İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

1915’te soykırım olmadığını belgeleriz

TTK Başkanı Prof. Halaçoğlu, ‘Biz bu kadar rahatız’ dedikten sonra önerisini getiriyor gündeme: ‘Ben diyorum ki, Türkiye, Birleşmiş Milletler nezdinde bir uluslararası araştırma komisyonu kurulmasını teklif etsin. Herkes gelsin ve orada bu mesele konuşulsun.’

1915’te ne oldu?

– Ermenilerle Osmanlı Devleti arasında meydana gelen anlaşmazlık ve çatışmalar, 1915 yılında başlamadı. Ta 1881’lerde başlayan ve İngiltere, Fransa, Rusya gibi ülkelerin müdahaleleriyle gelişen bir süreçtir bu. Döneme ilişkin belgelere baktığınızda, Doğu Anadolu’daki altı viláyette yaşayan Ermeniler’in örgütlendiğini ve Rusların da desteğini alarak Müslüman köylerine saldırdığını görürsünüz.

Rusya ve Batılı devletler mi kışkırtıyor Ermenileri?

– Evet ama Ermeniler tarafından kurulan 21 ayrı örgüt de destekliyor bunu. Bu örgütlerin şubeleri Van’dan İstanbul’a kadar her yere yayılmıştır. 18 Mart’ta Çanakkale Savaşları başladığı sırada, Anadolu’da örgütlenen Ermeniler topyekûn bir isyan hareketine girişmişlerdir. 16 Nisan’da Van’da, 17 Nisan’da Çatak’ta, Bitlis’te, Elazığ’da, Zeytun’da, Adana’da başlayan isyan hareketleri sebebiyle Osmanlı Devleti, Almanlar’ın ve zamanın Genelkurmay Başkan Yardımcısı Enver Paşa’nın da isteği üzerine, bu bölgede yaşayan Ermenileri savaş dışındaki bir bölgeye nakletme kararı almıştır.

GÖNDERİLMEYEN VAR MI

Tehcir kapsamı dışında bırakılan Ermeniler var mı?

– İlk nakillerde Protestan ve Katolik Ermeniler yoktur. Daha sonra, bunlardan isyanlara bulaşanlar da nakledilmiştir. Ancak, mesela hastalar gönderilmemiş, hastaneye yatırılmış ve iyileştikten sonra gönderilmiştir. Dul kadınlar ve çocuklar da gönderilmemiştir. Amerikan belgelerinden aldığımız bir örnek vereyim. Adana şehir merkezinde 25 bin Ermeni yaşıyor. Bunlardan 17 bini sürgün edilmiştir, sekiz bini yerinde bırakılmıştır. Sadece bu bile, tehcirin Ermeniler’in iddia ettikleri gibi soykırım düşüncesiyle yapılmadığını apaçık bir biçimde gösteriyor.

Soykırım değilse bile ‘etnik temizlik’ amacı yok mu?

– Kesinlikle etnik temizlik ifadesi yanlıştır. Zira bu tabir, soykırımla eşdeğerdir. Ermenilerin zorunlu olarak başka bir bölgeye gönderilmelerinden murat, verdikleri zararların önüne geçmek olduğu için, bölgenin Ermeniler’den arındırılması amaçlanmıştır.

YARIM MİLYON İNSAN

Tehcir Kanunu ile birlikte ne kadar Ermeni göç ettiriliyor?

– Bizim Osmanlı arşiv belgelerine göre, ki burada yüzde 10 eksiğimiz olabilir, 438 bin Ermeni gönderildi. Hepsinin şehir şehir kayıtları var. Bununla beraber, bu kayıtların dışında bir miktar daha Ermeni gönderilmiş olabilir.

Peki tehcir döneminde Osmanlı coğrafyasındaki toplam Ermeni nüfusu ne kadardı?

