İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Dink ve Mahçupyan TBMM´deydi

Meclis AB Uyum ve Dışişleri Komisyonu, Hrant Dink ve Etyen Mahçupyan’ın katıldığı bir toplantıyla Ermeni Sorunu’nu tartıştı. Dink, Türkiye’nin Ermenileri anlamaya çalışması gerektiğini söyledi; Mahçupyan, tutarlı bir politika izlenmediğini belirtti.

——————————————————————————–

Agos

09/04/2005 Agos

——————————————————————————–

BİA (Ankara) – Cumhuriyet tarihinde bir ilk gerçekleşti. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) içinde “Ermeni Soykırımı” sorunu konusunda Avrupa Birliği (AB) Uyum Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu’nun ortaklaşa düzenledikleri toplantıda Türkiyeli Ermeni yazarlar Hrant Dink ve Etyen Mahçupyan da hazır bulundular.

Dışişleri Salonu’nda 5 Nisan Salı günü 15.30’da başlayan toplantı 18.00’e kadar sürdü. Toplantıya Hrant Dink ve Etyen Mahçupyan’ın yanı sıra emekli büyükelçiler Gündüz Aktan, Polat Tacer ve Ömer Lütem ile onların beraberinde gelen ve milliyetçi kesime sempatisi ile tanınan Levon Panos Dabağyan da katılarak görüşlerini açıkladılar.

Oturum başkanlığını milletvekili Ali Rıza Alaboyun’un üstlendiği toplantıya 30’u aşkın milletvekili de katıldı. Katılımcı milletvekilleri arasında Şükrü Elekdağ, Algan Hacaloğlu, Mehmet Dülger, Fikret Ünlü ve Ertuğrul Yalçınbayır gibi isimler de yer aldı.

Genel ortam karşılıklı seviyeli bir üslupta gelişirken zaman zaman Şükrü Elekdağ-Gündüz Aktan ile Hrant Dink-Etyen Mahçupyan ikilileri arasında hararetli tartışmalar yaşandı.

Basın mensuplarının görüntü alarak dışarı çıkmasından sonra oturumu açan Alaboyun ve Mehmet Dülger açılış konuşmalarında, Türkiye’nin artık Ermeni Sorunu konusunda kendi tarihiyle yüzleşme iradesini ortaya koyduğunu ve bu toplantının da bir başlangıç olacağını belirterek ilk sözü Gündüz Aktan’a verdi.

Gündüz Aktan, “soykırım” sözcüğünün hukuki anlamı etrafında yoğunlaştığı konuşmasında bir trajedinin soykırım kavramı ile anlatılamayacağını ve bu kavramda ısrar edildiği için de Türkiye’nin bu konuda daha anlayışlı bir yaklaşım gösteremediğini dile getirerek “Ermeni tehcirinin soykırım olmadığını” belirtti.

Aktan’ın ardından söz verilen Etyen Mahçupyan, Türkiye’nin konuya ilişkin dış politikasının tutarlı olmadığını, zaaflarla dolu olduğunu ve Türkiye siyaset ile tarihi birbirinden ayırmadıkça bu konuda doğru dürüst politika üretilemeyeceğini belirtti.

Mahçupyan, bu zayıf politikaya örnek olarak da Justin Mc Carthy’nin Türkiye içindeki çabalarını göstererek, dünyada hakkında birçok olumsuz makale yazılan birinin Türkiye tarafından bir umut olarak görülmesinin esasen zayıf politikanın tipik bir örneği olduğunu belirtti.

Diğer konuşmacılardan Ömer Lütem ise “Ermeni Soykırımı”nı kabul etmiş olan parlamento ve merkezlerin bir sıralamasını yaparak bunların kimi zaman diasporanın gücüyle, kimi zaman da Türkiye düşmanlığı nedeniyle bu kararları aldıklarını vurguladı.

Kendisine söz verilen Hrant Dink ise geçmişte olan bitenleri uluslararası hukuk kavramları içinde anlamaya ve anlatmaya çalışanların esasen tarihte ne olduğunu adından daha fazla önemsemediklerini söyledi.

Dink, “soykırım” yerine “tehcir”i tercih edenlerin tarihe pragmatik yaklaştıklarını belirtti.

Dink, herhangi bir canlı ile onun yaşam alanı arasındaki ilişkinin yaşamın ta kendisi olduğunu, Ermeni halkının 4 bin yıldır yaşadığı Anadolu’yla yaşam bağının kesildiğini; bunun adının da vicdanlarda kendiliğinden konduğunu belirtti.

