AHU ANTMEN
SANAT ELEŞTİRİSİ: Sarkis/Bir Kilometre Taşı
‘Bir kilometre taşı’ demiş Sarkis, Akbank Kültür Sanat Merkezi’nde açtığı sergi için: Doğduğu kentte ilk kez bu denli büyük çaplı bir etkinlik gerçekleştiren sanatçının yaşamında galiba gerçekten de ‘bir kilometre taşı’ bu sergi; çocukluğa, geçmiş günlere, sanatla kurulmuş zamanlara ve mekânlara göndermelerle dolu bu etkinliği Sarkis’in yaşamında önemli bir an olarak yorumlamak mümkün. 41 yıldır Fransa’da yaşayan 67 yaşındaki sanatçıyı, Türkiye’deki izleyici ilk kez böylesi geniş, böylesi yakın ölçekte görebiliyor, okuyabiliyor.
Bir kere serginin girişi, bir nevi ‘Sarkis’i okuma odası’ olarak tasarlanmış: Bu ilk karşılaşma anında, bir ‘Sarkis külliyatı’ olan ‘Bellek ve Sonsuz’ başlıklı kitap, sergiye ve sanatçıya göndermeler içeren başlığıyla izleyiciyi karşılayan ilk öğe. Giriş salonunu okuma odasına dönüştüren atmosferi yaratan bir nesne ve imge olduğu kadar, serginin özünde nesneler dünyasından ne kadar uzak olduğunun göstergesi de bu kitap(lar). Bu selamlama anında Sarkis’in kullandığı bir başka öğe ise, kokusuyla yoğun bir çağrışımlar atmosferi yaratan kuru gül yaprakları… Kendi kuşağının ruhunu canlı tutan bir sanatçı olarak elle tutulamaz, nesnelere indirgenemez olanın peşinden gitmiş bir sanatçı olan Sarkis’in sanatının ana izleği olarak beliren ‘bellek’, böylece bu sergide de vurucu bir biçimde karşımıza çıkıyor.
‘Bir Kilometre Taşı’, alışılmış anlamdaki ‘sergi’ sözcüğünün anlamını sorgulayan ve açıkçası sanat ile yaşam arasındaki sınırların eridiği noktada anlamını bulan bir etkinlikler bütünü: Nisanda başlayıp mayıs sonuna kadar süren bir tür ‘bahar şenliği’ hatta! Şenlik, çünkü bu bahar boyunca her yerden gelmiş çocukların hep bir arada boya yapmasını ve dans etmesini gerçek kılıyor; şenlik, çünkü hep bir arada okumayı, seyretmeyi, dinlemeyi, tartışmayı, kısacası kolektif bir duygu yaratmayı öneriyor. Girişte yer alan ve sanatçının kısa metrajlı filmlerinin gösterildiği ‘Sarkis Sineması’nın yanı sıra Sarkis’in seçtiği filmlerin gösterilmesi, çeşitli konferansların, söyleşilerin, konserlerin düzenlenmesi, suluboya atölyesi, dans atölyesi ve müzik dinleme odasının yanı sıra cafe’nin dahi bir okuma mekânı olarak sergi kapsamında düşünülmüş olması, disiplinlerarası bir etkileşimi dinamik tuttuğu kadar, sanatın günümüzdeki anlamına ve işlevine dair önemli soru işaretleri açıyor.
Bu açıdan bakıldığında da yine ‘kuşağının sanatçısı’ Sarkis: Dünyanın sanatla değiştirilebileceğine, iyileştirilebileceğine inanan, sanatı toplumu dönüştürebilecek bir güç olarak algılayan bir sanatçı. Bu yıl yine genç sanatçılarla gerçekleştireceği Sarkis Okulu’nun yanı sıra sergisinin tümüne yayılmış olan ‘eğitim’ boyutu, hiç kuşkusuz bu tavrın bir uzantısı. Sergideki hemen tüm bölümlerde karşımıza sürekli bir imge olarak çıkan çocuk, bu açıdan bakıldığında serginin başlıca metaforu.
Sergi kapsamında büyük bir keyifle izlenen bölümlerin başında, Sarkis’in 1997-2004 yılları arasında gerçekleştirdiği kısa metrajlı filmlerinden oluşan ‘Sarkis Sineması’ geliyor. Munch’in ‘Çığlık’ının bir röprodüksiyonunu gördükten sonra resme başladığını anlatan Sarkis’in ‘Çığlık’tan yola çıkarak gerçekleştirdiği filmi ise sakın kaçırmayın: Sanat yapıtının doğasını sorgulayan, sanatta süreçselliği vurgulayan, ışık gibi, koku gibi elle tutulamaz ‘malzeme’lerle çalışan, farklı disiplinlerin buluşabileceği ortamlar tasarlayan bir sanatçının dünyasına ilişkin ipuçları taşıyan bu film, sanata ve yaşama dair zengin çağrışımlarıyla kendi halinde bir başyapıt. Şenliği olan, ama sessizlikleri de olan (tüm katlara yayılan ‘Sessizliğin Sınırı’ başlıklı fotoğraflar dizisi de gözden kaçmamalı) bir sergi gerçekleştiriyor Sarkis. Geçmişten çocuk fotoğrafları ve kıyafetleriyle gerçekleştirilen düzenlemenin sessizliği ile yine o kıyafetleri giyen bugünün çocuklarının coşkulu sesleri arasında, izleyici de tıpkı sanatçı gibi, mekâna ve zamana yayılan bir gelgiti yaşıyor.
28 Mayıs’a kadar Akbank Kültür Sanat Merkezi’nde.
Yorumlar kapatıldı.