eleştirileri, konuşulacaklardan ziyade, konferansın kendisinin konuşulmaya başlanmasına yol açtı. Medya da hem hassas hem de iştah kabartıcı bu polemiği, gündeme taşımakta ve tartışmayı, her iki ‘taraf’tan başka isimlerden de görüş alıp genişletmekte gecikmedi.

En az Ortaylı’nın eleştirisi kadar rahatsızlık yaratan bir çıkış da CHP Milletvekili Şükrü Elekdağ’dan geldi. Elekdağ’ın, “Türkiye’yi karalamak amaçlı böyle bir toplantının Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılması çok üzücü” demesi, hem konuyla ilgisi bilindiğinden hem de siyasi kimliğinden ötürü, rektörlükte hayli huzursuzluğa yol açtı.

Boğaziçi yönetimi, hem doğrudan kendisine gelen tepkilerden hem de konferansın tartışılma biçiminden rahatsızdı. Ancak yönetimin ortak görüşü, bunlar ‘tolere edilebilir şeyler’di. Konferansı ertelemek henüz kimsenin aklından geçmiyordu.

Önemli bir ‘ayrıntı’ daha var: Yönetime yakın bir kaynağın anlattığına göre başta Rektör Ayşe Soysal olmak üzere üniversite yönetimini rahatsız eden gelişmelerden biri de, bizzat düzenleyiciler arasında yer alan birinin, basın aracılığıyla ‘karşı’ tarafa yönelttiği sivri eleştirilerdi. Söz konusu kişinin bireysel ve tahrik edici çıkışları Boğaziçi yönetimi tarafından kurumsal ve ortaklaşa biçimde yürütülmesi gereken konferans çalışmalarına zarar verici olarak değerlendirildi. Ancak çok da üzerinde durulmadı.

Konferansa ilişkin tartışmaların hararetlenmesi ‘nihayet’ resmi yetkilileri de harekete geçirdi. Geçen pazartesi günü rektörlüğün telefonu çaldı. Arayan İstanbul Valisi’ydi. Daha çok bilgi alma biçiminde geçen sohbette vali, güvenlikle ilgili kaygılarını da dile getirdi, uyarıda bulundu. Üniversite yönetimi, bunun üzerine mekânı değiştirme kararı aldı, ancak konferans yapılacaktı.

Ne var ki salı günü, yani konferansa bir gün kala, Ankara’dan, Meclis’ten gelen sesler Rektörlüğün kararlılığını sarsacak nitelikteydi. Önce AKP’den bir vekil, daha sonra bir CHP’li kürsüye çıkıp başta Boğaziçi, konferans düzenleyicilerine ve katılımcılarına ağır sözler sarf etti. Bu eleştirilere ‘yanıt’ vermek için kürsüye gelen Adalet Bakanı Cemil Çiçek bu sözlere yenilerini ve daha ağırlarını ekledi. Bununla da yetinmeyip dolaylı olarak savcıları göreve çağırdı.

Yönetime yakın bir kaynağın ifadesiyle, “Burada eleştiriler, nitelik değiştirmiş oldu. İktidarı, muhalefetiyle siyasi irade ve siyasi baskıyla karşı karşıya kaldık. Aynı zamanda hükümet sözcüsü Adalet Bakanı’nın, üstelik muhalefeti de yanına alıp bize yüklenmesi görmezden gelemeyeceğimiz bir şeydi.”

Yönetim düşündü ve konferansı erteleme eğilimi bastı. O saatlerde bir de yazı ulaştı Rektörlüğe. Bu kez İstanbul Başsavcısı’ydı arayan. Anlaşılan, Adalet Bakanı’nın mesajını almıştı. Bütün tebliğlerin yazılı olarak başsavcılığa gönderilmesi isteniyordu…

Sonuçta Rektörlük, malum kararı alıp yazılı açıklamayla duyurdu…

Gül: Müsterih olunuz

Boğaziçi yönetimi tabii ki gelişmeler nedeniyle son derece rahatsız, ancak akademik ve bilimsel özgürlük adına bir geri adımın söz konusu olmadığı görüşünde. Üniversite yönetimi, tam tersine, konferansı düzenlemekte ısrar etmenin üniversitedeki özgürlüğe zarar vereceğini düşünmüş. Yönetimden bir yetkilinin görüşleri şöyle: “Rektör ve Rektörlük, her şeyden önce Boğaziçi’nin tümünü, bir kurum olarak üniversiteyi temsil eder. Kararı alırken kendi görüşlerimizi değil hocasıyla, öğrencisiyle, çalışanıyla tüm üniversitenin iyiliğini önde tuttuk. Başka çaremiz yoktu.”

Bir ayrıntı daha: Rektörlük, kararından Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ü de haberdar etmek istedi. Ne de olsa bu kararla ilgili yabancı meslektaşlarının sorularına muhatap olacak kişi oydu. Bakan yurtdışında ve meşgul olduğu için karar kendisine bir danışmanı aracılığıyla iletildi. Bakanın gönderdiği ‘mesaj’ ilginçti: “Müsterih olunuz.”

Yorumlar kapatıldı.