İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Çevir kazı yanmasın!

Ruhat Mengi

Son günlerde Ermeni soykırım iddiasının 90. yılı nedeniyle artan dış baskıların da etkisi sonucu “bu iddia ve o yılların tarihi” birçok televizyon kanalında ERKEKLER tarafından tartışılıyor. Kadının yalnız “adı yok” değil “beyni de yok” kabul edilen aziz Türkiye’mizde tarih uzmanları, diplomatlar, akademisyenler, gazeteciler erkek grupları halinde bol bol konuşuyor, tartışıyorlar.

Her ne kadar bu sesleri sadece kendimiz duyuyorsak da, “dışarıdaki konuşmalar” çoğu kez Türk TV’lerinde yapılandan “farklı” oluyor ve aleyhimize karar alan ülke sayısı hızla artıyorsa da toplumun konu hakkında bilgilendirilmesine yardım etmekte bu programlar.

Önce Türk Tarih Kurumu Ermeni Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Hikmet özdemir’i kutlamak isterim. Sabahın erken saatlerine kadar yaptığı açıklamalarda, genellikle “soykırım olmuştur” görüşünü savunan ve buna tarihî bir destek de veremeyen diğer konukların aşırı agresif ve “haklı, özür bekler, tepeden bakan, müstehzi” tavırlı konuşmalarına karşılık hep sakin, sabırlı, tutarlı olduğu için… Senelerin deneyimi ve bilgisiyle yapılan yanlışları anında yakalamasına rağmen nezaketiyle örnek bir bilim adamı görüntüsünde olduğu için…

Bazen onun, bazen emekli diplomatların karşısında “soykırımın mutlaka olduğunu” vurgulayarak ama her nedense bir türlü içinden çıkamayarak konuşan (demokrat) Bay Falanca ile Bay Filanca’ların (isim verince işaret etmiş olunuyormuş) ortak noktaları çıkıyor izledikçe…

Demokrat bay falanca!

Bunları yazmadan önce çok sesliliğe, her görüşü duyma özgürlüğüne minnet duygularımı ifade etmek isterim, gerçeğin anlaşılmasına çok yardımcı oluyor.

Gelelim ortak noktalara:

* Çok sesli ve demokrat Bay Falanca’ların çoğu tarihi “şöyle, böyle” okumuşlar. Soru sorulunca apışıp kalıyorlar.

* Hemen hepsi, bir ağızdan “tarihin tartışılmasının ne önemi var, belgelerin ne önemi var, mühim olan insanlık” tarzı bir söylemi paylaşmakta “tarihin belgelerle yazılamayacağı” gibi yeni moda (herhalde bu 25. yüzyıl modeli filan olabilir) bir bilimsel tezi savunmaktalar. Tabii sonra bazen unutarak, istedikleri bir belgeden söz edip yakalanıveriyorlar.

* Hemen hepsi “Dünya Ermeni Örgütleri Kongresi” nde alınan “Türk işgali altındaki Ermeni topraklarını kurtarmak” kararına rağmen arkadan toprak ve tazminat talebinin gelmeyeceğine (son derece agresif bir şekilde) yüzde yüz eminler.

* Hemen hepsinin devlete karşı -bir nedenle- öfke duydukları konuşmalarından anlaşıldığı gibi bilimsel bir tartışma yapılırken, sıkıştıklarında, TTK’da görevli tarih uzmanlarına “siz devletsiniz” tarzı suçlamalarda bulunabiliyorlar (tarihe karşı bile tarafsızlığından şüphe iması olduğu için bir bilim adamına yapılacak en büyük hakaret…)

* Hepsi tarihi tehcir kararıyla başlatıyor, ondan öncesini duymak bile istemiyorlar.

* Bazıları ‘1915-17 arasında öldürülen Türk sayısı’ sorulduğunda, gerçek rakam 530 bin iken, cevap olarak 30 bin diyebiliyorlar.

Daha bu tartışmalarla ilgili söylenecek çok şey var, onlara da sonra değiniriz. Böyle giderse gerçeğin ortaya çıkması 100 yıl kadar sürer gibi geliyor bana… Bakalım ne olacak?

Yorumlar kapatıldı.