Gündüz Aktan
Türk-Ermeni Barışma Komisyonu TARC’ın düzenleyicisi David Phillips iki hafta önce İstanbul’a geldi ve kitabı ‘Unsilencing the Past’ın tanıtımını yaptı. İtibarlı üniversitelerimizde konferanslar, büyük gazetelerimize mülakatlar verdi ve haber televizyonlarının programlarına katıldı. Bir ilki gerçekleştirmiş ve uzlaşmaz tarafları yan yana getirmişti. Bazı köşe yazarlarımız Phillips’in söyledikleri ve yazdıkları hakkında yorumlarda bulundular. Tavsiyelerini değerlendirdiler.
Bu vesileyle George Jerjian adlı bir Ermeni’nin ‘Gerçek Bizi Özgür Kılacak’ adlı bir kitabı da piyasaya sürüldü. Kitap, TARC’ın New York’ta saygın bir STK olan ICTJ’ye yaptırdığı 1915 olaylarına ilişkin ‘hukuki’ bir çalışmayı içeriyordu.
TARC gerçek anlamda 2002’nin başında toplanmaya başladı ve 2003 Şubatı’nda sona erdi.
İki tarafı yan yana getirmekte bir ilk adım olarak önemliydi. Bazı Ermeni üyeler, Taşnakların ölüm tehditlerine göğüs gererek toplantılara katıldılar.
Görüşmelerde ortak bir zemin oluşturmak mümkün olmadı. Tarihçilerin, arşivcilerin ve psikologların ortak çalışma yapmaları yolundaki önerilerimizi Ermeni tarafı kabul etmedi.
‘1915-1923’ arasında olanlar onlar için bir soykırımdı; bütün dünya bu gerçeği kabul etmişti; Türkiye de kabul edince sorun çözümlenmiş olacaktı.
Kendileri açısından ‘mükemmel’ bu söylemin bir eksiği vardı. Soykırım Sözleşmesi’ne göre soykırıma yetkili mahkeme karar verebilirdi. Böyle bir karar yoktu. 1951’de yürürlüğe giren sözleşmeyi geriye doğru uygulamak da mümkün değildi. Ama bu engeli aşmak için Türkiye sözleşmenin geriye doğru uygulamasını kabul edebilir ve Ermenistan’la birlikte bir uluslararası mahkemede yargıya veya bir hakemlik mahkemesinde tahkime gidilebilirdi.
Benim uluslararası forumlarda sıkça yaptığım bu öneriyi Ermeniler sürekli reddediyordu. Zira hukukun kendi lehlerine olmadığını biliyorlardı. Ama iddialarına ölümcül tehdit oluşturan bu öneriyi bertaraf etmek için de yanıp tutuşuyorlardı. Phillips burada imdatlarına yetişti. ICTJ diye bir kuruluş vardı. Buna ‘Soykırım Sözleşmesi geriye dönük uygulanabilir mi?’ sorusunu sorabilirdik.
Bu sorunun hukuken cevabı çok basitti. ‘Anlaşmalar Hukuku konusundaki Viyana Sözleşmesi’nin 28. maddesine göre sözleşmenin geriye dönük işlemesi imkânsızdı. Bu cevabı almak için bir çalışma yaptırmak gerekmiyordu. Ama mademki Ermeniler istiyordu bir sakıncası da yoktu.
ICTJ’nin çalışması 28 Ocak 2003 günü çıktı. İlk bölümünde sözleşmenin geriye dönük uygulanamayacağı kabul ediliyor; bu nedenle Ermenistan’ın Türkiye’den toprak ve tazminat isteyemeyeceği belirtiliyordu. Bu, bizim lehimizeydi. Ama ikinci ve çok daha uzun bölümde, şayet geriye dönük uygulanabilseydi Ermeni olaylarının soykırım olacağı iddia ediliyordu. ICTJ kendisine sorulmayan bir soruya cevap vererek, Ermenilere istediklerini hukuk kisvesi altında vermişti.
Türk tarafı olarak aldatılmış hissettik ve TARC’tan ayrıldık. Kısa bir süre sonra TARC öldü.
ICTJ’nin ‘hukuki’ çalışması tek kelimeyle berbattı. Ermenilerin hukuk tezlerinin ne kadar zayıf olduğunu göstermek için 17-18 Şubat 2003 tarihlerinde TDN gazetesinde tam metnin yayımlanmasını sağladım.
19 Şubat nüshasında da konuya ilişkin bizim görüşlerimiz yer aldı. Bu görüşler çalışmayla birlikte yayımlanmak için ICTJ’ye de verilmiş, ama değil yayımlanmak atıfta dahi bulunulmamıştı. Zaten zayıf olan Ermeni tezinin tamamen yıkılmasını istememişlerdi.
O tarihten bu yana bu konuda dört-beş yazı yazdım. Özdemir İnce 27 Mart tarihli Hürriyet’te, TARC üyelerinin ICTJ’nin bu kararından haberleri olup olmadığını soruyor. Demek ki dikkatlerden kaçmış.
TARC gayriresmi diplomasi (track two) yöntemiyle kuruldu ve çalıştı. Bu yönteme göre, toplantılarda konuşulanlar katılımcılara atfen yayımlanamaz. Phillips kitabında sadece bu etik ilkeyi çiğnemekle kalmamış, geniş muhayyilesinin ürünü birçok gerçekdışı unsuru da ilave etmiş. Kitabı okuyan, benimle ve Özdem Sanberk ile bazı sorunları olduğunu kolayca anlayabilir. Soykırım iddialarına karşı görüşlerimiz, Ermeniler gibi onu da rahatsız etmiş olmalı.
Yorumlar kapatıldı.