İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Basında `Ermeni´ gündemi

‘Ermeni Konferansı’nın ertelenmesi basın ‘köşe’lerinde bir numaralı gündemdi. Ertelemeye karşı çıkanlar Türkiye’nin zor durumda kalacağını söylerken, karşı cephe ağır suçlamalarda bulundu

RADİKAL – İSTANBUL – Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılması planlanan ‘Ermeni Konferansı’nın ertelenmesi basında geniş yer bulurken köşelerin büyük bölümü bu konuya ayrıldı. Konferansın ertelenmesini ‘doğru’ bulanlar toplantıyı devlete karşı saldırı olarak algıladı, kararı eleştirenler ise Adalet Bakanı Cemil Çiçek’i suçladı ve yapılan baskıları kınadı.

Vatan

Ruhat Mengi: “… bizim takım, sizin takım durumuna gelmiş, tek yanlı bir konferansın kaldırılmasının anlamı yok. Tek sesli koro, başkalarının şarkılarını da dinlemeyi öğrenmeli.”

Okay Gönensin: “… Salt bu olayın kendisine bakarsak, olup biteni açıklayan ilk kelime ‘önyargı’dır. Kendisinin bilmediğini bilenlerden ‘korku’dur. Diz boyu ‘cahillik’tir.

Akşam

Nihat Genç: “… Bir tornadan çıkmış, vakıf desteklerinden beslenmiş, yabancı ajan servislerince piyasaya sürülmüş bu insanların cüretleri ve küstahlıklarının altında ne var? … Dünyanın hâkim güçlerince üstümüze sürülüyorlar. Hayal dünyasında aydıncılık oynuyorlar.”

Yalçın Pekşen: “… Ermeni soykırımı konusunda hükümetin tezi bugüne kadar ‘konuyu tarihçilere bırakalım’dı… Anlaşılan konu tarihçilere de bırakılmayacak kadar netameliydi.”

Milliyet

Melih Aşık: “… Hayli komik bir durum. Devletin ‘Ermeni soykırımı’ ile ilgili resmi görüşünü sorgulamak için ‘Vicdani sorumluluk, demokrasi, bilimsel sorumluluk’ gibi büyük iddialar taşıyan konferans düzenliyor, meydan okuyorsunuz. Bir hükümet yetkilisi öfkelendi diye vazgeçiyorsunuz. Siz devleti, devletin (ya da hükümetin) izniyle mi sorgulayacaktınız?”

Taha Akyol: “… Konferans yanlış amaçlarla düzenlendi, iptali de olumsuz sonuçlar doğuracak. Yankıları Çin’den Maçin’den gelecek maalesef, diaspora çok sevinmiştir muhakkak!”

Can Dündar: “…Türkiye’yi hançerleyecek bir şey varsa, Ermeni konferansı ya da aydın yalanı filan değil, farklı görüşe tahammülsüz ‘Tek F(ikir)-tipi toplum’ özlemidir. Bakanın sözleri, demokrat geçinenlerin ‘takke’sini düşürüp, kelini gösterdiği gibi, akademik bir toplantıyı, tatsız bir skandala dönüştürmeyi becermiştir…”

Semih İdiz: “… Boğaziçi Üniversitesi’nin yaşanan protesto ve suçlamalar nedeniyle konferansı ertelemek zorunda bırakılması, üniversite özerkliğine gerçekten de darbe vurmuştur. …Tekrarlıyorum, Çiçek Türkiye’ye hizmette bulunduğunu sanıyorsa bir kez daha düşünsün. Çünkü düşmanlarımız esas şimdi üzerimize gelecekler. Böyle bir fırsatı hiç kaçırırlar mı?”

Hasan Cemal: “… Memnun musunuz sayın Çiçek? Ya siz sayın Elekdağ? Bravo ikinize de! Bir komployu mu önlediniz. Öyle mi? Ne yazık. … Ben de davetliydim bu konferansa… Takvimim izin verse, panellerden birine katılacaktım. Ben de vatan hainlerinden, Türk düşmanlarından biri miyim şimdi? Haydi oradan!”

