Isparta’nın Sütçüler ilçesi, benim
ansiklopedilerden ve internetten
çıkardığım bilgilere bakılırsa Akdeniz’in göller
bölgesinde, Isparta’ya
yaklaşık 100 km. uzaklıkta, diğer Anadolu kasabalarından fazla bir
farkı olmadığı için ‘şirin’ olarak nitelemekten başka
çare olmayan bir
belde…
Cumhuriyetin ilk yıllarında geçim sıkıntısı yüzünden
kentlere göç
edenlerin genellikle sütçülük yapmaları nedeniyle
adı ‘Cebel’ iken
‘Sütçüler’ olarak değiştiriliyor.
Aslında Bizans ve Osmanlı döneminden kalma bazı tarihi yapılara
sahip;
fakat işin o tarafına önem vermeyen yöneticiler
yüzünden turizme
açılamamış. Sanırım ilçeyi Isparta’ya bağlayan asfalt
yolun
tamamlanması bile fazla eski değil.
Her yörenin bir övünç kaynağı vardır ya,
Sütçüler halkı da ‘kaliteli
kekik ürünü’ ile övünüyorlar. Yani
‘Sütçüler’in kekiği meşhur’…
İşte bu mütevazı yaşam nedeniyle bugüne kadar
olağanüstü bir olaya sahne olmayan Sütçüler
basının gündemine pek gelmiyor.
O yüzden, ilçede son bir ay içinde ulusal basına
yansıyan iki önemli olay yaşanması büyük heyecan
yaratıyor.
***
Klasik deyişle Sütçüler’de ‘deprem etkisi yaratan’
haberlerden ilki, Kaymakam Mustafa Altınpınar’ın bir kararı.
Kaymakam 15 Şubat 2005 tarihli resmi yazısıyla ilçedeki tüm
kamu kurum
ve kuruluşlarına ‘bünyelerinde mevcut, yazar Orhan Pamuk’a ait
tüm
kitapların toplanıp imha edilmesini’ emrediyor.
‘Emir büyük yerden’ geldiği için ciddiye alınıyor.
Kamu kurumları kendi
bünyelerindeki kitapları araştırırken olay basın tarafından
duyuluyor.
Birkaç gazeteci kaymakama sorular yöneltiyorlar ve
anlaşılıyor ki,
kararın gerekçesi ‘Pamuk’un yabancı bir yayın organına Ermeni
soykırımı
ile ilgili olarak verdiği demeç’tir.
***
Hiç kuşkusuz olayın, Nazi Almanya’sında, yönetime muhalif
yazarların
kitaplarının toplanıp yok edilmesi kararına benzer bir tarafı vardır ve
eğer olay gerçekleşmiş olsa, dünya çapında ses
getirebilecektir.
Ancak bundan sonra ikinci heyecan verici olay yaşanıyor.
Türkiye’yi felaketten yine bizzat Kaymakam Mustafa Altınpınar ve
onun selefleri kurtarıyor..
Sütçüleri yönetmek yerine, Orhan Pamuk’un
kitapları ile uğraşan
Kaymakam, kitap yok etmeyi kolayca aklına getirebildiği halde,
ilçe
kütüphanesi dahil, kasabadaki kamu kurum ve kuruluşlarına
herhangi bir
Orhan Pamuk kitabı alınması talimatı vermeyi akıl edemediği için
yapılan araştırmada hiçbir Orhan Pamuk kitabına rastlanamıyor.
Bu rastlantı sonucu kitapların yok edilmesi emri yerine getirilemiyor
ve iddiaya göre Türkiye’nin itibarını yerle bir edecek ‘kitap
soykırımı’ gerçekleşmiyor.
Belki kitap yoketme utancından kurtulduk ama bana kalırsa, ilçe
kütüphanesinde bir tek Orhan Pamuk kitabına bile
rastlanmayışı da az
utanç verici değil.
Yorumlar kapatıldı.