Türkiye Ermenileri Patriği II. Mesrob, 15 Nisan 2005 günü Akşam Gazetesi muhabiri Burak Artuner’i Kınalıada’daki patriklik konutunda kabul etti.
Röportalın teyp çözümünü yayınlıyoruz:
S: Türklerle Ermeniler “Bin yıldır” beraber yaşayan bir halk. Bugün gelinen noktada, bu beraberliğin nasıl bir boyuta geldiğini düşünüyorsunuz?
C: 20.Yüzyıl başlarında milliyetçilik ideolojisinin tüm kesimlerde gelişmesine bağlı olarak milli devlet kavramı güç kazanmış, bunun sonucunda çok uluslu imparatorluklarla etnik gruplar karşı karşıya gelmiştir. Balkan Savaşı’ndan yenik çıkan imparatorluğun İttihat ve Terakki hükümeti, sonuçta çok büyük acılara ve çok büyük bir katliama neden olan Ermenilerin göç ettirilmesi kararını vermiştir. Sayı ne olursa olsun yüz binlerce insan ölmüş, öldürülmüş, servetleri yok olmuştur. Bu olay yüzlerce yıl süren dostluğa büyük ölçüde zarar vermiş, karşılıklı güven ve sevgi kaybedilmiştir. Karşılıklı intikam girişimleri ise bağları büyük ölçüde zayıflatmıştır.
S: Türkiye Ermenileri kendilerini nasıl hissediyorlar. Bütün bu tartışmalar sizin için zor olmalı?
C: İki ateş, iki sevgili arasında kalmış gibiyiz. İki ateş arasındayız, çünkü ne dersek iki halk tarafından farklı yorumlanıyor. İki sevgili arasındayız. Çünkü iki tarafı da seviyoruz. Böyle dönemler bizim için çok sıkıntılı.
S: Ermeni Soykırımı iddialarına ilişkin tartışmaların gündeme oturduğu bu günlerde, bu sorunun çözümü için sizin önereceğiniz yol nedir?
C: Şu anda benim gördüğüm şey şu: resmi tarihler çarpışıyor. Böyle hiç kimse hiçbir yere varamaz. Mümkün olduğu kadar halkların bir araya getirilmesi lazım. Ben Ermeni asıllı Türk vatandaşıyım. Yan komşum Müslüman Türk.
Aramızda bir yaşam diyaloğu var. O benim cenazeme, vaftizime geliyor. Ben onun cenazesine, sünnetine gidiyorum. Bu herşeyden önce Ermenistan ve Türkiye’yi ilgilendiren bir konu, üçüncü unsurların mümkün olduğunca ortadan kaldırılması lazım. İki ülke halklarının birbirleriyle anlaşma çabaları da üçüncü taraflar bastırıyor diye yapılmaması lazım. AB’ymiş, ABD’deki Helsinki Komisyonu’ymuş, onlar herhangi bir şekilde dışarıda bu konuyu işliyorlar diye Türklerle Ermeniler bu konuyu zorla konuşmaya başlarlarsa bir sorun var demektir. Allah, Türkiye ile Ermenistan’ı bu coğrafyada yan yana koymuş. Bu coğrafya değişmeyecek. Bu iki ülkenin halkları arasında yaşam diyaloğu başlatmak lazım. Bunun için ilk olarak sınırlar açılmalı, koşulsuz olarak diplomatik ilişki kurulmalı. İnsanlar aynı masada oturup, birbirlerini tanıdıklarında, Yunus Emre’nin dediği gibi ‘Tanış oldukları’nda değişik fikirlere sahip olsalar da birbirlerini kırmamaya çalışır. 90 yıldır kesilen ilişkiler 9 günde düzelmez. Ama ilk adım atıldıktan sonra suyu kendi yoluna bıraktığınızda ilişkiler düzelmeye başlar.
S: Başbakan Erdoğan’ın Ermenistan Devlet Başkanı Koçaryan’a gönderdiği ve
1915 olaylarını araştıracak ortak bir çalışma grubu oluşturulmasını önermesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
C: Diyalog girişimlerini nereden gelirse gelsin ben olumlu buluyorum.
TBMM’nin de özel bir oturumla bu konuyu irdelemesine ben kim ne derse desin, pozitif yaklaşıyorum. Bir diyalog tesis edilmesi gerektiğini, bunun başlangıç olduğuna inanıyorum. İki taraf ellerinde ne varsa açmaları lazım.
S: Ermenistan’ın bu mektuba olumsuz cevap vereceği söyleniyor. Bu sizce yanlış bir tutum mu olur?
C: Ben öyle siyasi birşey söylemek istemem. Ama ben diyaloğa karşı olmayı sakıncalı buluyorum. Kim tarafından olursa olsun.
S: Türkiye 1915 olaylarının anlatıldığı Mavi Kitap’ın bir propaganda kitabı olduğunu öne sürüp, bunun için İngiliz Lordlar Kamarası’na başvurma kararı aldı? Bu sizce doğru bir adım mı?
C: Bu politik bir karar ve ben bu konuda fikir beyan edecek bilgiye sahip değilim.
S: Türkiye Ermenileri Patrikliği, diaspora olarak adlandırılan Avrupa ve ABD’de yaşayan Ermeniler tarafından sert eleştirilere maruz kalıyor. Size “Türk ordusunun baskısı altında korkak yaşayan insanlar” diye sesleniliyor.
