İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sarı Gelin kimindir?

Halit Kakınç

Ermeni Meselesi ile ilgili yazılarımızı, bir sanat tartışması ile bitirelim. Son sıralarda yeniden popüler olan Sarı Gelin türküsü kime aittir? Türkler’e mi, Ermeniler’e mi?

Tartışmayı daha da genişletip, söz konusu türkünün uzak coğrafyalardaki örneklerinden de söz edelim.

Türküyü bir dörtlükle hatırlatalım: Erzurum çarşı pazar leylim aman aman Sarı Gelin / İçinde bir kız gezer oy ninen ölsün Sarı Gelin aman / Elinde kağıt kalem leylim aman aman Sarı Gelin / Katlime ferman yazar oy ninen ölsün Sarı Gelin aman.

Şimdi de Ermenice’sine yer verelim: Ambela para para / Yes im siradzin çara / Ah, merıt merni Sari Gyalin / Gaynel ez gat gınımanis / Padzvel ez vart gınımanis / Ah, merıt merni Sari Gyalin. (Bulutlar pare pare / Sevdiğimi alamadım / Ah, anan ölsün Dağlı Gelin / Beyazsın süt gibi / Açılmış bir güle benziyorsun / Ah, anan ölsün Dağlı Gelin.

Değişik iddialara geçmeden önce, Türk Coğrafyası’ndaki diğer Sarı Gelin versiyonlarını aktaralım:

Orta Asya’dan Kırım’a kadar

Türkçe’nin çeşitli lehçelerini konuşan coğrafyada, Sarı Gelin motifi yaygındır. Şaman dönemden kalma bir mirastır. Umay Ana diye bilinen tanrıçanın adını doğrudan zikretmeme tabusundan doğmuş bir söylem biçimidir. Orta Asya’da Sarı Ene, bir peridir. Uzun sarı saçlarını hamile kadınların üzerine sererek doğum yapmalarına yardımcı olur.

Asya’nın en doğusunda yaşayan Televit Türkleri, türküyü şu sözlerle söylemektedir: Göl sularında yıkanan / Pınarlardan su içen / Surun Dağ’da dans eden / Saçları taranmış Sarı Kız / Kırk kızın başı Sarı Kız.

İslamiyet’in kabulü ile birlikte mitolojik içeriğini kaybeden Sarı Kız’ın sevgili kimliği ön plana çıkmıştır. Kırım Tatarları arasında, türkü şu şekle dönüşmüştür: Kıvırdığım omuzlar / Gökte seyrek yıldızlar / Yanımızdan gelip geçer / Beyaz gerdanlı kızlar / Ağalama da Sarı Gelin sarıl boynuma / Doğdu Çolpan Yıldızı / Daha yalvarayım mı / Ağlama da Sarı Gelin sarıl boynuma.

Şarkının Azerbaycan’daki versiyonu şöyledir: Saçın ucun örmezler / Gülü sulu dermezler Sarı Gelin / Bu sevda ne sevdadır / Seni mene vermezler Sarı Gelin / Neylim aman aman / Neylim aman aman Sarı Gelin.

Hıristiyan bir kız olduğu kesin gibi!

Bence, Umay Ana ile başlayan mitolojik söylem, son 100-150 yıl içinde müslüman bir delikanlı ile Ermeni veya Gürcü asıllı bir genç kızın aşkının öyküsüne dönüşmüştür.

Nitekim, araştırmalara göre yıllar önceki Kars versiyonu şu şekildedir: Vardım kilisesine, baktım haçına / Mail oldum bölük bölük saçına / Kız seni götürem İslam içine / Vay Sinan ölsün Sarı Gelin / Vardım kilisesine kandiller yanar / Kıranta keşişler pervane döner / Tersa sevmiş deyin, el beni kınar / Vay Sinan ölsün Sarı Gelin.

Bir başka iddiaya göre, Sarı Gelin hıristiyan Gürcü Kralı’nın kızı Humar’dır. Sinan da, bölgede müslümanlığı yaymaya çalışan Abdülkadir Geylani’nin müritlerinden Şeyh Sanani’dir. Aralarında büyük bir aşk doğmuş, öfkeli babadan kaçarken ikisi de ölmüştür.

Efsaneler hayallerde başlar, gönüllerde beslenir, dudaklarda ve kalemlerde yaşar. Zamanla içine yeni unsurlar alır, çeşitlenir. Sarı Gelin türküsünde de böyle olmuştur.

19. Yüzyıl’da Türkçe çalıp söyleyen Ermeni bir ozan, Aşık Kenziya şöyle diyordu: Cami ile kiliseyi birleştirelim / Bu halkı oraya yerleştirelim / Allah Allah diye dilleştirelim.

Anadolu topraklarında hoşgörünün hakim olduğu günlerde söylenen bir mani, Sarı Kız türküsünün gereksiz yere kökenini tartışanlara en uygun göndermedir: Bahçelerde mormeni / Verem ettin sen beni / Ya sen İslam ol ahçik / Ya ben olam Ermeni.

Yorumlar kapatıldı.