İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermenilik ücreti otuz lira

Engin Ardıç

Yeni ceza kanunu, haber verme ve haber alma özgürlüğünün, yorum yapma özgürlüğünün yanısıra ‘mizahı da öldürecek’ diye korkuluyor.

Başbakanın kendisini kedi şeklinde gösteren karikatürcülere tazminat davaları yağdırması da buna örnek… Hatta, basında daha şimdiden kendisini ‘Adnan Menderes’le karşılaştırmalar’ falan başladı ki, biz bunu daha sonra, şöyle 2010 yılında falan bekliyorduk…

Oysa mizah ölecek diye korkmaya gerek yok, çünkü Türkiye’nin kendisi mizah. ‘Bayraklı pasta krizi’ bunun en güzel örneklerinden biri.

Korkmayın, bayrak inmez, bir mizah şaheseri olan cennet vatan bölünmez. Bunlara bakıp bakıp lahavle çeken yazar takımı da aç kalmaz.

Bakın geçenlerde de ne oldu?

Erzurum’un Pasinler ilçesinde ‘Ermeniler’den kurtuluş şenlikleri’ düzenlendi. Bu tür şenlikler hemen her kasabamızda her sene yapılır. Düşman işgaline hiç uğramamış kasabalarımız da üzülürler. Bizim ne eksiğimiz vardı da düşman buralara gelmedi? Şimdi ne güzel kurtuluşumuzu kutlayacaktık…

Bize de çocukluğumuzda ‘inşallah büyüyünce Atatürk olursun’ derlerdi, yani önce memleket bir batsın ki sonra sen kurtar!

Bu tür şenliklerde bir kısım halk ‘temsili milis kuvvetleri’ kılığına, bir kısım halk da düşman askeri kılığına girer; sonunda milis kuvvetleri Şerif Wyatt Earp ve adamları gibi kasabaya girer, Clanton biraderleri, pardon, düşmanları öldürür, ayyıldızlı bayrağa sarılmış ve bir direğe bağlanmış olan hoşur kızın zincirlerini çözüp kurtarırlar.

Orası burası mıncıklanan kızcağızın ve de babasının ne düşündüğü bugüne kadar kendilerine hiç sorulmamıştır.

Bu tür şenliklerde herkes elbette Türk askeri olmak ister. Ermeni ya da Yunan donuna soyunacak adam çıkmaz. Çünkü halkımız ‘kötü adam oynayanı’ affetmez; Ahmet Tarık Tekçe, Erol Taş, Altan Günbay, Önder Somer, Hasan Ceylan, Hüseyin Baradan gibi sanatçılarımızı sinema tarihi boyunca affetmediği gibi… Nuri Alço ile Tecavüzcü Coşkun’un durumu tartışmalıdır.

Biz de mahalle arasında askercilik oynadığımızda hepimiz general olmak isterdik, neferlik edecek çocuk çıkmazdı. Sonunda şöyle bir çözüm bulurduk: Vural birinci general, Engin ikinci general, Sedat üçüncü general, Nuran dördüncü general, Levon beşinci general.

Ne tuhaf, yıl 1958 falandı ama, Nuran ve Levon bizimle oynuyorlar, ‘bizim orduda’ görev yapıyorlardı! Üstelik bu çocuklar gerçek Ermeni’ydiler, ‘mahsuscuktan’ değil. Ben Nuran’ın kızkardeşi Belcuk’a aşıktım, daha doğrusu Gülten’i onunla aldatıyordum… Mahalle ordumuzda bir de Bulgar vardı, Olga’nın kardeşi Dinçe.

Meğerse biz mahallede Ermeni sorununu tarihçilere bırakmadan kendi aramızda çözmüşüz de haberimiz yokmuş!

Fakat şimdi, Pasinler ilçemizde ‘Ermeni oynayacak’ adam bulunamadığı için, belediye işsizlere teklif götürmüş.

Demiş ki, ‘çıkın iki dakika Ermenilik yapın, aha size adam başına otuz kayme!’

Önce yanaşmamışlar. Sonra, şu hallerinde otuz lira bile tatlı geldiğinden; istemeye istemeye kabul etmişler.

Fakat içlerinde bir endişe…

‘İlçede bize kötü gözle bakacaklar, tepki alacağız’ demiş birisi.

Keşke Orhan Pamuk’u çağırsaydınız yahu gösterilere… Kars’a gidemiyor ama belki Erzurum’a giderdi.

Birisi de ‘iş sahibi olsaydık bunu oynamazdık’ demiş.

Parasızlığın gözü kör olsun, insana Ermenilik bile yaptırıyor! Belediye reisi de ‘şimdi bunlar on beş gün insan içine çıkamazlar’ buyurmuş.

Bu sorunun çözümü var oysa: Ya gösterilerden Ermeni unsurunu kaldıracaksın, milis kuvvetleri boşa ateş edecekler… Fakat o zaman da tadı olmayacak… Ya da iki yüz kilometre kadar gidip gerçek Ermeni getireceksin, bahaneyle bir güzel de pataklarsın.

Orada da yoksul çok, bizimkiler otuz liraya oynuyorlar, onlar da otuz dolara gelirler.

Fakat geri dönüşleri zor: Vallahi Erivan sokaklarına on beş gün kadar çıkamazlar ha!

Yorumlar kapatıldı.