İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

`Son buluşma´dan önceki gece öldü

Can Dündar

Petrosyan’ın “Görüşmelere devam edelim” mesajını alamadan Türkeş hayatını kaybetti. Görüşmeleri Türkeş’le birlikte örgütleyen Telman Petrosyan da bir ay sonra öldü. Büyük bir fırsat kaçırdık o dönemde…

12 yıl gizlenen görüşme – 2

1994 yılı nisan ayı…

Yer: Frankfurt’taki Türk Başkonsolosluğu…

Kapıdan içeri Armen Sarkisyan girdi.

Türk diplomatlar gözlerine inanamadı.

Çünkü Sarkisyan Ermenistan’ın Avrupa’daki en kıdemli (Londra) büyükelçisiydi.

İlk kez bir Ermenistan temsilcisi Türk resmi binasına adım atıyordu. Bu, diplomatik açıdan çok önemli bir işaretti.

İçeride onu Alpaslan Türkeş bekliyordu.

Yanında Bonn’daki Türk Büyükelçisi Onur Öymen ve elçilik maslahatgüzarı da vardı;tabii bütün bu süreci başlatan Samson Özararat da…

Willy Brand gibi

İlk buluşmanın üzerinden 1 yıl geçmişti.

Türkeş -devletin bilgisi dahilinde- girişimlerine devam ediyordu. Buluşmada yine Türkiye ile Ermenistan arasında ilişki kurulması konuşuldu.

Sarkisyan, “Türkiye bir iyi niyet jesti yapsın” dedi. Yeni bağımsızlığına kavuşmuş olan Ermenistan’ın buğday ve yakıt sıkıntısını dile getirdi: “Ekonomik ambargoyu kaldırsanız, Ermenistan’a yiyecek, yakacak yardımı yapsanız iyi olmaz mı?”

Türkeş, “Azerbaycan işgal altındayken bunu yapamayız” diye yanıtladı. Petrosyan’a söylediklerini tekrarladı: “İşgali kaldırın. Ateşkese uyun. Esirleri geri verin. Çatışma dursun ki yol alalım.”

Bunlar yapılırsa Karabağ sorununu uzun vadeye bırakıp ilişkilerin başlatılabileceğini dile getirdi. Söz “soykırım”a gelince, Türkeş yine sürpriz bir çıkış yaptı. Samson Özararat anlatıyor: “Orada Türkeş daha açık bir şekilde ‘Geçmişle ilgili üzüntü duyduğunu’ dile getirdi. Hatta öyle deyince Ermenistan büyükelçisi de, “Samson söylediğinde inanamamıştım’ dedi: ‘Şimdi sizi dinleyince anlıyorum ki siz de galiba Willy Brand gibi tarihe geçeceksiniz.'”

Ayıyla yatmak

1995 yılının 23 Şubat’ı…

Ermenistan Devlet Başkanı Levon Ter Petrosyan’ın Dışişleri Danışmanı Gerard Libaridian, Siyaset Enstitüsü’nün davetlisi olarak Türkiye’de…

Gece saat 22.45’te Ankara Hilton Oteli’nde Tuğrul Türkeş’le buluştu. Görüşme gece 2’ye kadar sürdü. İşbirliği imkânları konuşuldu. Ayrılırken Tuğrul Türkeş, heyetteki Ermenilere bir soru sordu: “Türkiye’de yetkili biri olsam benden ne isterdiniz?”

Heyetten bir yetkili aynen şöyle cevapladı: “Hiçbir şey istemeyiz. Ayı ile yattığımız sürece her şeyimiz var. Sorun şu ki biz ayıyla yatmak istemiyoruz.”

Flört başlıyor

Mesaj anlaşılmıştı. Ankara-Erivan yakınlaşmasından rahatsız olacağı anlaşılan Moskova’yı bertaraf edecek formüller arandı.

Ve bu girişimlerin meyvesi kısa zamanda toplanmaya başladı. Türk ve Ermeni işadamları arasında temaslar hızlandı. Bu temaslara Tuğrul Türkeş ile işadamı Jeffi Kamhi öncülük ediyordu. Kamhi, yakınlaşma sürecinin kilit isimlerinden biriydi.

