İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Dilsiz Türkiye

Güneri Cıvaoğlu

Orhan Pamuk, bir İsviçre gazetesine verdiği demeçte, “Türkiye’de 30 bin Kürt öldürülmüştür. Bir milyon da Ermeni” dedi. Bu sözlerin yankıları sürüyor. Haluk Şahin’in aşağıdaki satırları da bu yankılardan biri… Ve önemli… Pamuk’tan öte “Dilsiz Türkiye” saptaması düşündürücü.

Milliyet okuyucusu için özetle yansıtıyorum:

“Bazı çevreler bu sözlerden yola çıkarak Türkiye’nin son dönemde çıkarttığı en önemli romancıya karşı çirkin bir kin ve nefret kampanyası başlattılar, işi tehditlere kadar vardırdılar.

………….. Orhan Pamuk, karşısında, ülkücülerden, aşırı milliyetçilerden, kripto-faşistlerden oluşan bir koalisyon olduğunu düşünerek kendisini aldatmamalı. Onlar elbette var. Ama Pamuk’un sözlerinden gocunan, kırılan, hayal kırıklığına uğrayanlar arasında, onun eserlerini beğenerek okuyanlar, hatta hayranlık duyanlar da var.

Bence, bu kesimce duyulan derin yaralanma duygusunun altında çağımızın çok önemli bir gerçeği yatıyor: Dilsizleşme……… bazı kişiler, kavimler, kültürler sürekli söz sırası alıp kendi dertlerini, isteklerini, öykülerini dile getirirken bazı diğerleri suskunluğa mahkûm; söz sırası alamıyor, meramını anlatamıyor.

………….Türkiye, 20. yüzyıl boyunca küresel iletişim sahnesinde işte böyle dilsiz bir ülke oldu. Hakkında konuşuldu, kendisine hakaret edildi………… ama dilsizlik zincirlerini kırıp kendisini ifade etmekte yetersiz kaldı.

‘Geceyarısı Ekspresi’ filmi bir örnektir. Birileri bu filmde Türk halkına en ağır biçimde hakaret etti; ne hakareti…………… küfretti. Dilsiz Türklerin yaptığı itirazları kimse duymadı. Ta ki, dürüst bir Amerikalı eleştirmen bu haksızlığa karşı çıkacak cesareti kendisinde buluncaya ve ‘Bu yaptıklarınızı başka hiçbir millete yapamazsınız. Öyle ya, Türkleri kim savunacak?’ deyinceye kadar.

Dilsiz Türkler ne ‘Geceyarısı Ekspresi’ne ne de ona benzer hakaretlere cevap verebildiler…

Orhan Pamuk adlı genç Türk yazarının dünya edebiyat piramidinin tepelerine doğru yükselmesi biraz da bu nedenle ilgi ve sevinç uyandırdı. Oh, nihayet, o dilsiz kültür adına evrensel ölçütlerde konuşacak biri çıkmıştı! Ve bakın, yabancılar onu dinliyorlardı!

……………ta ki, son röportajında olduğu gibi, Ermeni ve Rum lobilerinin kaba saba ağzıyla konuşmaya başlayıncaya kadar…

Açıklayayım: 1998’de Atatürk’ün hayatı hakkında bir filmin yapılması için her şey hazırdı. Bruce Beresford’un yöneteceği filmde Atatürk rolünü ünlü aktör Antonio Banderas oynayacaktı. Filmin mali çatısı Banderas’ın adı sayesinde kurulmuştu.

Ama ne oldu? ABD’deki aşırı milliyetçi Rum ve Ermeni lobileri Banderas’a karşı müthiş bir kampanya açtılar. Ona mektup ve e-posta yağdırdılar. Ne diyorlardı biliyor musunuz?

‘Atatürk 1.5 milyon Ermeni’yi, yüz binlerce Rum’u ve binlerce Kürt’ü öldürmüştür. Onun hayat hikâyesi anlatılamaz.’

Başarılı da oldular. Tehditlerden korkan Banderas filmden çekildi, mali çatı çöktü, bankalar paralarını geri aldılar. Film yapılamadı.

Orhan Pamuk kendisini buraların sözcüsü olarak görmekten hoşlanmasa da, birçok Türk onun eserlerini ‘bizden biri’ olarak okudu ve o kitapların çevirilerini yabancı arkadaşlarına ‘işte bizden birinin kaleminden, bizden bir öykü’ diye verdi.

Şimdi bu insanlar üzgünler.

Orhan Pamuk ‘Bir milyon Ermeni öldürüldü’ diyor. Bu rakamı nereden bulduğu kendisine soruldu, yanıtını görmedim.

……………

Belli ki, Orhan Pamuk’un verdiği rakam yanlış, önyargılı ve çarpık. Olgular konusunda kaba saba, hoyrat ve savruk derken bunu kastediyorum.

Romancılar romanlarında tarihsel gerçekleri biraz eğip bükebilir, hatta çarpıtabilirler. Bu onların ‘edebi’ hakkıdır. Tarihçiler ve gazetecilerin ise böyle bir hakları yoktur. Onlar verdikleri sayıların kanıtını sağlamak zorundadırlar.

‘İyi ki, Orhan Pamuk tarihçi ya da gazeteci olmamış’ diyorum.

Romanlarında duvara düşmüş gölgeler arasındaki ton farklarını görecek kadar duyarlı olan yazarın, tartışmalı tarihsel olgular konusundaki bu hantallığı ve keyfiliği, hiç beğenmediğini ima ettiği Türk gazetecilerinin düzeyinin bile altında..”

Yorumlar kapatıldı.