Bugün diaspora Ermenileri’nin temel sorununun kökünden kopmuşlukla ilgisi olduğunu vurgulayan Dink, Türkiye bu ruh halini anlamaya çalışmadıkça, sorunu çözemeyeceğini dile getirdi.

Polat Tacer ise Dink’in tespitlerine katıldığını belirterek Türkiye’nin Ermeniler’in bu durumunu anlayarak öneriler geliştirmesi gerektiğini belirtti.

Levon Panos Dabağyan da kendisini Türk olarak adlandırmayı tercih ettiğini; soykırım değil bir tehcirin yaşandığını belirterek bunun sebebinin “iki halkı birbirine düşüren şer güçleri” olduğunu söyledi. Dabağyan, “Şu anda şu odada bile Türk düşmanı hainler olabilir” şeklinde ilginç bir iddiada bulundu.

Anıt tartışması

Sunumlar sonrası milletvekilleri yorum, katkı ve sorularını verirken toplantı özellikle Şükrü Elekdağ ve Gündüz Aktan’ın Dink ile Mahçupyan’ın görüşlerine yönelik eleştirileriyle bir miktar hareketlendi.

Kars ve Erzurum kökenli milletvekillerinin Ermeniler’in mezalimi sonucu hayatını kaybeden yakınları olduğunu belirtmeleri üzerine Dink, “Sizin acılarınızı anlıyorum. Ancak asıl büyük acı çeken burada Türkiye Ermenileridir. Onların da sizler kadar geçmişini anmaya, yaralarını sarmaya ihtiyacı vardır. Siz kaybettiğiniz kişiler için anıtlar dikiyorsunuz, anma günleri düzenliyorsunuz. Toplu mezarlar açıp saygı duruşunda bulunuyorsunuz. Ama biz 24 Nisan’da kendi atalarımızı anamıyoruz” dedi.

Dink ve Mahçupyan kendilerine yöneltilen eleştirileri sakin bir üslupla yanıtlayarak toplantının verimli bir şekilde sonuçlanmasını sağladılar.

İzlenimler

Hrant Dink: “Bu toplantıyı bir miktar hep tedbirli karşıladım. Evet, Türkiye’de yeni bir açılım oluştuğu gibi bir manzara var, ne var ki bu görüntü ne kadar hakiki ve Meclis’ten gelen davet ne kadar bu açılımın kaygısı ve samimiyeti ile yapılmış bir davet şeklinde düşüncelerim oldu. Diaspora ve Ermenistan tarafında da aynı kaygılar var. Yabancı basın da çok ilgili, ‘Nedir bu yaşananlar?’ diye soruyorlar.

Ben bu kaygıyı toplantıda da belirttim ve bu buluşmanın dış dünyada bir şov gibi değil de içinde bir samimiyet sezilmesi umudumu dile getirdim. Toplantı sonunda bu samimiyeti fazlasıyla bulduğumu söyleyebilirim. Gerek ben gerekse Etyen Mahçupyan çok özgür bir ortamda bugüne dek yazdığımız ve dile getirdiğimiz görüşlerimizi sunduk. Bize de bilinenler tekrar edildi. Umalım ki Türkiye gerçekten de yeni bir açılım arıyor olsun çünkü bu açılım gerekli ve bize bu noktada görev düşüyorsa, yerine getirmeye de hazırız”.

Etyen Mahçupyan: “Böyle bir toplantının yapılmasını son derece olumlu olarak karşılıyorum. Toplantıya katıldıktan sonra bunun bir jest ya da şov toplantısı olmadığını gördüm. Son derece katılımcı, heyecanlı bir tartışma ortamı vardı ve insanlar ‘Türkiye, ileriye dönük ne yapmalı’ sorusuyla masanın etrafında buluşmuşlardı.

Dolayısıyla bu toplantının gerek Türkiye’nin konuya bakışını gerekse başkalarının Türkiye’ye bakışını etkileyecek bir dönemeç olduğunu düşünüyorum. Bu toplantı devam eder mi etmez mi ya da ne yöne gider bilemiyorum ama bundan sonraki tartışmaların daha sağduyulu bir ortamda seyretmesine ivme kazandırdığına inanıyorum”.(EÜ)

Yorumlar kapatıldı.