Semih İdiz
Ermeniler, davalarının tanıtılması açısından 2005’i en başarılı yıllarından biri olarak görüyorlar. Açıkça konuşmak gerekiyorsa, Ankara’nın Irak konusundaki tutumundan dolayı Amerika’da Türkiye aleyhinde esen havayı çok iyi değerlendirdiler. Avrupa’da da AB yolumuzu tıkamak için uğraşan güçleri iyi değerlendirdiler. “Soykırım Günü” olarak andıkları 24 Nisan’ın bu yıl pazar gününe rastlamasının da gösterdiği gibi, şansları da yaver gitti.
Dünya Kiliseler Konseyi’nin çağrısıyla, ister Katolik, ister Protestan, isterse Ortodoks olsun, tüm kiliselerde yarın yapılacak ayinlerde, “Türklerce öldürülen Ermeniler” için dualar okunacak.
Resmi törenle yarın işbaşına gelecek olan “Türk düşmanı” Papa 16. Benedictus’un, ayininde bu konuya değinip değinmeyeceğini ise göreceğiz. Sonuç olarak bu yıl, bu konuda, Türkiye bir tarafta, dünya öteki tarafta duruyor.
Almanları yanlarına çektiler
“Dünya” diyorum çünkü Ermeni meselesi sadece Batı ile olan bir sorun değil. İşin içinde İran, Lübnan ve Suriye gibi ülkeler de var. Ancak, Ermenilerin bu yıl sağladıkları en önemli kazanımlardan biri, Alman Parlamentosu’nu, “kısmen” de olsa, yanlarına çekmiş olmalarıdır.
Alman Parlamentosu’na bir “Ermeni tasarısı”nın sunulacağı zaten biliniyordu. Bu tasarıda “soykırım” ifadesinin yer almayacağı, bunun yerine “tehcir ve katliamlar” ifadesinin kullanılacağı da çıktı. Ancak, tasarıdaki çok ilginç bir husus basınımıza nedense fazla yansımadı.
“İlişkileri zedelememesi” için Şansölye Gerhard Schröder’in önümüzdeki günlerde Türkiye’ye yapacağı ziyaret sonrasında oylanacak olan ve kabul edilmesine kesin gözüyle bakılan tasarı üç bölümden oluşuyor.
Sosyal Demokrat Parti’nin meclisteki sözcüsü Gernot Erler’in yaptığı açıklamaya göre, tasarının ilk bölümünde, o yıllarda Osmanlı İmparatorluğu’nun müttefiki olduğu için Almanya’nın da 1915 olaylarında -“sınırlı bir şekilde olsa bile”- sorumlu olduğu kabul ediliyor. İşte basınımıza pek yansımayan husus bu. Erler, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
‘Af dileyin’ diyorlar
“Zamanında kısmen de olsa bunu onayladığı ve engelleyici tedbirler almadığı için Almanya’nın Ermeni soykırımında ortak sorumluluğu bulunmaktadır. Bu nedenle Bundestag, (Alman Parlamentosu) Ermeni milletinden af diliyor.”
Erler’in, açıklamasında, “soykırım” ifadesini kullanmasına karşın, bu ifadenin tasarıda yer almaması ise dikkat çekiyor. Tasarının ikinci bölümündeyse, “Türkiye’nin, gerçekleri inkâr etmekten vazgeçmesi, Ermenilerin Jön Türk rejimince katledilmeleri için tarihi sorumluluk üstlenmesi ve bundan dolayı da Ermeni milletinden af dilemesi” isteniyor. Üçüncü bölümdeyse, “Almanya’nın, Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi için elinden gelen tüm çabayı sarf edeceği” belirtiliyor.
Kısmen ve hesaplı tavır
Muhalefetteki Hıristiyan Demokrat Parti Sözcüsü Christoph Bergner ise konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, tasarıda “soykırım” ifadesinin “bilinçli olarak” kullanılmadığını söyledi. Ancak nedenini açıklamadı. Bu konuda akla ilk gelen şu oluyor:
Almanya “Ermeni soykırımı”ndaki sorumluluğunu, “kısmen” de olsa kabul ettiği için gelebilecek tazminat taleplerinin önünü kesmeye çalışıyor. Zaten geçen yıl da böyle bir durumla karşılaşmıştı.
Berlin, Namibya’daki Herero milletine karşı 1904 yılında soykırım uyguladığını geçtiğimiz ağustos ayında nihayet kabul etmek zorunda kalmış, ama Hereroların bugün tazminat olarak istedikleri ve bunun için Amerikan mahkemelerinde açtıkları 4 milyar dolar tutarındaki tazminatı ödemeyeceğini bildirmişti.
Öyle anlaşılıyor ki “Afrika’nın bilinmeyen bir kabilesine” diş geçiren Berlin, dünya çapında etkin olan Ermenileri aynı şekilde yerlerine oturtamayacağından endişeleniyor. Onun için, “ahlak simsarlığını” ancak “kısmen” ve “hesaplı” bir şekilde yapabiliyor.
Yorumlar kapatıldı.