İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Rezil Olmak!

Eğer 8 Mart tarihli Milliyet gazetesi haberi doğru ise, Türkiye
kendisini rezil etmeye hazırlanmaktadır. Eğer, CHP lideri Baykal,
Başbakan Erdoğan’ı, İngiliz Parlamentosuna resmi yazı yollama konusunda
ikna ederse, gerçekten rezil olacağız. Bu yazım inşallah
geç kalmaz ve yetkililer arasında bazı okuyanlar olur da
Türkiye büyük bir skandaldan kurtulur.

Ben birşeyi anlamıyorum. Anlamakta gerçekten zorluk
çekiyorum. Ortada tuhaf bir durum var. Tuhaf durum sayın
Şükrü Elekdağ ile ilgili. Anladığım kadarıyla sayın Elekdağ
Mavi Kitap hakkındaki, tamamiyle uyduruk (bu tanımı kullandığım
için okuyucudan özür dilerim ama inanın tamamiyle
uyduruk) görüşleriyle sayın Baykal’ı ikna etmiş
gözüküyor. Ama ben bu noktada Baykal’ı anlamakta
zorlanıyorum. Niçin mi? Çünkü, birisi bana Mavi
Kitap hakkında bu tür iddialarda bulunsa, bir parti başkanı,
sorumlu bir insan olarak ilk tepkim, “bulun şu kitabı bana” olur.
Kendim okumayacaksam bile, danışmanlarımdan birisine, “bakın bakalım,
durum nedir?”, diye sorar ve araştırma yapmalarını isterim.

Kitap hakkında ilk, basit ve sıradan bir araştırma ile, elde edeceğiniz
bilgi şudur: The Treatment of Armenians in the Ottoman Empire,
1915-1916: Documents presented to Viscount Grey of Falloden by Viscount
Bryce. Co-author ARNOLD TOYNBEE. Ed. with an introduction by ARA
SARAFIAN. [Uncensored Edition]. Princeton [NJ], 2000. [Ermeniler’in
Osmanlı İmparatorluğu’nda Karşılaştığı Muameleler, 1915-16 Vikont Bryce
tarafından Falloden Vikontu Grey’e sunulan belgeler, Bir
Önsöz ile Yayına Hazırlayan Ara Sarafian (Sansürsüz
Baskı), Princeton, NJ, 2000]

Yani Kitabın 2000 yılında yapılmış bir yeni baskısı vardır ve bu baskı
sansürsüzdür. Yani 1916 yılında çıkartılmış olan
kişi ve yer isimleri bu baskıya konulmuştur. Zaten, bu kişi ve yer
isimlerini içeren ek bir kitap daha 1916 yılında yayınlanmış
bulunuyordu. Ara Sarafyan, 2000 yılında kitabı yeni baskıya hazırlarken
bir de oldukça uzun bir önsöz yazmış. Şimdi siz, bu
ülkenin ana muhalefet partisi başkanı olsanız, bu kitaba bakmak
istemez misiniz? Veya danışmanlarınızdan bu kitabın
önsözünü okumalarını istemez misiniz?

Eğer haber doğruysa, Türkiye Hükümeti veya Parlamentosu,
İngiliz Parlamentosuna yazacağı mektupta, İngiliz Parlamentosunun “Mavi
Kitap”ın, “asılsız propaganda malzemesinden başka bir şey olma(dığı)”
yolunda açıklama yapmasını isteyecekmiş. Mektupta ayrıca Mavi
Kitap hakkında şu iddilara yer verilecekmiş: “Mavi Kitap,
görünürde kişileri Osmanlı misillemesinden korumak
amacıyla, görgü tanıklarının gerçek isimlerini
açıklamamakta ve bu kişilere kod adlarıyla atıfta bulunmaktadır.
Kısa bir süre önce İngiliz arşivlerinde bulunan Mavi
Kitap’taki kod adlarının kimlere ait olduklarını gösteren bir
savaş propaganda bürosu belgesi, bu 150 kişiden, 59’unun
misyonerlerin, 52’sini Ermeni aktivistlerin ve yedisini de isyancı
Ermeni Taşnak liderlerin oluşturduğunu ortaya koymuştur. Geriye kalan
32 kod adına gelince, bunlar ya tamamen uydurma kişilere aittir, yahut
da aynı kişinin başka bir kod adıyla tekrardan gösterilmesi sonucu
Mavi Kitap’ta yer almıştır.” Sonuçta Mektupta, “kitabın savaş
sırasındaki Tüm İngiliz vahşet propaganda etkinlikleri gibi
uydurma ve yarı uydurma veya tarafgir rapor ve algılamalar üzerine
bina edilmiş bir aldatmaca olduğu” tekrar edilecekmiş.

