İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bakın şu Fransa´ya

Gündüz Aktan

24 Nisan tarihli Le Monde’da Ermeni meselesine ilişkin iki tam sayfadan fazla tutan makale ve haberlerin yanında bir de bilgi notu var

(s. 6). Burada ‘soykırım’ın tarihçesi anlatılıyor.

“Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasına yol açan savaş sürerken, iktidardaki Genç Türk Partisi, etnik tekdüzeliği sağlamak amacıyla ve Ermenilerin Ruslarla işbirliği yapmasından kuşkulandığından, (doğudaki gibi batıdaki) Ermeni nüfusun Mezopotamya ve Suriye çöllerine deportasyonuna karar verdi. 24 Nisan 1915 günü başlayan operasyon, kadın, çocuk ve 45 yaşından büyük erkekleri, yavaş fakat mutlak ölüme götürecek şekilde yollara attı.

45 yaşın altındaki erkekler(?) ve (Ermeni) elitinin temsilcileri tutuklanarak öldürüldü. Tarihçi Haroutioun Raymond Kevorkian, ‘1915 Mayıs sonuna kadar 12 yaşın üstündeki erkeklerin ezici çoğunluğu yok edildi’ diyor. Bu tarihçi, resmi Osmanlı rakamlarından hareketle, 1916 Temmuz-Kasım arasında 197 bin 500 kişinin Suriye Zor’da kurulan temerküz kamplarında katledildiğini söylüyor.”

“Osmanlı İmparatorluğu’nda 2 milyon Ermeni yaşıyordu. Tarihçiler, Osmanlı’nınki dahil arşiv belgelerine dayanarak, 1.6 milyonun deportasyona tabi tutulduğunu; 1.5 milyon kişinin, bu önceden planlanmış operasyonda yok edildiğini kanıtlıyor. Türkiye, katliamları ve deportasyonları, savaş şartlarına atıfla, kabul ediyor; ancak ölüm rakamlarını düşürüyor (250 bin-500 bin arası) ve soykırım tezini reddediyor.”

Bu gerçek dışı iddialar ilk kez 2001 yılında Fransız Parlamentosu Ermeni soykırımı yasasını tartışırken ortaya atılmıştı. Daha sonra medya ve politikacılar tarafından hemen hiç değişikliğe uğramadan tekrarlanır oldu.

Le Monde’un bu notu doğru olsaydı, Ermeni olayları tereddütsüz soykırım sayılırdı. Oysa verilen bilgilerin hemen hepsi yanlış. Ne Ermeni nüfusu

2 milyon ne tehcir edilenler 1.6 milyon ne de tehcir sırasında büyük çoğunluğu erkek 1.5 milyon katledildi. Suriye’deki kamplarda hiç ama hiç katliam olmadı. Bu bilgilerin Osmanlı arşivlerindeki belgelerden alındığıysa düpedüz yalan. Viyana’da Ermeniler bu belgeleri neden göstermediler acaba?

Ölümlerin büyük kısmı tehcir dışı nedenlerden kaynaklandı. Rus ordularının ilerleme ve çekilmeleri dolayısıyla vuku bulan göçler, isyanlar, siviller arası mukatele ve hastalıklar asıl ölüm nedenlerini oluşturdu. Türkler tehcire tabi tutulmadıkları halde, aynı nedenlerle daha fazla kayıp verdiler.

Ermeni silahlı milislerin Ruslarla işbirliği yaptığı konusunda kuşku yoktu. Bogos Nubar Paşa’nın talebi üzerine Paris Barış Konferansı Ermenilere ‘muharip taraf’ statüsü vermedi mi?

Tehcir önceden planlanmadı. Tehcirde yok etme kastı yoktu. Van’da Ermeni isyancıların 30 bin Türk’ü öldürmeleri ve Sarıkamış’ta ordunun başına gelen facia üzerine tehcire alelacele karar verildi.

Tehcir başka deportasyon başka. ‘Askeri gereklilik’ tehcir için her zaman meşru neden oldu (bk. Cenevre Sözleşmeleri’ne ek 2 No’lu Protokol’ün

17. maddesi). Önce Doğu ve Güney Anadolu’da başlayan tehcir, daha sonra Çanakkale’de kara savaşlarına geçilmesiyle, batıya da kaydırıldı.

Türkiye, Osmanlı’nın Ermenileri katlettiği iddiasını hiç kabul etmedi. Çünkü Ermenileri istismar eden güvenlik güçleri mensupları ile katleden eşkıyayı divan-ı harbe sevk ve mahkûm etti vb.

Aynı gün Le Monde’da Vincent Duclert, ‘tarih araştırmalarıyla yargı arasında fark olduğuna’ dikkat çekip, Ermeni diasporasının ‘soykırım’ sözcüğünde ısrar etmemesini istiyor (s. 12).

Yani ‘Tarih adına istediğinizi söylemeye devam edin, hukuktan kaçın’ diyor.

Tarih Psikolojisi ekolünün geliştirdiği içerik analizi yöntemiyle bir gün önceki Le Monde’a bakıldığında bir anahtar cümle Fransızların niyetini ortaya çıkarıyor. ‘Çin, Japonya’nın suçluluk duygusunu kullanıyor’ alt başlıklı yazı, Fransızların bizim ‘aydınlarda’ aynı duyguyu uyandırmayı amaçladığını akla getiriyor. Duclert, ‘büyük romancı Orhan Pamuk’un ‘muazzam bir adım’ attığını; (tüm Türkiye karşıyken) Ermeni soykırımını (savunmanın) Türk entelektüellerin şerefi olduğunu söylüyor (Duclert).

Bravo Fransa!

Yorumlar kapatıldı.