– Osmanlı istatistiklerine göre, 1 milyon 296 bin Ermeni var. Justin McCarthy, 1 milyon 698 bine çıkartıyor Ermeni nüfusunu. Stanford Show ise Osmanlı sayımlarını esas alıyor. Patrikhane, 2 milyon 250 bin civarında bir nüfustan söz ediyor. Fakat Patrikhane’nin rakamları İngilizler tarafından bile itibara alınmıyor. Patrikhane’nin 1914 kayıtlarında 1 milyon 915 rakamı yer alıyor. Biz şöyle düşünüyoruz: Osmanlı kaynakları üçte bir oranında hata yapmaz. Yani 1 milyon 300 bin diyorsa, 450 binlik bir hata yapıyor olamaz. Biz bunun için 1.5 milyon civarında bir Ermeni nüfusu olabileceğine kanaat getiriyoruz.

Ermeni konvoylarına kimler saldırıyor?

– Bu gerçekten de çok önemli bir konu. Ne oluyor Ermenilere? Diyelim ki 1.5 milyon Ermeni var, bu 1.5 milyon Ermeni’ye ne oluyor? 1915’te Erzurum’dan Erzincan’a giden 500 kişilik bir Ermeni kafilesi, Kürt eşkıyasının baskınına uğruyor ve tamamı öldürülüyor. Bunların belgeleri var. Sadece Ermeni değil, İngiliz, Amerikan ve Rus belgelerinde de yazıyor. Ancak ‘Bu baskın ve katliamlar Kürtler tarafından yapılmıştır’ diye ortaya çıkmanın da gereği yok. O zaman Kürt-Türk ayrımı yapmış gibi bir pozisyona düşeriz ki, o da doğru olmaz.

Size göre ne kadar Ermeni öldü?

– Bana göre, hastalık, çatışmalar ve katledilme hadiseleri, Kafkasya’daki hastalıktan ölümler dahil, 300 bin civarında Ermeni öldü. Bunun 200 bini kesinlikle Kafkasya’daki hastalıklardan öldü. Blue Book’ta (Mavi Kitap zikredilen rakam da 600-800 bin arasındadır.

Bu rakamlar bile ortada büyük bir trajedinin olduğunu göstermiyor mu?

– Hiç kuşkusuz ortada büyük bir trajedi var. Bu trajedi, Ermenilerin öldürdüğü 519 bin Müslümanı da kapsıyor. Ancak şurası açıklığa kavuşmalıdır ki, ölen Ermenilerin büyük çoğunluğu hastalıktan ölüyor. Müslümanları öldürenler ise bizzat Ermeni çeteleri. Katledilenler, net rakamlarla elde edebildiğimiz kadarıyla sekiz-on bin civarında. Bunun dışında kalanların hemen hepsi hastalıktan veya açlıktan ölüyor.

Soykırıma veya etnik temizliğe kanıt olarak, Talat Paşa’nın Diyarbakır Valisi’ne gönderdiği telgraf gösteriliyor. Siz ne diyorsunuz bu telgrafa?

– Telgrafta, hiçbir zaman ‘katledin’ diye imá bile yok. Bu telgrafı anlamak için hem Osmanlıca’yı, hem de Osmanlı belgelerinin dilini iyi bilmek gerekir.

Telgrafta, ‘katledin’ diye bir imá yok belki ama ‘katletmeyin’ diye bir netlik de yok.

– Ama o anlama getiriyor. Eğer devlet, Ermenilerin katledilmesini istiyor olsaydı, o telgrafı çekmezdi zaten. Bütün şifre telgraflar tam takım halinde Osmanlı arşivlerinde mevcut. Bırakın emri, bir tanesinde bile böyle bir imáda bulunulmuyor. Aksine pek çok belgede, kafilelere zarar vereceklerin şiddetle cezalandırılacağı bildiriliyor. Katliam yapmayı planlayan bir devlet bu kadar ketum olabilir mi?

KOMİSYON KURULSUN

‘Bu tarihi bir konudur, bırakalım tarihçiler tartışsın’ aşamasına nasıl gelindi?

