İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Koçaryan´ın mektubu ve soykırım

Mustafa Karaalioğlu

Ermeni soykırımı üzerine 90. yıl gerekçesiyle hızlanan ve yoğunlaşan tartışmalar bir kez daha gösteriyor ki; hiçbir sorun yok sayılmakla hallolmuyor. Başların kuma gömülmesi de çare olmuyor. Bütün dış politika problemlerinin bir raf ömrü var ve söz gelimi, Kıbrıs konusunda 30 yılın ardından nasıl çözüm konsepti ertelenemez hale geldiyse, bugün Ermenilerle de mutlaka yüzleşilmesi gerekiyor.

Yüzleşmek, iddiaları kabul etmek; onaylamak, boyun eğmek değildir. Türkiye’ye ayak bağı olabilecek bir problemin üstesinden gelmektir.

Türkiye ile Ermenistan-Ermeni diasporası arasındaki problemli ünitelere bir göz atalım:

Soykırım iddiaları, Ermenistan’la diplomatik ilişki ve Ermenistan’ın Azerbaycan’a ait Karabağ’da devam etmekte olan işgali…

İki ülke arasındaki temas o denli düşük seviyede ki, Başbakan Tayyip Erdoğan’la Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan arasındaki mektuplaşma başlı başına bir diplomatik atak olarak bile kabul edilebilir. Erdoğan’ın soykırım iddiaları için ortak komisyon önerisine karşılık Koçaryan da bir cevap gönderdi.

Bu cevap önemlidir ve kamuoyuna yansıyan tereddüt havasına rağmen Ankara tarafından önemsenmektedir.

Koçaryan mektupta özetle;

1-) İki ülke arasında ilişki kurulmasını önermektedir.

2-) Bunun ön koşulsuz olabileceğini belirtmektedir.

3-) Mektupta, “soykırım”dan ve buna bağlı tartışmalarından bahsetmemektedir.

Bu kısa mektuptaki ifadelerin dikkatle seçildiği görülüyor ve yazımı için dışarıdan diplomatik destek alındığı hissi uyandırıyor.

Ermenistan için Türkiye’yle diplomatik ilişki ve sınır kapısının faaliyete geçirilerek ticaret yolunun açılması hayati önem taşımaktadır. Yoksul ve diğer ülkelerle ilişkilerinde neredeyse izole olan Ermenistan için Türkiye’den daha kârlı bir çıkış kapısı yoktur.

Şu halde, diplomatik temas ve ticaret imkânı Türkiye için, soykırım iddialarının tartışılmasında da büyük bir koz olarak görülebilir. Ancak, bu sanıldığı kadar kullanışlı bir malzeme olmayacaktır. Zira Ermeniler, 1915’te bir soykırım yaşandığı konusunda artık geri döndürülmesi neredeyse imkânsız bir halkla ilişkiler üstünlüğüne sahiptirler. Yani, neredeyse bütün dünyayı kendilerine karşı soykırım yapıldığına inandırmayı başarmışlardır; tartışmanın bu yönü kendi açılarından bitmiştir. Birçok ülke parlamentosuna kabul ettirdikleri bu pozisyonlarından geri adım atmaları düşünülemez.

Dolayısıyla, soykırımı tarihçilerle veya daha geniş bir uzmanlar heyetiyle masaya yatırmak Erivan için de diaspora için de mantıklı olmayacaktır. Koçaryan’ın mektubunda “soykırım”dan bahsetmemesi de Erivan’ın bu avantajına bağlanabilir.

Türkiye için ise, Ermenistan’la ilişki kurmak sanıldığı kadar kolay değildir. Ermenistan’la ilişki kurmanın maliyeti Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol hattıyla ilgilidir. Çünkü, toprakları işgal altında olan Azerbaycan’a rağmen Ermenistan’la diplomatik ve ticari ilişki kurmak problemli bir durumdur.

Buna rağmen Türkiye’nin, Ermenistan’la ilişki kurması görece hem soykırım propagandasının etkisini azaltır, hem de AB-ABD nezdinde daha elverişli bir zemin yaratabilir. Ama bunun için, Ermenistan’ın, işgali bütün uluslararası kurumlar tarafından kınanan ve son verilmesi istenen Karabağ’dan çekilmesi lazımdır. Bütün veriler sabitken, ortadaki hiçbir sorunun çözümü mümkün değildir.

Yani, Türkiye’nin hamle yapabilmesi için ciddi bir adım atılması gerekmektedir. Ermenistan’a bu adımı attıracak güç de AGİT veya AB değil, sadece ABD’dir.

Yorumlar kapatıldı.