İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ararat devrimi

Mim Kemal Öke

AB Wolfowitz’i Dünya Bankası’na getiren Bush Amerikası karşısında küresel güç olma yerine uluslararası sistemin pısırık seyircisi olmayı içine sindirince ABD; Ya neocon şahinleriyle silahla, ya da Soros sermayesiyle sivil toplum marifetiyle rejim değiştirme ve iktidar üretme etkinliklerinde artık dileğince serbest kaldı.

Gürcistan, Ukrayna, Lübnan vs. derken Kırgızistan gibi eski Sovyet havzasında devrimler tüketim toplumu markalı amblemleriyle sürüyor.

İyi, hoş da, sadık ideolojik havzanın en geri yönetimlerinden biri Ermenistan değil mi? Baskı ve yolsuzluk; ne derseniz var.

Ancak, çıt çıkmıyor!

Tam aksine, Türkiye’ye baskı yapıp, Ermenistan’la uzlaşın deniyor. Ne AB, ne de ABD normlarıyla uyuşmayan bir talep!

İşte, şu konjonktörde Ermeni Soykırımı mitolojisini yeni bir işlevsellik kazanıyor. Dikkatleri 1915’e çevirerek Ermenistan’ı demokrasiden uzak tutmak!
Diaspora Ermenileri’nden gerçi kısık sesle Erivan’ı eleştiren yazılar çıkıyor, ama dünya kamuoyu hâlâ sessiz.

Nedense, Ermenistan’ın çağa yakışmayan yönetimi kimsenin gözüne batmıyor.

Bu ülkede Ararat Devrimi gibi bir proje, soykırımı masalı tarafından perdeleniyor.

Böylece, Ermeni soykırımı; bir endüstri, kimlik dayanağı ve rejim sigortası olarak kullanılıyor.
Biz de bunları yutup, acaba arşiv mi açsak, tarihle mi yüzleşsek diye iyi niyetli çabalar içindeyiz!..

Günaydınlar

ULUSLARARASI konjonktürün zorlamasıyla Türkiye’de kabaran ulusalcılığın bir yararı oldu. Kamuoyu, Ermeni Sorunu’na karşı duyarlı kesildi.

Bunun öteki yaratmaya yönelik, yabancı düşmanlığına yataklık etmediği takdirde ve sürece yararı kuşkusuzdur. Çünkü, bu millet milli davalarını bildikçe sorumluluğu da kavrar. Tanıtım gayretlerimiz ivme kazanır.

Ancak, şu kadarını hemen söyleyim ki, kamuoyunun (ve kamuoyunu oluşturanların) bugün uyandığı konular (tezlerimiz) yirmi senedir biliniyordu. 1980’lerden beri bunları anlatıyorduk.

Bırakınız yabancıları, kendimize bile anlatamamıştık, diyemeyeceğim. Çünkü, asıl nokta, kavranıştaki engel ve gecikmelerdir.

Biz 1980’lerde bu mevzuları işlerken hem sağdan, hem soldan eleştiri almıştık. O günlerde bize faşo diyenler bakıyorum (soldan özellikle) bizi sağlamışlar bile. Yirmi sene içinde neler kaybetmişiz, hadi sorgulamayayım. Ama, bu tavrın sabun köpüğü/saman alevi kabilinden olmamasını dilerim. Tabii, günaydın’larımla!..

Halid Ertuğrul

CİDDİ bir bilim adamı. Aynı zamanda romancı ve öykücü.

En önemlisi, güzel bir yürek. İçli bir ses. Kalemiyle gönülleri acıyla yoğurup, insanlığı fışkırtan bir dost insan. Gözyaşı medeniyeti olduğumuz söylenir, gözyaşının insanı yıkadığı (ıstıfa anlamında) bir iklimde.

Kemalettin Tuğcu’nun tahtına oturan bu kalemin eserlerini siz de okuyun. Gerçek hikâyeler. Hepsi de Nesil Yayınları’ndan.

Yorumlar kapatıldı.