Emin ÇÖLAŞAN
DÜNKÜ yazımda size Prof. Dr. Hikmet Özdemir’in ‘Salgın Hastalıklardan Ölümler 1914-1918’ isimli kitabından söz etmiştim.
Ermeni soykırımı(!) iddialarına yeni bir bakış açısı getiren, tümüyle arşivlerden yapılmış muhteşem bir çalışma. Bazı bölümlerini aktarıyorum.
Birinci Dünya Savaşı yıllarından önce Anadolu’da korkunç salgın hastalıklar başlıyor. Kolera, tifo, ishal, sıtma, frengi ve özellikle bitlerden geçen tifüs en başta gelenleri. Balkan Harbi’nde cephede korkunç bir kolera salgını çıkıyor. Binlerce asker koleradan can veriyor.
Sonrasında Birinci Dünya Savaşı. Asker cephede ve güç koşullarda. Aç, çıplak, susuz, gıdasız. Özellikle Doğu Anadolu’da sivil halk arasında büyük göçler var. Kitleler bir yandan kaçıyor, bir yandan hastalık taşıyor.
Orduda bu bulaşıcı hastalıklar yaygın. En büyük bela tifüs. Herkes bitlenmiş durumda ve hastalığı bitler taşıyor.
Hikmet Özdemir kitabında rakamlar ve kaynaklarla açıklıyor: ‘Savaş boyunca yaklaşık 1.5 milyon asker ve sivil insanımız hastalık ve açlıktan öldü.’
Anadolu’da herkes askere alınmış. Köyler boş. Ekim yok. Dolayısıyla büyük kıtlık ve açlık var. Şimdi kitapta belgelenen inanılmaz gerçeğe bakalım: ‘Birinci Dünya Savaşı’nda hastanelerde bulaşıcı hastalıklardan ölen askerlerimizin sayısı, cephede savaşarak ölenlerden daha fazla. Tam 401 bin askerimiz bu hastalıklardan -hastanelerde- can veriyor. Bunlar hastane kayıtlarına geçenler. Bir de dağlarda, çöllerde, kentlerde kıvranarak, sürünerek çaresizlik içinde can veren askercikleri bu rakama ekleyin.’
İş o boyutlarda ki, örneğin Irak cephesinde Alman Mareşali Goltz Paşa, Doğu cephesinde 3. Ordu Komutanı Hafız Hakkı Paşa, binlerce subayımız ve sayıları zaten çok az olan yüzlerce doktorumuz bile tifüsten ölüyor. Mehmetçik ve sivil halkta bu rakam yüz binlere çıkıyor.
Türkiye, Birinci Dünya Savaşı’nda hastalıktan ölenlerin, cephede savaşarak ölenlerden daha fazla olduğu tek ülke.
* * *
Aynı sorunu askerle birlikte, oradan oraya göçen halk yaşıyor. Özellikle Doğu cephesinde halk kitle halinde kaçışıyor ve gittiği her yere hastalık götürüyor. Her yer bulaşıcı hastalık kaynıyor. Doktor, ilaç, hastane yok. Olsa bile tifüs, kolera ve ishalin ilacı yok. Mikrobu alan ölüyor.
Tehcir olayının yaşandığı 1915 yılında başta tifüs olmak üzere bulaşıcı hastalıklardan ölen Ermeni sayısı 60-120 bin arasında. Devlet çaresiz.
Halep’te 4. Ordu Komutanlığı, göç eden Ermeniler için hastane açtırıyor. Başhekim Ermeni doktor Altunyan. Ayrıca Ermeni çocuklar için yetimhaneler açılıyor. Tamamı belgeli. (Bu nasıl soykırım!)
3. Ordu Komutanı Vehip Paşa, Trabzon’a sığınan Türk göçmenler için para göndermeyen Maliye Nazırı (bakanı) Cavit Bey’e, ilin Defterdarı aracılığıyla telgraf gönderiyor: ‘Cavit Nazırınıza şu emrimi tebliğ edersiniz. Açlıktan ölen göçmen ve mülteciler İsrail kavminden değil, Müslüman’dır. Bunları yaşatmak için her tedbire ve her zorlama ve şiddete başvuracağım. Nazırınızın emri, bu vermiş olduğum emrin noktasını değiştiremez vesselam.’
Devletin parasızlığının, çaresizliğinin belgesi.
* * *
Özdemir yabancı belgeleri de açıklıyor: ‘1918 tarihli ABD-Ermeni ortak raporunda, sadece 1915 yılında (tehcir zamanı) Anadolu’da tifüsten ölenlerin sayısı 200-300 bin olmuştur.’
Savaş sırasında Anadolu işte böyle. Kıtlık, açlık, yokluk, sefalet ve bulaşıcı hastalıklar… Sivil, asker -en büyük komutanlar dahil- herkes ölüyor.
Ordumuzu arkadan vurduğu için göç ettirilen Ermeni kafilelerinde de ölümlerin büyük çoğunluğu bu yüzden.
Bu kitap mutlaka okunmalı. Önce biz öğrenmeliyiz, sonra dünyaya duyurmalıyız… Çünkü tamamı arşivlerden, yerli ve yabancı belgelerden oluşuyor.
‘Okunmalı’ diyorum ama Türk Tarih Kurumu kendi bastırdığı bu eseri depolarında -turşusunu kurmak üzere olsa gerek!- saklıyor. Piyasaya vermiyor, satmıyor. (Bari korsancılardan rica edelim, onlar ele geçirip bassınlar, ucuza satsınlar ve memleket hizmeti yapmış olsunlar!)
* * *
‘Ermeni soykırımı’ yaygarasının 90. yılındayız. Televizyonlar ve gazeteler, Prof. Dr. Hikmet Özdemir’le söyleşiler yapıp bu gerçekleri gündeme getirmeli, dünya karşısında elimizi güçlendirmeli.
Anadolu dört yıllık savaş boyunca korkunç acılar çekmiş. Asker, sivil, Müslüman, Hıristiyan, Türk, Ermeni, hiç fark etmemiş. Herkes, her kesim payına düşeni fazlasıyla almış. Hem de büyük çoğunluğu bulaşıcı hastalıklardan.
Bir trajedi yaşanmış ve birileri buna ‘soykırım’ demeye kalkışıyor!
Hiç bilmediğimiz gerçekleri ortaya çıkaran Hikmet Özdemir’e bu kapsamlı-bilimsel kitabı için ‘ellerine sağlık’ diyorum.
Yorumlar kapatıldı.