Fransa’daki kalburüstü Ermeni işadamları Paris’teki Türk büyükelçiliğine davet edilip Türk girişimcilerle buluşturuldu. Ortak proje imkânları konuşuldu. Büyükelçi Tanşuğ Bleda’ya göre, “Daha ilk görüşmede ortaya çıkan ikili projelerin portresi 600 milyon doları bulmuştu.”

Aynı faaliyet Ermenistan’da da yoğunlaşmıştı. Orada da girişimleri Devlet Başkanı’nın ağabeyi ve Ermenistan’ın güçlü adamı Telman Ter Petrosyan örgütlüyordu. Ermenistan üzerinden taşımacılık yapan bir Amerikan firmasının Türk ortaklarını çağırıp bir Türk-Ermeni iş konseyi kurmalarını önerdi. Konsey 1997’de kuruldu.

Hava sahası açıldı

O ara Türkeş, Kars’ın MHP’li belediye başkanını yokladı. Sınır ticareti için onlar da son derece hevesliydi. Sınır açılırsa Gürcistan’la olduğu gibi günlük ziyaretler yapmak mümkün hale gelecek, Kars’a büyük alışveriş merkezleri kurulacak, sınır ticareti sayesinde bölge insanı kalkınacaktı.

Ermeni tarafı İstanbul’a uçuş istiyordu. Talep Dışişleri’ne iletildi. O zamana dek THY uçakları mesela Bakü’ye uçarken Ermenistan hava sahasını kullanmıyor, Gürcistan’a dönüp yolu uzatıyordu.

Bir süre sonra Tuğrul Türkeş Bakü’ye uçarken Trabzon’u geçen uçağın kuzeye dönmeyip düz gittiğini ve Ermenistan hava sahasına girdiğini ve Bakü’ye daha çabuk vardığını fark etti: “Bu çorbada benim de tuzum var” diye gülümsedi. Bir süre sonra Erivan-İstanbul arasında da özel uçak seferleri başlayacak, bavul turizmi canlanacaktı.

İki ülke arasında diplomatik ilişki bulunmamasına ve ekonomik ambargo uygulanmasına rağmen iki tarafın göz yummasıyla dolaylı ticaret kısa sürede 150 milyon dolara ulaşacaktı.

Arabadaki Ermenice kaset

Bu dönemde Ermenistan’ın Milli Güvenlik Kurulu Başkanı da olan Telman Ter Petrosyan, Karadeniz Ekonomik İşbirliği toplantısı için İstanbul’a geldi.

Geldiği gece Tuğrul Türkeş’in daveti üzerine korumaları da bırakıp birlikte Kireçburnu’na yemeğe gittiler. Yemek dönüşü Petrosyan’ı arabasına alan bir Türk işadamı Ermenice bir kaset taktı. Bu jest Petrosyan’ın çok hoşuna gitti. Şarkıya mırıldanarak eşlik etti.

Sonraki gelişinde Tuğrul Türkeş’e İvan Gasparyan’ın bir CD’sini hediye getirecekti.

Artık dost olmuşlardı.

Türkeş’in cenazesinde bir Ermeni

Özararat, Petrosyan’a “Acele edelim. Türkeş vefat ederse, Türkiye ile diyalog 10 sene gecikir” dedi

Türkiye, “ASALA’yı eski ülkücüler mi durdurdu?” tartışmasıyla çalkalanırken Türkeş, bambaşka arayışların içindeydi.

Samson Özararat’la sık sık buluşup durumu değerlendiriyorlardı. Kafkasya’daki sorunların çözümü için bir “Kafkas federasyonu” kurulmasını planlıyordu.

“Bu kurulursa Karabağ, Abhazya problemleri çözülebilir” diyordu. Daha ileri adımlar düşünüyorlardı. Sıra Alpaslan Türkeş’in Erivan ziyaretine geliyordu.

Özararat kendi deyimiyle “go-between” (arabulucu) gibi çalışıyordu.

1997 Mart’ında Erivan’da Telman Petrosyan’la buluştu. Ona Türkeş’in önemini bir kez daha anlattı. Hatta Başbuğ’un yaşlandığını hatırlatıp, “Acele edelim. O vefat ederse Türkiye ile diyalog en az 10 sene gecikir” dedi. Petrosyan hak verdi. Türkeş’e iletilmek üzere bir mesaj hazırladı:

“Görüşmelere devam edelim.”