– Eskiden bu konu ile ilgili pek çok şey bilinmiyordu ve bu nedenle kimse kendisine güvenemiyordu. Çünkü Osmanlı arşivleri tasnif edilmemişti. Bu konuya ilişkin bölümler 1990’dan sonra tasnif edildi. Diğer taraftan, biz yaklaşık üç-dört yıldır, dış arşivleri ciddi olarak tarıyoruz. Amacımız da, böyle bir şeyin gerçekten olup olmadığını ortaya çıkartmak. Biz şu an, ‘Fransızlar soykırımı mı kabul etmek istiyorlar, buyrun gelin masaya, oturup konuşalım. Neye göre soykırım iddiasında bulunuyorsunuz’ diyebilecek duruma geldik. Çünkü artık elimizde belgeler var.

‘Tarihi tarihçilere bırakalım’ tezi üzerine Prof. Şükrü Hanioğlu bir makale yazarak, hem meseleyi tarihçilere bırakmanın doğru olmayacağını, hem de belge değiş-tokuşunun sorunu çözmeyeceğini söyledi. Sizin fikriniz nedir?

– Ben Şükrü Hanioğlu’na katılıyorum. Ben de aynı şeyi söylüyorum. Şimdi bakın, biz ‘Tarihçilere bırakalım’ derken şunu kastediyoruz: Öncelikle bu konu araştırılmalı, bir alt zemin ortaya çıkmalı diyoruz. Bir iddiada bulunuyorsunuz ve ‘Ermeniler soykırıma uğradı’ diyorsunuz. Peki, bununla ilgili bir belge sunmanız gerekmez mi? Burada da birisi çıksın, ‘Osmanlı şu kararı aldı, şu emri verdi ve şöyle bir uygulama yaptı’ desin. Bir toplumu yok etmek isteyen bir devlet, bütün yabancı yardım kuruluşlarına o kampları açar mı? Sadece Suriye’de 486 bin Ermeni’ye yardım ediliyor. Ben diyorum ki, Türkiye, Birleşmiş Milletler nezdinde bir uluslararası araştırma komisyonu kurulmasını teklif etsin. Herkes gelsin ve orada bu mesele konuşulsun. Biz bu kadar rahatız.

Sorunun çözümü için önerileriniz nedir?

– Belgelere dayalı olarak konuşmayı öneriyorum. Belgeler dışında hiçbir şey konuşmayalım ve her şeyi belgeleyelim. Ermeni soykırımını kabul eden Sayın Halil Berktay veya Sayın Taner Akçam hangi belgelere göre konuşuyorlar? Osmanlı arşivlerine girmediklerini biliyorum. Halbuki yapılması gereken, belgelerle söylediklerini ispat etmektir. Bir iddia ortaya atıyorsanız, bunu kanıtlamak zorundasınız. Biz soykırım olmadığını belgeleyebilecek durumdayız. Onların elinde de soykırım yapıldığına dair bir belge varsa, bunu bugüne kadar ortaya koymaları gerekmez miydi?

Teşkilat-ı Mahsusa

Ne yabancı arşiv belgelerinde, ne de Türk arşiv belgelerinde Teşkilát-ı Mahsusa ile ilgili tek bir kelime bile yok. Teşkilát-ı Mahsusa çok küçük bir grup ve farklı bir sebeple teşkil edilmiş. Bunların görevi çok farklı. Katliamla filan uğraşacak ne vakitleri, ne de sayıları var.

Belgeleriniz nerede

Ermeni soykırımını kabul eden Sayın Halil Berktay veya Sayın Taner Akçam hangi belgelere göre konuşuyorlar? Yapılması gereken, söylediklerini belgelerle ispat etmektir. Bir iddiada bulunuyorsanız, kanıtlamak zorundasınız.

(Yarın: Prof. Dr. Halil Berktay)

Yorumlar kapatıldı.