Derya Sazak: “.. Henüz gerçekleşmemiş bir toplantının önyargıyla iptaline çalışılması, üniversitelerin bilimsel özgürlüğüne inançsızlığın da göstergesidir. … İktidar ‘engelleme’ iddiasına açıklık getirmeli… ”

Çetin Altan: “… İç politikada, sükse flaşları sönükleşip, çeşitli ayak oyunları başladığında, hançer edebiyatı şimşeklene şimşeklene, hamaset tahtında şoven naralarla ‘hainler’e karşı zafer ilan etmeye koyulur. Bu aynı zamanda nüfusunun üçte birinin yoksulluk çizgisi altında olduğu mesleksiz toplumda, çalkantılı bir döneme girildiğinin habercisidir.”

Dünden Bugüne Tercüman

Emin Pazarcı: “… Sivil toplum örgütleri harekete geçmeliydi…. Türkiye’nin ezici çoğunluğu, bu üç-beş kişiye haddini bildirmeliydi. Olmadı, yapılamadı. Cemil Çiçek de mecburen tepki göstermek zorunda kaldı.”

Hasan Celal Güzel: “… ‘sözde aydın taifesi’ nin kendi milletine sövmesi için, bol keseden verilen ödüller, aferinler ve iltifatlar yeterli olabiliyor … Lakin, her defasında Cemil Çiçek’lerle, Şükrü Elekdağ’larla, Yusuf Halaçoğlu’larla, İlber Ortaylı’larla püskürtülüyorlar. Yaşa Cemil Çiçek, ağzına, diline sağlık!”

Hürriyet

Oktay Ekşi: “… Çiçek’in celallenip konferansı düzenleyenleri ‘milleti arkadan hançerlemekle’ suçlaması yetmiyormuş gibi bir de, iyi bir demokratın en sondan bir sonra ağzına alacağı sözleri sarf etmesi yani konferansı düzenleyenleri ‘milletine ihanet etmekle suçlaması’ yanlışların en yanlışı idi. Ve tüm bunlar sonunda konferansın iptal edilmesi…

Ertuğrul Özkök (önceki günkü yazısı): “… Boğaziçi Üniversitesi’nde o toplantının yapılacağı salonun önünde bir eylem yapmak isterdim… ‘Ermeni soykırımı’ iddiası konusunda, ‘devletin resmi tezlerine karşı’ fikirlerini söylemek üzere bir araya gelen konuşmacıların eline küçük bir bildiri tutuşturmak isterdim…

Ama ne yazık ki korktuğum başımıza geldi. Bu konferans ertelendi. Konferansçılar amaçlarına ulaştılar. Kaybeden yine Türkiye oldu.”

Bekir Coşkun: “…Artık kim kanar Başbakan’ın ‘Gelin arşivlerimize birlikte bakalım’ çağrılarına?.. Uluslararası zeminde, Türk Devleti’nin ‘suçu gizleme çabalarına’ örnek gösterecekler Çiçek’in kabak çiçeğini. İşimiz zor…”

Sabah

Umur Talu: “… Üniversite inleye, inleye, söylene söylene de olsa ‘teslim’ oldu. En cesur, en çoğulcu, en özgün ve özgür sanılan üniversite bile teslim oldu. ‘Korku düzeni’ne ve adeta militer bir hiyerarşiye oturtulmuş yöküniversite, yokuniversite düzeninde, koca bir üniversite de korktu ve teslim oldu. … bu dışlama, sindirme, tehdit, korku ve teslimiyet düzenine ‘demokrasi’ filan demeyin olur mu?”

Ergun Babahan: “… tarihçilerin tartışmasını isteyen bizzat Erdoğan’dı. Ama tarihçiler tartışmaya kalkınca hemen savcılar göreve davet edildi. … Peki onlara soruyorum? Yarın İstanbul’da yapılamayan bu toplantı bir Avrupa kentinde ve ‘İstanbul’da yasaklanan kongre’ başlığıyla düzenlenince ne yapacaksınız?”