Özararat, hemen Türkeş’i arayıp randevu istedi. Türkeş Almanya’da tedavi görüyordu. 2 Nisan’da dönecekti. İstanbul’a inip oradan Ankara’ya geçecekti. “Ben de 2 Nisan’da bir toplantı için İstanbul’a geliyorum. Havaalanında buluşalım mı?” diye konuştu. Özararat… 2 Nisan için randevulaştılar.

Ancak İstanbul’a doğrudan uçak yoktu. “Mesaj”ı bekletmemek için iki devletten izin alındı ve kapalı olan Markara-Alican sınır kapısı açıldı. Samson Özararat, yanında bir arkadaşıyla birlikte “yasak sınır” sayılan Aras Köprüsü’nü yürüyerek geçti.

Casus filmi gibi

Casus filmlerindeki gibi köprünün orta yerindeki sınır çizgisine kadar Ermeni askerlerin eşliğinde yürüdü. Orada onu Türk askeri karşıladı. Konyalı bir komutan, “Hoş geldiniz hemşerim” dedi. Sınırda MHP’den 3 ülkücü bekliyordu. Iğdır’da birlikte çay içtiler. Sonra arabayla Erzurum’a geçtiler.

Özararat, 16.00 uçağıyla İstanbul’a uçacak ve Atatürk Havalimanı’nda Kıbrıs Havayolları’nın VIP salonunda Türkeş’le buluşacaktı.

Lakin saat 16.00 olduğu halde hâlâ Erzurum’a varamamışlardı. Ülkücüler, Erzurum Ticaret Odası başkanını arayıp, “Çok önemli bir konuk için bir miktar rötar” rica etti. Uçak 15 dakika bekledi. Ama “beklenen konuk” gelmeyince kalktı.

16.20’de Özararat kendi bineceği uçağın kalkışını izledi. Türkeş’le telefon teması da kurulamayınca otobüse binip Ankara’ya yola çıktı. Gece boyu yol gidip sabah ilk uçakla İstanbul’a geçti, toplantıya katıldı. O arada tam 6 saat alanda Özararat’ı bekleyen Türkeş de Ankara’ya uçmuştu.

Özararat sabahki Ankara uçağına bilet aldı. Sabah Türkeş’le buluşup mesajı iletecekti. Gece yorgun argın oteline geldi. Televizyonu açtı ve ekrandaki altyazıyı gördü:

“Alpaslan Türkeş hastaneye kaldırıldı.” Birkaç saat sonra Türkeş’in vefat haberi gelecekti.

Ülkücülerle yürüdü

Samson Özararat, sabah Ankara’ya uçtu.

Türkeş’le görüşmek yerine cenazesine katılmak durumunda kaldı. Kimse kendisini tanımıyordu. Törene, “Ben Tuğrul Türkeş’in arkadaşıyım” diyerek girebildi. Cenazede “Ya Allah bismillah Allahu ekber” diye haykıran ülkücüler eşliğinde Tansu Çiller ile Meral Akşener’in arasında yürüdü.

Hem 5 yıl öncesine kadar nefret ederken birden sevmeye başladığı o lidere, hem de kaçan büyük fırsata yanıyordu.

Ama bir ay sonra, “komplo senaryoları” üretmesine yol açacak yeni bir haber daha aldı: Görüşmeleri Türkeş’le birlikte örgütleyen ikinci isim, Telman Petrosyan da Türkeş’ten bir ay sonra ve aynı hastalıktan ölmüştü.

Kilit önemdeki iki ismin peşi peşine ölmesi öyle şaşırtıcıydı ki, Devlet Başkanı Ter Petrosyan, ağabeyinin ölüm haberini aldığında ilk tepki olarak, “Samson’a haber verin” diyecekti. Özararat, bu kez de Erivan’a uçup Petrosyan’ın cenazesine katıldı.

Onlarla birlikte bir yakınlaşma umudunu da gömüyordu. Tahmin ettiği gibi olacak ve 10 yıl, iki tarafta da o kadar cesur bir devlet adamı çıkmayacaktı.

TUĞRUL TÜRKEŞ ANLATIYOR

‘TRT bizim hava durumunu da verse ne olur?’