Türkiye’de gerçekten korku içinde mi yaşıyorsunuz?
C: Diasporanın eleştirilerine gerekli gördüğümüz cevapları veriyoruz.
Diasporayı homojen bir kitle olarak düşünmek doğru değil. Sesleri diğerleri kadar yüksek çıkmasa da bize karşı olanlardan çok bizi destekleyenler olduğu da kesin. Türkiye’de bugün korku içinde yaşadığımızı kimse iddia edemez.
S: Kamuoyunda bir süre önce bir anket konuşuldu. Bu ankete göre Ermeniler Türklere, Türkler Ermenilere büyük oranda kız vermek istemiyor. Bu anket sonuçları sizce neyi gösteriyordu?
C: Bu anket halkların birbirlerini çok az tanıdığını ve ön yargıların her iki tarafta da çok güçlü olduğunu gösteriyor.
S: Ermeni Patrikliği, son tartışmalarda suskun kalmayı tercih ediyor. Suskun kalmanızın özel bir nedeni var mı?
C: Öncelikle bir katliamın soykırım olup olmadığı tartışması son derece politik ve hukuki bir sorundur. Bu konuda yetkili kurum ve bilim adamlarının fikirlerini söylemeleri doğru olur. Suskun kalmamızın özel bir nedeni olmamakla birlikte, son olaylar hala ülkemizde konunun iki taraflı olarak tartışılmasının mümkün olmadığını göstermektedir. Örneğin bir milyon Ermeni’nin öldürüldüğünü söyleyen bir romancı neredeyse hain ilan edilmiştir.
S: Gelişen son olaylardan sonra Türk halkının size karşı davranışlarında bir değişiklik oldu mu? Böyle bir rahatsızlığınız var mı? Halka ne gibi bir çağrı yaparsınız?
C: En azından şimdilik Türk halkında bize karşı bir değişiklik yok. Ancak bazı çevrelerin tüm Ermeni halkını hedef alan kırıcı ve üzücü yayınlarının varlığı da inkar edilemez. Eğer bu eğilim devam ederse özellikle halk kesimlerinde büyük rahatsızlıklar doğması mümkün. Halka yapacağımız tek çağrı, ne olursa olsun olayların tarih sayfalarında kaldığı ve bugün yaşayan halkın bu konuda hiçbir sorumluluğu olmadığıdır.
S: Ermeni Patrikliği olarak Türk hükümetinden, devletten ne gibi beklentileriniz var? Hükümetle yaptığınız görüşmelerde dile getirdiğiniz sorunlarınıza çare bulunabildi mi?
C: Türkiye Ermenileri’nin diğer halklar gibi pekçok sorunu var. Patrikliğin hükmi şahsiyetinin tanınmasından, el konan vakıf mallarının iadesine ve vakıfların gayrimenkul edinmesine koşulsuz izin verilmesine, okullarımız için yeni bir yönetmeliğin kabülüne ve din adamı, öğretmen yetiştirmesine kadar pek çok sorunumuz var. Hükümetin samimi çabalarına inanıyoruz ama paradigmaların, zihniyetin bu kadar çabuk değişmeyeceğini de kabul etmek gerekiyor. Bu nedenle sorunlarımıza kesin ve köklü çözümler bulunduğu söylenemez.
S: Türkiye’deki Ermeni malları konusunda girişimleriniz var mı?
C: Girişimlere olumlu cevap alınamıyor. Özellikle 1974 yılından sonra 1936 beyannamesi nedeniyle hayırseverler tarafından vakıflarımıza verilen mülkler değişik nedenlerle vakıfların elinden alınmıştır. Bunların iadesi ya da tazmin edilmesi gerekir. Konu gerekirse İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınır.
Patrikhane olarak biz değil ama Ermeni cemaatinin sivil yöneticileri ve vakıfları konuyu AİHM’e taşıyabilir. AİHM ile ilgili mevzuat Türkiye Cumhuriyeti tarafından imzalanmış ve vatandaşlarına tanınmış bir haktır. Ben bu konuda dini açıdan şunu söyleyebilirim. Bir insan malını mülkünü bir gaye için son arzusu olarak vakfediyor. Dinen ve etik olarak bu insanın vasiyetinin yerine getirilmesi gerekir. Kanunlarımıza göre de bunlara saygı gösterilmesi gerekir. Bu herhalde siyasi nedenlerle yapılmıyor. Bildiğim kadar Türkiye’de 550 kadar mal mülk bu şekilde sorunlu.
S: Türkiye’nin AB’ye üyeliğine ilişkin Türkiye’deki Ermeniler ne düşünüyor?
C: Türkiye Ermenileri Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarıdır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının insan ve azınlık hakları yönünden uluslararası standartlara ulaşması Ermeni asıllılar dahil olmak üzere tüm Türk vatandaşlarının lehinde olacaktır.
S: Türk bayrağına yapılan saldırılarla ilgili düşünceleriniz nelerdir?
C: Bir bayrağa yapılan saldırı, bir toplumun, bir milletin haysiyetine yapılan bir saldırıdır. Son derece yanlış ve üzüntü vericidir.
Yorumlar kapatıldı.