Eğer gerçekten Mektup’ta bu bilgiler tekrar edilirse ve bu
mektup İngiliz Parlamentosuna yollanırsa, Türkiye rezil olur.
Niçin mi? Çünkü söylediğim gibi, “kısa bir
süre önce İngiliz arşivlerinden bulunan Mavi Kitap’taki kod
adlarının kimlere ait olduklarını gösteren bir savaş propaganda
bürosu belgesi” lafı tamamiyle bir palavradır. Mavi Kitap’taki yer
ve şahıs isimleri çıkartılmış ve ama bu ek bir kitap olarak 1916
yılında basılmıştır. Yani bu ek kitap da piyasada ve
kütüphanelerde onlarca yıldır mevcuttu. İsteyen istediği gibi
bulabilirdi bunları. Ara Sarafyan, kitabı hazırlarken, bu şahıs ve yer
isimlerini yerli yerine koymuştur o kadar. Ayrıca bazı ek bilgiler de
vermiştir. Bunların başında, kitapta geçen belgelerin
tümünün yeri yurdunun belli olduğudur.

Ara Sarafyan şu bilgileri verir: Bugün Kew’daki Devlet Arşivleri
Ofisi’nde (Public Record Office) tutulan Toynbee Notları (Toynbee
Papers) savaş zamanı yapılan bu yayının nasıl derlendiğine dair
bilgilerle doludur. [F.O. 96/205-11 (Toynbee Notları, altı kutu),
Public Record Office, Kew]. Bu notlar arasında Arnold Toynbee’nin
yaptığı bu derlemenin orjinal kopyası, Toynbee’nin aracılardan ya da
bizzat kaynaklardan bilgi istemek için yaptığı günlük
yazışmalar ve başvurduğu gazete küpürleriyle broşürlerin
bir dökümü de yer alır. Toynbee Notları her bir kaydın
kaynağını ve nihai yayına dahil edilme kriterlerini de açıklar.

Toynbee’nin kullandığı belgelerin çoğunluğu Amerikan
Belgeleridir. Raporların büyük bir kısmı Amerikan Dışişleri
Bakanlığı’ndan geldiği için bu tür raporlar Washington
D.C.’deki Ulusal Arşivler’de (National Archives) halen bulunabilir.
Örneğin, Kayıt Grubu (Record Group) 57, Amerikan Dışişleri
Bakanlığı Genel Arşivi, Türkiye’nin İç Meseleleri
1910-1929, Ulusal Arşivler (General Records of the Department of State,
Internal Affairs of Turkey 1910-1929, National Archives), Washington
D.C.; Henry Morgenthau’nun Notları, Kongre Kütüphanesi
(Papers of Henry Morgenthau Sr., Library of Congress). Her iki
koleksiyon da mikrofilme aktarılmıştır ve halihazırda araştırmacıların
kullanımına açıktır. Ayrıca bu belgeler gene, Amerika’nın
Yabancı Misyonları İdare Heyeti (American Board of Commissioners for
Foreign Missions-ABCFM) arşivlerinde mevcuttur. Sözü edilen
arşivler Washinton D.C.’deki Ulusal Arşivler (National Archives) ve
Houghton Kütüphanesi’ndeki (Cambridge, Mass.) arşivlerdir.

Bu raporlar arasında, doğrudan Amerikan Dışişleri Bakanlığına ait olan
belge sayısı 41’dir ve bunlar Ara Sarafyan tarafından tek tek
gösterilmiştir. Bu 41 raporun 15 tanesi Amerikalı konsoloslar, 10
tanesi Amerikalı misyonerler, 8 tanesi de diğer ülke vatandaşları
(ki bunların 4’ü Almadır) tarafından kaleme alınmıştır. Raporların
6 tanesinin kaynağı belirtilmezken 2 rapor Ermeniler’in bir siyasi
partisinden gelmiştir.

Başka bir sayım esasına göre, yüzelli belgenin, 102 tanesi
“tarafsız veya savaşa taraf olmuş ülkelerin vatandaşları”
tarafından verilmiştir. Ermeni kaynaklı rapor sayısı çok azdır.
Ayrıca bilinmesi gerekiyor ki, İngilizler tarafından Mavi Kitap’a
konarak yayınlanan Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın ilgili kayıtlarının
birçoğu 1915 yılında zaten yayınlanmıştı. Bu tür raporlar
ilk defa, İngilizler’in yaptığı derlemeden önce, 4 Ekim 1915’te
New York’ta bir basın bildirisi olarak yayınlandı. Amerikan
diplomatlarının, konsoloslarının ve misyonerlerinin Osmanlı
İmparatorluğu’ndan gönderdikleri raporlardan oluşan bu basın
bildirisi Birleşik Devletler hükümetinin yardımıyla
Misyonerler örgütünün başkanı Barton tarafından
derlenmişti .

