İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

`Son tabu´ da yıkılırken…

Salzburg

Oturduğum yerden durgun Leopoldskron Gölü görünüyor. Huzurlu sessizliği, arada bir suyun yüzeyini kanatlayarak havalanan yabanördekleri bozuyor. Gölün hemen üzerinde, zirvesi karlı Alpler yükseliyor.

Bütün bunlar pencerenin dışında…

İçeride 40 kişilik bir çalışma grubu, Alplerin eteklerine bakarak 90 yıl önce Ağrı Dağı’nın eteklerinde ve tüm Türkiye’de yaşananları konuşuyor.

24 Nisan yaklaştıkça “Ermeni soykırımı” daha yoğun tartışılmaya başlandı.

Çarşamba günü -bu kadar romantik olmayan bir ortamda- TBMM’de dinlemiştim 1915 tartışmasını…

Şimdi Avusturya’da “Ermeni-Türk Uzmanlar Atölyesi”nin (WHATS) toplantısındayım. 2 gün arayla katıldığım 2 toplantının ortak özelliği, içinde farklı görüş barındırmaması…

Ankara, “Soykırım yoktur” yargısında müttefikti.

Salzburg’da ise hemen her sunuş “soykırım” lafıyla başlıyor.

* * *

Meclis’ten başlayayım:

Ankara -90 yıllık bir rötarla- nihayet konuya el attı ve “Tarihi gerçeklerin Türkiye ve Ermenistan’ın kendi tarihçilerinden oluşacak ortak bir komisyon tarafından gün ışığına çıkarılmasını” önerdi.

Şöyle de söylenebilir:

Soykırım, Arjantin, Belçika, Fransa, Hollanda, İsveç, İsviçre, İtalya, Kanada, Lübnan, Rusya, Slovakya, Uruguay, Yunanistan ve Avrupa Parlamentosu’nda tanındıktan sonra TBMM’ye gelebildi ve Türkiye bunca yıldır izlediği devekuşu politikasını terk etmeye karar verdi.

Geç de olsa önemli bir adım…

Ancak Meclis o gün tam bir tek parti rejimi görüntüsü verdi.

Ne 90 yıllık gecikmenin nedenleri tartışıldı, ne bugüne kadar “tarihi gerçekleri” araştırmaya kalkan tarihçilere yapılan “hain” suçlamaları…

Konuşmacılar, birbirlerine bütün dünyanın yanıldığını anlatıp durdular.

* * *

Dünyaya gelince…

Salzburg’da 4.’sü düzenlenen 3 günlük buluşmada Amerika’dan, Almanya’dan, Fransa’dan, Kanada’dan, Ermenistan’dan gelen akademisyen ve tarihçileri -gözlemci sıfatıyla- dinleyince, insan Türkiye ile dünya arasında nasıl bir bilgi uçurumu olduğunu daha iyi anlıyor.

Türkiye, 1915 dosyasını yeni yeni açarken, Batılı tarihçiler “Almanların Jöntürkler’le ilişkileri”nden “1908-1914 dönemi İngiliz belgeleri”ne, “Osmanlı’da Ermeni milliyetçiliğinin kaynakları”ndan “İttihat Terakki’nin tehcir politikaları”na kadar her ayrıntıyı tartışıyor.

Erivan, Türkiye’nin önerisini kabul ederse büyük olasılıkla buradakilerin bir kısmı ortak komisyonun üyesi olacak.

* * *

Karamsarlığa gerek yok.

Son günlerde yayımlanan yazı dizileri, makaleler ve Sabancı Üniversitesi’nin farklı görüşlere -ve dolayısıyla Halil Berktay’a- sahip çıkan açıklaması, Türkiye’nin “son tabu”yu da yıkmakta olduğunu gösteriyor.

Arşivler açılıyor, tartışma genişliyor, bir yıl önce ağza dahi alınmayan konular masaya yatırılıyor. Ve nihayet -tarihi meraktan ziyade siyasi taktik koksa da- Erivan’a yollanan mektupta, “Gelin birlikte araştıralım” deniliyor.

Türkiye bunları konuştukça rahatlayacak, tarihine daha serinkanlı bakacak, Türk’e Türk propagandasından vazgeçip görüşlerini dünyayla tartışacak ve böylece ABD’nin her 24 Nisan’da başının üzerinde sallandırıp yeni tavizler kopararak sonraki yıl yeniden çıkarmak üzere rafa kaldırdığı “soykırımı tanıma tehdidi”ni de elinden alacak.

O yüzden Meclis’in teklifini önemsiyorum. Yalnız, bunu öneren ülkenin de, muhatabının da şimdi farklı tarih yorumları işitmeye hazır olması gerekiyor.

Erivan ve Trabzon buna hazır mıdır acaba?

Yorumlar kapatıldı.