Hakan Albayrak
Siyaset koridorlarında dolaşıyorum, kulağıma kötü haberler çalınıyor.
“Ermeni Soykırımı Kanun Tasarısı” yere batasıca Amerikan Kongresi’nden geçmesin diye, İncirlik üssünün İslam dünyasına karşı tepe tepe kullanılmasına imkân tanıyacak yeni düzenlemelere yeşil ışık yakılması düşünülüyormuş.
Sam Amca, aba altından filan değil, direkt aba üstünden Ermeni sopasını gösterip ‘ya harro, ya marro’ demiş, bizimkiler de yelkenleri oracıkta suya indirmiş!…
Buna inanmak istemiyorum.
Bu iş bu kadar basit olamaz, olmamalı.
1 Mart karizması bu kadar kolay çizdirilmemeli.
Hatırlar mısınız? 2003 yılının Ocak ayında Çırağan Sarayı’nda “Irak’a Komşu Ülkelerin Dışişleri Bakanları” toplantısı yapılmış, savaşın –daha doğrusu işgalin- önüne geçmenin yolları araştırılmıştı.
Meşhur bir Arap gazetesi bu toplantıyı ti’ye almış, “Osmanlı Otağ-ı Humayûn’unda buluşan” Arap dışişleri bakanlarını Türkiye’nin oyununa gelmekle suçlamıştı.
Gazeteye göre, son tahlilde ABD’nin dümen suyunda gidecek olan Türkiye, ‘Biz elimizden geleni yaptık, fakat olmadı. ABD’ye boyun eğmekten başka çaremiz kalmadı’ diyebilmenin zeminini hazırlıyordu.
Meclis, Amerikan askerinin Türkiye üzerinden Irak’a saldırmasını ve Türk askerinin de bu saldırıya katılmasını temine yönelik hükümet tezkeresini 1 Mart 2003’te reddedince, aynı gazetenin başyazarı, “Araplar Türkiye’ye ebediyen minnettar kalacaktır” diye yazdı.
Sadece o gazete değil, bütün Arap gazeteleri, bütün Arap televizyonları, bütün İslam dünyası medyası Türkiye’yi göklere çıkardı (ve bugüne kadar göklerde tuttu).
Mısır’a gittim, İran’a gittim, Suudi Arabistan’a gittim, Suriye’ye gittim, Somali’ye gittim ve nereye gittimse 1 Mart için teşekkür yağmuruna tutuldum.
İslam dünyasında gezen kime sorarsanız sorun, aynı şeyi söyleyecektir.
1 Mart karizması sayesinde ‘havamızdan’ geçilmiyor.
Dünün mutaassıp Arap kavmiyetçileri, keskin Türk düşmanları bile Türkiye’yi taltif etmek için birbirleriyle yarışıyorlar.
Türkiye’nin iade-i itibarıdır 1 Mart.
Bu itibarı, İslam dünyasını ayağa kaldırmak için tepe tepe kullanmalıyız.
Tamam, Amerika ve Avrupa’dan birdenbire ve radikal bir şekilde tamamen kopmak doğru olmaz.
Yeni bir dünyanın temellerini atarken, gâvura bir süre daha taviz vermemiz gerekecektir.
Denge politikası, tedrici metod… Başım gözüm üstüne.
“Reel politik”… O da başım gözüm üstüne.
Kendimizi emniyete almadan Batı’nın bütün hışmını üzerimize çekmeyi önerecek kadar siyaset cahili değilim.
Ama teslimiyetin siyasetle alakası yok.
Teslimiyet teslimiyettir.
Ve Türkiye için zaten yeterince büyük bir utanç vesilesi olan İncirlik’in, İslam dünyasına karşı, bugüne kadar olduğundan çok daha etkili bir şekilde kullanılmasına izin vermek, teslimiyetin dibidir.
Dikkat! İran ve Suriye’nin bombalanmasına zemin hazırlanıyor olabilir!
Dikkat! Hükümet, “Ermeni Soykırımı Kanun Tasarısı” Amerikan Kongresi’nden geçmesin diye ABD’nin İncirlik’le ilgili dramatik taleplerini kabul edebilir!
Dediğim gibi, buna inanmak istemiyorum.
Olacak şey değil bu.
Unutmayalım ki, her sene 24 Nisan oluyor ve olacak.
Her 24 Nisan’da bu “soykırım kanun tasarısı” yeniden gündeme gelecek ve her gündeme geldiğinde Türkiye’ye şantaj yapılacak.
Amerikan hükümeti her sene bir taviz isteyecek Türk hükümetinden.
Öteden beri böyle oluyor ve bundan sonra da böyle olacaktır.
Öyleyse, gelin bu ‘fobi’den, bu ‘sendrom’dan kurtulalım.
“Ermeni Soykırımı Tasarısı”nın bu defa Amerikan Kongresi’nden geçmesini isteyelim.
Hatta, “Tasarıyı geçirmeyen şerefsizdir!” diyelim.
Tasarı geçsin, ne olacaksa olsun.
Bıktık usandık vallahi!
Amina Vadud Muhsin
Yorumlar kapatıldı.