Bazı raporların misyonerlere ait olması nedeniyle, yanlış ve uydurma
oldukları tezine gelince, bu ciddi bir ırkçılıktır. Yani,
“misyoner olunca yalan söyler”, denmiş olunuyor. Peki bu
misyonerlerin bazılarının günlük tuttuklarını söylesem
ve bu günlüklerden birisinde, Enver Paşa’nın bu rapor sahibi
misyonerlerden birisinin oğluna Osmanlı Ordusu şeref madalyası
taktığını söylesem ne olacak? Çünkü
sözünü ettiğim doktor, Türk hastalara bakarken
yakalandığı tifus’tan ölmüştür. Enver Paşa’nın şahsen
madalya vermesinin nedeni ise, misyoner hastanesinde Türk
askerlerinin büyük bir özveri ile tedavi ediliyor
olmalarıydı. Yine bu misyonerlerin 1918 sonrası, bazı Amerikan Ermeni
örgütleri tarafından yoğun eleştiriye tabi tutulduklarını da
bilgi olarak eklersem ne olacak? Eleştiri konusu ne biliyor musunuz? Bu
misyonerlerin bağlı olduğu örgüt, Ortadoğu’da
Müslümanlara da yardım etmektedir. Ve özellikle Osmanlı
Devleti yıkıldıktan sonra Anadolu topraklarına yardım ulaştırmaya
çalışmışlardır. Ermeni örgütleri, “katillere yardım
etmek”le itham etmektedirler. Misyonerlerin faaliyetlerine,
örgütlerinin çalışma tarzına vb. yüzlerce
eleştiri yapabilirsiniz. Ama bu insanların gördüklerini
yazdıklarına “misyonerdir bu nedenle yalan söyler”, derseniz,
kimse sizi ciddiye almaz.

Tabii bir de Şükrü Elekdağ’ın, “misyonerler yalan
söyler” teziyle, Yusuf Halaçoğlu ve Türk Tarih Kurumu
ekibini de ikna etmesi gerekir. Çünkü malum,
Halaçoğlu ve ekibi de, Elekdağ’ın, “uyduruk haber yazmışlardır”
dediği bu misyonerlerin raporlarına dayanarak, ortada olanın soykırım
olmadığını ispata çalışıyorlar da… Yani neresinden tutsanız
tam bir rezalet ile karşı karşıyasınız.

Özetle söyleyeceğim şu: Türkiye kendisini rezil
etmemelidir. Şükrü Elekdağ, Ermeni soykırımı meselesinde,
tıpkı sayın Denktaş’ın Kıbrıs konusunda yaptığı gibi, tüm
Türkiye’yi burnundan tutmuş biryerlere sürüklemektedir.
Buna müsade edilmemelidir. Çünkü sadece
Şükrü Elekdağ’ın ve dolayısıyla mektupta ileri
sürülen iddiaların yalan, uydurma ve sahte olması nedeniyle
rezil olmayacağız. Bir başka nedenle de rezil olacağız. Biz Mavi Kitap
hakkında ulu orta konuştuğumuzda, İngilizler bizim karşımıza, 1917’da
İttihat ve Terakki’nin yayınladığı Beyaz Kitap’ı
çıkartacaklardır. [Dahiliye Nezareti, Ermeni Komitelerinin Amal
ve Harekat-i ihtilaliyesi, İstanbul, 1917] Ve diyeceklerdir ki, “bakın
biz bir kitap yayınladık ve buradaki belgelerin tümünün
kaynağı bellidir, çoğu Amerikan belgesidir ve Amerikan
arşivindedir. Merak ediyorsanız gidip okursunuz. Ama bunu yapmadan
önce şu sizin Beyaz Kitap için de aynı şeyi yapsanız nasıl
olur?” Yani, kaynaksız, mesnetsiz, belgesiz, palavralarla dolu kitap
yayınlayıp, bu kitabı 90 yıl Ermeni meselesinde en ciddi kaynak diye
piyasaya sürer, sonra da başkasının belgeli kitabına saldırırsak,
adama derler ki, önce git kendi kitabını da benim kitap gibi yap,
sonra gel konuşalım.

Akcam’ın bu yazısı 11 Mart tarihli BirGun gazetesinde yer almıstır.

Yorumlar kapatıldı.