Bugünlerde Erivan’da hangi caddede yürürseniz yürüyün, sizi hemen her reklam panosunda, hemen her duvarda üç kelime karşılıyor: Tanıma, kınama, önleme. Bu üç kelimenin üzerinde ise 1915-2005 tarihleri var.
Erivan
NTV-MSNBC
22 Nisan 2005 — Ermenistan 1915 olaylarını uluslararası platforma taşımaya çalışırken, iddialarla ilgili kendi tezlerini sürdürüyor.
Ermenistan’da 24 Nisan öncesinde hazırlıklar tüm hızıyla sürüyor. Toplantılar, sergiler, temizlikler ve onarımlar. Ermenistan’ın uluslararası bir güne çevirmeye çalıştığı 24 Nisan tarihi, Ermeniler açısından soykırım, Türkiye açısından ise soykırım iddialarının anıldığı gün olarak biliniyor.
Sayad Nova Caddesi’nin kesiştiği büyük medyalardan biri olan Opera Meydanı’nda bulanan şık kafelerde kızlı erkekli gençler sohbet edip eğlenirken, hemen hepsi Pazar günü anıta çiçek koyacaklarını söylüyor. Türkiye’nin karşı çıktığı soykırım iddiaları, 1. Dünya Savaşı’nda karşılıklı ölümlerin yaşandığı, Ermenilerin de Türkleri öldürdüğü tezi Erivan’da kabul görmüyor. Başbakan Erdoğan’ın “ortak bir komisyon kuralım tarihi araştıralım” önerisi ise önemli, ama yeni bir adım olarak görülmüyor.
Genç bir Erivanlı ile konuşuyoruz. Diğerlerinin aksine gündemi daha yakın takip ediyor. “Bakın Türkiye Orhan Pamuk’un sözlerine tahammül edemiyor. Bizim iddialarımıza nasıl tahammül edecek ki” diyor. Bir başkası ise “Tabii ki ortak komisyon kurulsun tarih incelesin. Ancak, bizim için, 1915 olayları hakkındaki görüşlerimizi değiştirmez.” diyor.
Erivan’da yaptığımız küçük bir araştırma sokaktaki insandan, yetkililere, aşırı milliyetçi Taşnak Partisi’nden Liberallere kadar herkesin ortak bir paydada birleştiğini ortaya koyuyor: 1915 olayları yaşanmıştır.
Farklılık daha sonraki yöntemde ortaya çıkıyor. Koyu milliyetçiler tazminat imasında bulunuyor. Daha geniş bir kesim 1915 olaylarının toplumun zihninden bir yükü kaldıracağını, Türkiye’nin iddiaları kabul etmesinin sorunun çözümü için yeterli olacağını söylüyor.
Peki, son yıllarda Türkiye’de konuya farklı açıdan yaklaşan, resmi tarih tezinin tartışılması gerektiğini söyleyenler olduğu gibi Ermenistan’da da benzer çıkışlar var mı? Yanıt, tabii ki hayır.
Sadece, Azerbaycan’daki Hocalı olaylarında yanlış davranıldığını telaffuz eden birkaç kişi dışında 1915’e ilişkin iddialar tartışılmaz bir doğru olarak kabul ediliyor.
1915 olayları sanki tüm ülkenin ruhuna işlemiş gibi hissediyorsunuz. Sanki bu tarihi zemini çektiğiniz zaman Ermenistan tarihsiz, boşlukta kalacak gibi düşünüyorsunuz.
Bu bir toplumsal travma mı yoksa resmi tarihin zorlaması mı? Ya da bir ulusu rehin alan bir histeri mi yoksa milliyetçi bir zorlama mı? Ya da Ermenilerin iddia ettiği gibi gerçek mi?
Bunun kararını, tarihçiler, politikacılar, iki toplum ve gelecek verecek gibi görünüyor.
Sokakta Türkiye’den olduğunu öğrendiği gazeteciye “Türkiye bu işten kolay sıyrılamayacak” diyen genç Erivanlı, yine yol boyunca hoş bir sohbet devam ederken Türkiye’den geldiğini öğrendiği bir başka gazeteciyle birkaç dakika önceki sıcaklığını kaybeden, makyajlı, düşük belli pantolonlu ve modern görünümlü genç kızların tepkileri, farklı bir algılama ya da iki toplumun birbirini tanımaması mı?
Orası bilinmez ama yapılan araştırmalar Erivan’da da durumun böyle olduğunu gösteriyor.
Kamuoyları Arasında Diyalogları Geliştirme Merkezi adlı bir sivil toplum örgütünün temsilciliğini yapan Lilit Bleyan “İşte biz de bu ön yargıları kırmaya çalışıyoruz”diyor ve ekliyor “Ermenistan’da sivil toplum çok zayıf ama insanlar birbirlerini tanıdıkça en azından farklı ilişki zeminleri kurulabilecektir” diyor.
NTV’ye konuşan Maraş kökenli Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan da bu görüşe katılıyor. “Siviller sivillerle, tarihçiler tarihçilerle konuşsun, bu çök önemli ama iki ülke arasında siyasi ve diplomatik ilişki olmadıkça bir yere varamayız” diyerek “Biz Türkiye’yle yarın ilişki kurmaya hazırız ve soykırım iddialarını bir kenara koyup farklı bir kanal oluşturabiliriz” diyor. Peki bu sözler iddialardan vazgeçmek anlamına mı geliyor. Yanıt hayır.
Erivan’da bahar tüm kenti esir almış gibi görünüyor, tezgahlar rengarenk çiçeklerle süsleniyor, Ermeni ekonomisinin en önemli unsuru olan konyakların biraz gevşettiği sohbetlerde sadece Türkiye-Ermenistan ilişkileri konuşulmuyor. Ancak sohbetlerin bile bir süre sonra aynı konuya dönmesi iki ülke halkının, birbirini tanımadığını ve ilişkilerinin geliştirilmesinin zorunluluğunu ortaya koyuyor.
Türkiye ile Ermenistan arasında kolay çözülecek sorunlar olduğu gibi zamana bırakılacak konular olduğu ortada. Hangisinden başlamalı acaba?
Yorumlar kapatıldı.