1998’de Azerbaycan Ermenistan arasında gizli müzakereler sürerken, Koçaryan, Yalta’da Süleyman Demirel’e itiraf ediyor “Bizim asıl sorunumuz Azerbaycan değil, Türkiye ile”.
Türkiye, yıllardır Ermeni soykırım iddialarıyla baş etmek için Ermenistan’la daha iyi ilişkiler, bunun olabilmesi için de öncelikle Azeri-Ermeni barışının sağlanmasına çabalıyor. Ancak son 10 yıllık gizli diplomasinin canlı tanıkları, geçmişte Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış girişimlerinin de her seferinde “soykırımı iddiaları” nedeniyle suya düştüğünü anlatıyor. Ankara, Ermeni soykırımı iddialarının 90’ıncı yılı nedeniyle yeni uluslararası inisiyatifler peşinde koşarken, Avrupa Birliği de bir kez daha Azeri-Ermeni barışı için kolları sıvadı. Ancak Ankara’nın da devreye girmesiyle 1994 ve 1998-99 olarak iki ayrı dönemde Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ sorununun çözümü için yürütülen gizli diplomasi, müzakerelerin son aşamasında Ermenistan’daki şahin kanadın isteksizliği nedeniyle başarısız oldu. Dönemin canlı tanığı 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve dönemin diplomatları, cumhurbaşkanları seviyesinde götürülen bu görüşmelerin perde arkasını ilk kez SABAH’a anlattı.
KOÇARYAN’DAN İTİRAF
Kâh ABD kâh Minsk Grubu tarafından götürülen ve Ankara’nın her aşamasında arka planda takip ettiği bu görüşmelerdeki en çarpıcı olay, 1998’deki müzakerelerin son aşamasında Ermenistan Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan’ın Süleyman Demirel’e “Bizim asıl sorunumuz Azerbaycan değil Türkiye ile” itirafı. Yalta’daki Karadeniz Ekonomik İşbirliği toplantısı sırasında Demirel’le görüşme talep eden Koçaryan “Asıl sorunumuz Azerbaycan değil sizinle. Bizler jenoside uğradık. Soykırımı konusunda özür dileyin. Başka bir şey kabul etmeyiz” talebinde bulunmuş. 1915’te yaşananların soykırımı olmadığını belirten Demirel, Koçaryan’ın ısrarlı tavrı karşısında “Bu konuşma bitmiştir” diyerek görüşmeleri terk etmiş.
VERMİŞ AMA…
Ermenistan 1994 ve daha sonra 1998’de, dönemin Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in başkanlığında yürütülen görüşmelerde, “barış için toprak” ilkesi çerçevesinde Aliyev’in işgal altındaki Azeri toprağı Dağlık Karabağ’ı Ermeniler’e bırakmaya razı olduğu ortaya çıktı. Türkiye’nin bu temasları teşvik ettiğini, Azeri-Ermeni barışı sağlanması durumunda Ermenistan’la ilişki kurmayı ve sınır kapısını açmayı vaat ettiğini anlatan Demirel, 1994’de varılan gizli anlaşmayı şöyle anlattı: “Ateşkes sonrası Aliyev bir çözüm arayışındaydı. Karabağ’ın Ermenistan’a bırakılması, Nahçıvan’ın da bir koridorla Azerbaycan’a bağlanması söz konusuydu. Çok güzel bir projeydi. Karabağ’daki Azeriler göçe zorlanmıştı. Zaten nüfusun büyük bölümü Ermeni. Haydar Bey gerçekçi bir adamdı. Halkının önüne çıkıp ‘Savaşla bir yere varamayız’ diyecekti.” Ancak Demirel, Ermenistan’ın son anda şahin milliyetçi kanadın baskısıyla anlaşmadan kaçındığını belirtti. Hükümetin Ermeni soykırımı iddialarına karşı girişimlerinin Ermeniler’i “soykırımı” ısrarından vazgeçirmeyeceğini belirten Demirel, “Ben bu devletin içinde 40 yıldır varım. 40 yıldır da bir çözüm bulunamıyor. Her şeyin çözümü olmayabilir. Bazı sorunlarla da yaşamayı öğrenmek gerekiyor” dedi. “Bu havanda su dövmeye benzer” diyen Demirel, “Meseleyi tarihçilere bırakalım” gibi tezlere fazla başarı şansı tanımıyor: “Bir Ermeni tarihçi jenosid yoktur ya da bir Türk tarihçi jenosid olmuştur diyebilir mi. Tarihçiler dünya mahkemesi değil, zaten bunu çözecek dünya mahkemesi de yok. Hayatta her şeyin bir çözümü yok.”
Yorumlar kapatıldı.