Reha Muhtar: “… Üniversiteler, her türlü bilim ve dahi saçmalama özgürlüğünün bulunduğu yerler değil mi?.. Adına onun için evrensellikten gelme anlamında üniversite denmiyor mu? Amfi, su işlerinin yukarıdan aşağıya ast-üst zinciri altında konuşulduğu Devlet Su İşleri konferans salonu mudur?”

Zaman

Şahin Alpay: “…. Üzüldüm. Bu konferans, Türkiye’nin her konuda birbirinden çok farklı görüşlerin bilim adamları tarafından serbestçe sorgulanabildiği bir demokrasi olduğunu dünyaya gösterecekti. … Netice itibarıyla kaybeden Türkiye oldu, ‘soykırım’ iddiacıları sevindi.”

Yeni Şafak

Ahmet Taşgetiren: “…Bu girişimin gerçeği arayış girişimi olduğu kanaatinde değilim..”

Ahmet Kekeç: “…sorumlu bir bakan, üstelik adaleti temsil eden bir bakan, henüz gerçekleşmemiş, kimin ne söyleyeceği meçhul bir konferansı ne hakla ‘sorumsuzluk’, ‘ciddiyetsizlik’, ‘Türk milletine ihanet’, ‘devleti arkadan hançerlemek’ olarak değerlendirebilir? Böyle bir adaletsizliği nasıl yapabilir?…”

Ali Bayramoğlu: “… Şimdi bilimsel bir toplantıyı iptal ettirici baskı yapmayı, Ermeni meselesini kendi ülkende tartışmayı yasaklamanı, bunu tartışanları hedef göstermeni nasıl açıklayacaksın siyasetçi olarak? Ülkenin başına açtığın bu derdi, ülkenin imajında yaptığın bu tahribatı nasıl onaracaksın?”

Koray Düzgören: “… Aslında ben bu kararı doğru bulmuyorum. Her şeye rağmen bu konferans yapılabilmeliydi. Zaten koparılan gürültülerin, verilmek istenen gözdağının da asıl amacı bu değil miydi? Resmi tezlerin dışındaki tezlere karşı bu kadar hoşgörüsüz, bu kadar yasakçı olunması şimdiye kadar Türkiye’nin hiçbir meselesinin çözümüne katkı yapmış değil.”

Vakit

Hasan Karakaya: “… Boğaziçi Üniversitesi’nin temelinde bir Amerikalı misyoner var.

Evet Dr. Cyrus Hamlin! Ermeni iddialarının arkasında da Amerika’nın bulunduğunu, Ermeni diasporasını ABD’nin kışkırttığını düşünürsek, ‘Niye Boğaziçi Üniversitesi’ sorusunun cevabı kendiliğinden verilmiş olur….”

Cumhuriyet

Hikmet Çetinkaya: “… Onlar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin resmi tezlerine karşı çıkıyorlardı. Onlara göre, Türkler Anadolu’da Ermenileri kesmişti… Öyle düşünebilirler!.. Demokratik bir hukuk devletinde herkesin aynı görüşte olması gerekmez… Bırakın konuşsunlar, ne düşünüyorlarsa (ki biliyoruz) açıklasınlar… Gözdağı verip toplantıyı ertelemek yanlış!.. Zaten istenilen de bu değil miydi?..”

Orhan Bursalı: “… Kabul edemeyeceğim, soykırımcıların veya soykırım düşüncesine yakın olanların, bir üniversite çatısı altında konuyu tartışmalarının siyasal baskı ile yasaklanmasıdır. Bir başka anlayamadığım olay da, Boğaziçi Üniversitesi rektörünün, üniversitesinin bilimsel özgürlük ve özerkliğine karşı bu siyasal saldırıya direnmemesidir…”

Ali Sirmen: “… Bir konunun özgürce tartışılması, ancak o konuda her şeyin söylenmesinin serbest olmasıyla mümkündür. Türkiye, ‘soykırım vardır’ diyenlerin özgürce konuşacakları ortamı sağlayamaz ise çifte standartlı ve önyargılı olmakla suçladığı yönetimlerle aynı duruma düşmüş olmaz mı?”

Yorumlar kapatıldı.