İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Nuray Mert: Ahlaksız teklif – RADIKAL

Türkiye üzerinde, ABD’nin Ortadoğu’da istediği
müdahalelerin koşulsuz destekçisi olması yönünde,
muazzam bir baskı var.

Bir gün hükümetin sallantıda olduğu söylentisi
çıkıyor, diğer gün
AB yolunun zora girdiğinden dem vuruluyor. Diğer taraftan,
Cumhurbaşkanı’nın
Suriye ziyareti engellenmeye çalışılıyor. Türkiye’de,
bölgesindeki işgal harekâtının taşeronluğuna karşı direnecek
politikalar üretilebilir mi? Bilemiyorum.

‘Soğuk Savaş döneminin batmayan uçak gemisi’ diye
nitelendirilen
bir ülke, kendini ne kadar toparlayabilecek göreceğiz. Soğuk
Savaş
döneminin bitiminden bu yana geçen zamanı sağ ve sol
cenahlarda
safsatalarla geçirdik, artık safsata denizi bitti.
Bakın son baskı konusu ‘Ermeni soykırımı’ meselesi. Wolfowitz,
son olarak ABD adına, ‘Ermeni tezlerine karşı Türkiye yeni
açılımlarda
bulunmalı’ mesajını geçti. Bu, eski ve maalesef şimdiye kadar
işleyen
bir taktik. Türkiye, bugüne kadar, Ermeni meselesi
gündeme gelmesin
diye, elinden geleni yaptı. Şimdi yine aynı teklifle karşı karşıya,
kısaca söylenen şu: ‘Gel bizim suçumuza ortak ol, seninkini
gizlemene
yardım edelim’.
Tarihin bir dönemecinde olanlardan dolayı bir toplum
‘suçlu’ ilan
edilebilir mi, olanlara ‘soykırım’ denilebilir mi? Öyle veya
böyle, bu
neden Amerikan Kongresi’nin, Fransız parlamentosunun meselesidir?
Bunlar ayrı mesele. Dönem dönem, gündeme gelmesinin
temel nedeni, bir
büyük trajedinin üzerinden politik pazarlık, hatta
siyasi şantaj yapma
gayreti, bunu görmemek için kör, anlamamak için
aptal olmak lazım.
Peki,
hal böyle diye, bir toplum sonuna kadar yalanla yaşayabilir mi?
Bırakın vicdani hesaplaşmayı, bu mesele bir kere şantaj konusu olduktan
sonra, bu şantajı susturmak için nelerden vazgeçmek,
kimlere, ne kadar
suç ortağı olmak gerekir, hiç düşünülmez
mi? Düşünülmezse, iş gelir
buraya dayanır;
‘Suç ortağı olun, günahınızı gizleyelim’ denilir.

Ermeni meselesi, soykırım falan değil, ama herkes biliyor ki, tam
bir tarihsel trajedi. Osmanlı İmparatorluğu
çözülürken, bir sürü trajik
olay yaşandı, bunların en büyüklerinden biri, Ermeni tehciri
ve
katliamları. Kim başlatmış, ne olmuş, oturup konuşulur, bir zamanlar
emperyal çıkarları için insanları kışkırtıp kırdıranların
şimdi
‘soykırım’ iddiası üzerinden şantaj yapmaları da, ‘Hiçbir
şey olmadı,
gül gibi geçiniyorduk’ diye kafaları kuma gömmek de
tam bir hezeyan
simetrisi.
Türkiye’nin bu belalı coğrafyada, tarihin bu dönemecinde
önüne
çıkan iki yol var; biri şantajla, tehditle, teklifle, parlak
vaatlerle,
hayali mükafatlarla, kısacası her yolla, ABD
öncülüğündeki emperyal
hegemonyanın taşeronluğunu gık demeden kabul etmek veya bu coğrafyada
barışa yönelik
tüm imkânları kullanmak için sonuna kadar direnmek.
Ermeni
meselesinin şantaj olmaktan çıkmasının yolu, meselenin
Türkiye ile
Ermenistan arasında konuşulmasının yolunu bulmak. Bunun için,
her
şeyden önce, bu coğrafyadaki husumetleri kışkırtarak beslenenleri
devreden çıkarmak gerek. Ermenilerin ve Türklerin kafa
kafaya verip
bunu yapmasından başka çıkar yolları yok.
‘Ermeni tezlerine karşı Türkiye yeni açılımlarda bulunmalı’
ne
demek? Ahlaksız bir teklif bu! Ermeniler neden tarihlerine dair bir
trajedinin, başkalarının şantaj malzemesi olmasına ön verir?
Türkler
neden bu şantajı her defasında görür? Bu daha ne kadar devam
edebilir?
Gelin vicdan hesaplaşmamızı bir an önce yapalım, kimsenin
suç
ortaklığı teklif etmeye yüzü olmasın. Herkes için daha
iyi olan bu
değil mi?

Yorumlar kapatıldı.