Sefa KAPLAN
1915’te ne oldu?
– 1915’e giden çizginin derin bir geçmişi var. Tabii Balkan Savaşları bir kırılma noktası teşkil ediyor. İttihatçı yönetim, bu işin böyle devam edemeyeceğini ve Anadolu’nun ancak homojenlik üzerinden kurtarılabileceğini düşünmeye başlıyor. Ki milliyetçi bir bakış açısından ele alındığında, siyaseten de yadırganmayabilecek bir teşhistir. Bütün bunların ışığında 1915, Birinci Dünya Savaşı’na girmenin de getirdiği bir imkánlar dünyası yarattı. Bu imkánlar dünyası, 1915’te yaşanan olayların da tetikleyicisi oldu.
Peki yapılan şey nedir?
– Yapılan şey esas olarak bir temizlik hareketidir. Bunun için de Türkiye’nin gayrımüslimlerden mümkün olduğu kadar kolay, mümkün olduğu kadar sessiz, mümkün olduğu kadar sorun yaratmadan temizlenmesi gerekiyordu. Ancak sayı itibariyle sorunsuz olması da mümkün değildi. Ayrıca Türkiye’nin tümüne yayılmış bir topluluktan söz ediyoruz.
200 BİN
Tehcir sırasında çok trajik olaylarla birlikte hayli insani şeylerin de yaşandığı hep anlatılır. Mesela, pek çok Müslüman aile, Ermeni komşularının küçük çocuklarını alıp saklamış, evlatlık edinmiş. Sizce ne kadar insan kalmıştır Anadolu’da?
– Net olarak söylemek her zaman olduğu gibi çok zor. Sonra serinkanlı bir bakışla şunu söylemek mümkün: Müslüman olursanız kurtulursunuz denildiği için tümüyle ihtida etmiş köyler var. Bazı yerlerde Müslüman olduğu halde insanlar yine tehcire tabi tutulmuş. Bu tamamıyla oradaki mülki amirin ve Müslüman cemaatin tutumuyla alakalı bir şey. Bir de tek tek kurtarılmış olan çocuklar var. Bence 200 bin kişinin Müslümanlaşmasından söz etmek mümkün.
FARKLI MİLLİYETÇİLİKLER
Öyle anlaşılıyor ki, İttihat-Terakki yönetiminin milliyetçilik algısıyla, kamuoyunun milliyetçilik algısı arasında derin bir uçurum var…
– Kesinlikle öyle. Zaten o yüzden de, Türkiye’nin veya Türklerin suçlanması saçma bir bakış açısıdır. Bugün pek çok Ermeni’nin yaptığı gibi, ‘Türkler suçlu’ demek abuk bir olaydır. Çünkü Türklerin pek çoğunun suçlu olmadığını, tersine suça karşı çıktığını, hatta suça karşı çıkarak hayatlarını kaybettiğini biliyoruz.
Türk Tarih Kurumu’nun, ‘Gelsinler, dünyanın her yerinde tartışalım’ tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Türkiye’de resmi tarihi savunanlar bu işi fazla bilmiyorlar. Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım ve öyle olmak, bu vatandaşlığı da yurt dışında taşımak istiyorum. Bu nedenle benim korkum şu: Türkiye Cumhuriyeti bu tür tarihçilerin eline düşerse, ilerde gülünç bir hale gelebilir.
Bunu söylerken, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir Ermeni olarak, temel bir endişenizi dile getiriyor gibisiniz…
– Evet, bunu büyük bir endişe ile söylüyorum. Çünkü ben dışarıdaki Ermenilerin tutumlarının da son derece yanlış olduğunu, kaba olduğunu, milliyetçi-ırkçı olduğunu düşünüyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin de bütün bu gerilimden alnı açık bir ülke olarak çıkmasını istiyorum. Çünkü burada yaşamaya devam etmek istiyorum, çocuğumun da burada yaşamaya devam etmesini istiyorum.
TÜRKİYE’NİN MUHATABI ERMENİ CEMAATİDİR
Sorunun çözümü için önerileriniz nelerdir?
– Siyaset, yaşayan insanlar üzerinden yapılması gereken bir şey. Yaşayan insanlar olarak baktığımızda, bir kere Türkiye’deki Ermeni cemaati, ikinci olarak da Ermenistan’dır Türkiye’nin muhatabı. Yoksa diaspora Türkiye’nin birincil dereceden muhatabı değildir. Türkiye’deki Ermeni cemaati, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını sonuna kadar bir hak ve özgürlük alanı olarak yaşayabilirse, yurtdışındaki hiçbir Ermeni’nin sözü veya talebi, dünya kamuoyu nezdinde anlamlı olamaz.
Yani sorun diasporada mı?
– Hem Türkiye devleti, hem de diaspora dersek daha doğru bir şey söylemiş oluruz. Türkiye devleti ve diaspora bence, çözümsüzlüğün üzerinden kendi varlıklarını devam ettiriyorlar.
Gaddarlık temel özellik
Anlaşılan bu yakma işlemi o sıralarda Anadolu’da çok popüler. Çünkü sonradan dönen Ermeniler de Müslümanları toplu halde yakıyorlar. Zaten şunu açıkça söylemek lazım, Türkler ve Ermeniler olarak gaddarlık en çok paylaşılan özelliklerimizden biri.
Türkler suçlu demek abukluk
Bugün pek çok Ermeni’nin yaptığı gibi, ‘Türkler suçlu’ demek abuk bir olaydır. Çünkü Türkler’in pek çoğunun suçlu olmadığını, tersine suça karşı çıktığını, hatta suça karşı çıkarak hayatlarını kaybettiğini biliyoruz.
Yorumlar kapatıldı.