İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Soykırım hikâyesi

Melik Aşık

Polonya Meclisi de kervana katıldı, Ermeni soykırım tasarısını onayladı.

Komediye bakınız. Amerika, en küçük haklı gerekçeye sahip olmaksızın Irak’ı işgal etmiş. 100 binden fazla masumun kanına girmiş. Irak’ın müzelerini, kütüphanelerini ortadan kaldırarak işgali soykırıma dönüştürmüş…

Irak’taki Amerikan katliamına gönderdiği askeriyle omuz veren Polonya, kendi işlediği suça bakmaksızın 90 yıl öncesinin olayını kınıyor. Bizi suçluyor.

Bu arada 1915 yılında Türkiye’nin müttefiki olan ve Ermeni tehciri kararında rolü olduğu söylenen Almanya da kervana katılmış görünmekte…

Alman Federal Meclisi’nde partiler önceki gün şu ortak görüşü dile getirdiler:

“Almanya, 1. Dünya Savaşı sırasında Ermenilerin katledilmesindeki sınırlı rolünü kabul eder. Arşivlerden, sistematik şekilde soykırım yapıldığı anlaşılıyor. Türkiye ile Almanya Ermenilerden özür dilemeli.”

George Bush da bu yıl “soykırım” demeyerek bizi mutlu etti.

O kelimeyi söylememesi için bu yıl İncirlik’i verdik. Önümüzdeki yıl da Muş ve Batman havaalanlarını veririz artık…

Türkiye ve Türk halkı, 90 yıl önce meydana gelmiş, bugün yaşayan neslin hiç günahının olmadığı bir olaydan dolayı kuşatılmış durumda. Irak’ta akan sıcak kandan dolayı ise ABD’yi kimse suçlamıyor… Evet, Ermeni tehciri bir trajedi idi. Peki ya tarihin tanıklık ettiği diğer katliam ve soykırımlar… Ya Irak?

Kaliforniya Valisi Schwarzennegger, 24 Nisan’ı “Ermeni soykırımını anma günü” ilan etmiş.

Oynadığı filmlerde geri zekâlı gibi görünmesini rol icabı sanıyorduk…

Haldun Ertem

Hereke’de çin çin…

İsviçre’nin en çok izlenen TV programlarından “Kassensturz”un son gösteriminde, bizim Hereke’nin adı geçti. Edelweiss adlı İsviçre turizm firması, Türkiye gezisine Hereke’yi de katıyor. Hereke’de Yeni Koleksiyon firmasından 6 bin franka bir halı alan İsviçreli bayan, içine kurt düştüğü için dönüşte kontrol ettiriyor. Halı Çin malı çıkıyor. Firma müşteriye 3500 frank geri ödeme yapıyor. “Hereke” adı ve markası lekeleniyor. Biz bu tür firmaları cezalandırmadıkça adımız tabii ki “sahtekâr”a çıkıyor.

Bu da bir görüştür

Çanakkale Savaşı’nı anma toplantısına, Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’le birlikte Yeni Zelanda Başbakanı Helen Clark ve İngiltere Prensi Charles da katılıyor…

Profesör Erol Manisalı soruyor:

– Bizim Çanakkale Zaferi’ni ve Mustafa Kemal’in başarısını kutlamamız doğal. Kutlamada Anzakların işi ne? Viyana kuşatmasının yıldönümünü Avusturyalılar bizimle birlikte mi kutluyor?

Hoca haklı ama Çanakkale yalnızca savaşın değil, aynı zamanda barışın da yıldönümü olarak kutlanıyor.

Kavram kavgası

Demokratlık, cumhuriyetçilik, milliyetçilik, yurtseverlik, laiklik, Atatürkçülük, karşıt kavramlar değildir. Birbirini tamamlar. Aydın insanda bu niteliklerin hepsi birden bulunabilir. Bulunmalıdır.

Ne var ki, Türkiye’de bu kavramlar karşıt gibi algılanıyor. Çevresinde cepheler kuruluyor.

Bunun bir sebebi, bu kavramların dün ve bugün, yozlaştırılması, kirletilmesi…

Milliyetçilik kavramı altında yıllarca faşizm, ırkçılık, şovenizm tezgâhlandı. İktidara gelip Hazine’yi soyan tüm partilerin programında milliyetçilik vardı.

Emperyalist çıkarlar bu kavram altında savunuldu. Cinayetler işlendi.

Öte yandan Atatürkçülük, cumhuriyetçilik kavramlarının şemsiyesi altında askeri darbeler yapıldı. En büyük banka hortumları, cumhuriyetçi rozeti takan Ecevit – Yılmaz – Bahçeli koalisyonu döneminde gerçekleştirildi.

Kimi satışlar da bugün “Demokrat” maskesi arkasında yapılıyor.

Kimi kiralık aydınlar, demokrat kisvesi altında ABD’nin “ılımlı İslam modeli” ve “Kürt devleti” projelerine hizmet ediyor. Fuller, Barkey, Henze gibi ABD’li akıl hocaları, Türkiye’nin “ılımlı İslam” modeline yönelmesi ve Güneydoğu’nun peyderpey Kürt devletine eklenmesi için Atatürkçülük ve laikliğin ülke bilincinden silinmesi gerektiğini açık açık söylemiştir. Bizim İkinci Cumhuriyetçi adı da verilen Amerikancı demokratlar, bu uğurda çalışıyor. Bunlar şeriatçı gidişi demokrasiye aykırı görmedikleri gibi üstelik şeriatçıları demokrasi adına destekliyor… Demokrasi adı altında ılımlı İslam taşeronluğu yaptıkları açıkça sırıtıyor.

Bu kavram yanıltması, aydınları ve gençleri cepheleştiriyor.

Demokrat olan genç, Atatürkçülüğe ve Cumhuriyet’e cephe almayı şart sanıyor.

Yineleyelim… Türkiye’nin Cumhuriyetçi, demokrat, Atatürkçü, laik, yurtsever gençlere ihtiyacı vardır. Bu kavramların biri eksilirse diğerleri güç kaybeder…

İnsanla hayvan arasındaki en önemli fark, insanın yalan söyleyebilmesidir.

Anatole France

Yorumlar kapatıldı.