Türkeş ile Petrosyan’ın Paris zirvesine katılan dönemin Petkim Yönetim Kurulu üyesi Tuğrul Türkeş, zirve sonrası gelişmeleri şöyle anlattı:

“Gece elçilikte görüşmeyi değerlendirirken saat 21.30’da telefon geldi. Ermenistan Devlet Başkanlığı protokol müdürü arayıp, Başkan’ın ağabeyi Telman Petrosyan’ın benimle görüşmek istediğini söyledi. Sanıyorum yine Samson Özararat’ın girişimiyle planlanmış bir buluşmaydı. Kayda geçmesi için büyükelçiden rica ettim, Müsteşar Menter Şahinler’i de benimle birlikte gönderdi.

“Görüşmede Sanayi Bakanı Ashot Safaryan da bulundu. Burada 3 saat daha çok ekonomik konuları tartıştık.

Erivan’ın hava durumu

“Çok olumlu ve insani bir yaklaşım içindelerdi.

“Telman Petrosyan, ‘Biz akşamları Türkiye televizyonlarına bakıyoruz, Bakü’nün, Tiflis’in her yerin hava durumu veriliyor, Erivan’ınki verilmiyor. Burada yağmur yağacaksa biz de bilsek ne olur ki’ dedi. Ben dönüşte bu konuyu dönemin TRT Genel Müdürü Tayfun Akgüner’e ilettim. Ama o dönemde bir gelişme olmadı, şimdi Erivan’ı da veriyor televizyonlar…

“O günlerde Türk gazetelerinde Koç grubuna ait 1000 TIR’ın Ermenistan yol vermediği için geçemediği haberi vardı. Bu haberi yalanladılar. ‘İstenirse hemen yol açarız’ dediler.

1-2 koli düşse…

Türk TIR’ları Ermenistan üzerinden Kafkasya’ya geçerse yolun çok kısalacağını hatırlattım, Türkiye ile Türk cumhuriyetleri arasındaki ticaretin Ermenistan üzerinden yapılabilmesinin iki tarafa da büyük katkısı olacağını anlattım. Hatta orada bir latife yaptım; ‘Buradan Orta Asya’ya gidecek Türk TIR’larının arkasından 1-2 koli bir şey düşse bile Ermenistan nüfusu düşünüldüğünde büyük bir ticari imkândır’ dedim.

Bu görüşmeden sonra Azerbaycan’a gidip rahmetli Elçibey’e bütün görüşmeyi naklettim. Babam gelişmeleri Türk devlet yetkililerine aktardı. Bunlar, Batılıların ‘back channel contact’ dedikleri türden geri plandaki altyapı çalışmalarıydı. Belki fazlası da olabilirdi ama taraflar cesur adım atmakta gecikti.

Koçaryan’la buluşma

Babam rahmetli olduktan sonra Levon Ter Petrosyan da Devlet Başkanlığı’ndan ayrıldı. Kasım 1999’da Ermenistan’ın yeni Devlet Başkanı Koçaryan bir toplantı için İstanbul’a geldi.

Samson Özararat, Koçaryan’ın bana başsağlığı dilemek istediğini haber verdi. 19 Kasım’da İstanbul’dan dönerken havaalanında ziyaret ettim kendisini… Görüşmenin başında espri yaptı: “Samson bizim Türkiye’deki gayri resmi büyükelçimiz. Sanırım sizin de Erivan’daki elçiniz gibi çalışıyor” dedi. “Aynı elçide mutabık isek bu da olumlu bir gelişmedir” dedim.

Koçaryan, Demirel’in Bakü’ye fazla yakın, Erivan’a ise mesafeli durmasından yakındı. “Türkiye iki ülkeye eşit mesafede durmalı” diye konuştu.

‘Diaspora tarihe takıldı’

Daha sonra çok ilginç bir saptama yaptı:

“İyi ilişkiler kurmak istiyoruz ama zorluklarımız var. Diasporadaki Ermeniler 3 nesildir, Ermenistan’dan ayrılar. Bu nedenle tarihteki olaylara takılıp kalıyorlar.” Daha sonra Jeffi Kamhi ile Erivan’da görüştük… Gördük ki Türkiye çok cesaretle hareket ederse çok hızla yol almak mümkün oluyor. Ne yazık ki bu büyük fırsatı kaçırdık o dönemde…

BİTTİ

Yorumlar kapatıldı.