Zeki Çoşkun
Isparta ilimizin şirin ilçesi Sütçüler’in kaymakamı böyle emir buyurmuşlar 15 Şubat’ta: ‘Şirin ve güzel ilçemizin tüm kamu kurum ve kuruluşlarında, kütüphanelerinde yazar olduğu iddia edilen Orhan Pamuk nam zata ait ne kadar kitap var ise tez elden toplatılıp imhasına…’
Fakat kadere bakınız ki, ilçe kütüphanesi dahil Sütçüler sınırları içinde kamuya ait kurum ve kuruluşlarda ilaç için olsun bir tane bile Orhan Pamuk imzalı kitaba rastlanamamış. Kaymakam bey, araştırma ve soruşturmayı derinleştirip evlerde arama yaptırsaydı durum değişir miydi, kuşkuluyum.
Nitekim kaymakamın talimatı sonrası, işin resmi kurumları, kütüphaneleri aştığı, gönüllü ve arzulu kişilerin ilçede yakılacak kitap avına çıktığı anlaşılıyor. Sonunda bir kızın Orhan Pamuk kitabı okuduğu duyumu alınmış. Hemen kimliği tespit edilen kızın, Süleyman Demirel Üniversitesi Sütçüler Meslek Yüksekokulu Muhasebe Bölümü öğrencisi Nilay Aksu olduğu belirlenmiş. Gönüllü, arzulu, avcı milliyetperverler, Pamuk zehirlenmesine son vermek için kızın ve kitabın peşine düşmüşler ama, nafile… Kızcağız da sonunda ortaya çıkıp ‘Benim Adım Kırmızı’yı okuduğunu ama kitabın yanında ve dolayısıyla Sütçüler’de olmadığını açıklamış. Şimdi o tehlikeli maddenin nerede olduğunun da araştırılması gerekiyor tabii…
Görüldüğü üzere, Orhan Pamuk adlı nifak, şükürler olsun Sütçüler sınırlarından içeri sızamamıştır ve sızsa da barınamamıştır. ‘Kamu’nun uyanık yöneticileri, temsilcileri ve de halk, Pamuk imzasını taşıyan dokuz kitaptan hiçbirine itibar etmemiş. Zaten başka türlüsü şaşırtıcı olurdu. Çünkü, bakmayın siz Sütçüler’in adının sanının ortalarda pek dolaşmamasına, orası ve bağlı olduğu 100 kilometre mesafedeki merkez; Isparta, bu memleketin en uyanık sahalarındandır.
Bir kere, Isparta’nın ve tüm bölgenin medarı iftiharı, Baba namlı 40 yılın ‘bir bilen’i Demirel var en başta. Bilmem kaç defa gidip, bilmem kaç defa başa gelmesiyle övünür. Hâlâ da has yaranı Yavuz Donat’a devletin derinliklerini anlatmakla meşguldür kendileri. Zorunlu emekliliğinden önceki son durağı Çankaya’dır, cumhurbaşkanlığıdır. Ondan önce de başbakandır… Devletin ve iktidarın tepesinde olması dolayısıyla babaocağına, anayurduna Pamuk gibi bir nifakın zehir saçmasına izin vermemiştir elbette.
Anlayacağınız, Sütçüler dahilinde kamu kurum ve kuruluşlarında, halk arasında tek bir tane olsun Orhan Pamuk kitabına rastlanmaması, rastlantı değildir.
Isparta’nın siyaset sahasındaki son güzide evladı ise, bakanlık koltuğunu terk ederek AKP’de ’emanet vitrin’ rolünden istifa eden Erkan Mumcu’dur. AKP hükümetlerinde önce Milli Eğitim, ardından Kültür ve Turizm Bakanı olarak görev yapmıştır. Haliyle, okullara ve halka açık kütüphanelere hangi kitapların alınıp alınmayacağına birinci elden karar verme konumundadır. Yenilikçidir, değişimcidir falan ama Mumcu da, anayurdu, babaocağı memleketi Isparta’yı ve şirin ilçesi Sütçüler’i Pamuk tehlikesinden uzak tutmayı başarmıştır.
Son nokta; Pamuk’un yabancı basında çıkan Kürtler ve Ermenilerle ilgili açıklamaları üzerine epey gürültü koptu burada. Ama bildiğim kadarıyla hiçbir kamu görevlisi, mülki amir ‘imha’ hamlesine kalkmadı. Sütçüler kaymakamı ise “Keşke yazıyı -talimatı yazmadan önce Pamuk’a ait kitap olup olmadığını araştırsaydım” diye hayıflanıyormuş.
Kaymakam bey kitap toplatma ve imha talimatı vermeden önce, Orhan Pamuk’un izine ilçede rastlanmadığını saptasaydı, bu kez de doğrudan doğruya yazarın imhasını mı talep edecekti?
Yorumlar kapatıldı.