İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

24 Nisan geçti, iyi uykular

M.Ali Birand

Her yıl olduğu gibi, Ankara ve Erivan yine çatıştı, her iki taraf siperlerini biraz daha derinleştirdiler. Ermeniler, bu yıl istediklerini elde edemediler, ancak yine de birkaç gol attılar.

Son 60 yıldır hep aynı senaryoları izliyoruz.

24 Nisan gelince tüyler uçuşuyor, büyük laflar ediliyor, üstünden kısa bir süre geçince herşey unutuluyor. Bizler uykuya dalıyoruz, Ermeniler ise bir kuyumcu titizliğiyle çalışmalarını sürdürüyorlar.

Bu yılki 24 Nisan biraz farklı geçti.

90 ıncı yıl olmasından dolayı mıdır, yoksa hemen birşeyler yapmazsak, giderek kaybedeceğimizi anlamaya başladığımızdan dolayı mıdır nedir daha bir hareketlendik. Uluslararası alanda Soykırım mücadelesinde çok gerilerde kaldığımızı gördük.

“Asıl Ermeniler bizi kesti” açıklamalarıyla, ceset sayımlarındaki hataları göstermekle bir yere varamayacağımızı anladık.

Anlamasına anladık ta, bu olayın üstesinden nasıl gelebileceğimizi henüz bilemiyoruz. Ankara’nın büyük bir planı olduğuna dair somut belirtiler yok.

Henüz “Biz arşivlerimizi açtık, hodri meydan sizde açın” yaklaşımındayız. Tabii Ermeniler’de saf değiller. Bunca yıl çalışmışlar ve soykırımı 15 ülke parlamentosuna kabul ettirmişler. Batı kamuoyunu inandırmışlar. Şimdi tekrar tartışmaya girerler mi?

Onlar da bizim gibi siperlerini derinleştiriyorlar ve içine giriyorlar. “Hayır, soykırım artık Uluslararası alanda kabul edilmiş bir gerçektir. Biz bu gerçeği tartışmayız. Gelin ön koşul olmadan, ikili ilişkileri konuşalım” diyorlar.

Ankara da pozisyonunu değiştirmiyor.

İkili ilişkileri geliştirmek için müzakereye başlama koşullarını (Ermenistanın soykırım iddiasından vazgeçmesi, sınırları tanıması, Azerbaycan’dan çekilip barış anlaşması imzalaması) aynen koruyor. Aslında bunca koşul koymak, bir yerde Ermenilere “Ben henüz sizinle müzakere masasına oturmak istemiyorum” demekten başka birşey değil.

Bende bundan dolayı, her iki tarafında sipere yattıklarına dikkat çekiyorum.

90 INCI YILIN BİLANÇOSU

24 Nisan olaylarının 90 ıncı yılının bir bilançosunu yaparsak, Ermenilerin beklediklerini elde edemediklerini, ancak birkaç önemli gol daha atabildiklerini görüyoruz.

Başkan Bush’a soykırım kelimesini telaffuz ettiremediler, ABD Kongresinden soykırım kararı çıkartamadılar, ancak Rus ve Polonya parlamentolarına soykırım’ı kabul ettirerek önemli puanlar kazandılar. Böylece soykırımı kabul eden parlamento sayısını 15’e yükselttiler.

100 üncü yıldönüme kadar, AB’nin tüm ülkeleri ve ABD kongresini de listelerine eklemeyi planladıkları apaçık ortaya.

Türkiye ise, ilk defa bu yıl uyanır gibi oldu.

Önemli olan, bundan sonrası…

Eğer eskisi gibi, 24 Nisan geçtikten sonra söylenenleri unutup yeniden uykuya dalarsak, çekin ipini gitsin. Demek ki, sadece kendi kendimize bağırıp çağıran bir ülke olduğumuz sonucu çıkacak. O zaman da, soykırım girdabından kendimizi kurtarmamız imkansızlaşacaktır.

Bakalım, göreceğiz.

* * *

RUM-PONTUS DEVLETİ NEREDEN ÇIKTI?

Hürriyet gazetesindeki bir habere göre, Genelkurmay Başkanlığı Milli Güvenlik Siyaset Belgesi ile ilgili görüşlerini hazırlamış. Gazetede yazıldığı kadarıyla, Genelkurmayımız, Rum-Pontus İmparatorluğu kurulması tehlikesine dikkat çekiyormuş.

Ya haber eksik veya bizlerin bilmediği bir olayla karşı karşıyayız.

Rumlar Türkiye’de Pontus’u İmparatorluğu kurmak için mi uğraşıyorlar?

Nereden çıktı bu?

Faaliyetleri nedir?

Komplo teorisyenleri bu konuyu uzun yıllardır işlerler, hatta Karadeniz kıyılarında arsalar aldıkları söylentilerini dolaştırırlardı. Ancak şimdi, bunu bir de Genelkurmay gibi en ciddi kurumlarımızdan birinden duyunca şaşırdık.

Genelkurmay olmayan bir şeyi ciddiye almaz… Tam bir merak içindeyiz. Herhalde kamuoyuna açıklayacaklardır.

Yorumlar kapatıldı.