İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ben bir Türk dostuyum

Kendimi Türk-Amerikan ilişkilerinin savunucusu olarak görüyorum. Türk kamuoyunun gittiği yönü gördükçe hayli kaygılanıyorum

‘Avrupa’nın hasta adamı-yine’ başlıklı yazısı Türkiye medyasından yankı bulan The Wall Street Journal yazarı Robert E. Pollock ile söyleşi:

Yazınız Türkiye’de hayli tartışma yarattı. Bunu bekliyor muydunuz?

Umuyordum. Ben kendimi Türk-Amerikan ilişkilerinin savunucusu olarak görüyorum. Türk kamuoyunun görüşlerinin gittiği yönü gördükçe de hayli endişeleniyorum. Bu yazıdan sonra benim gibi Türk-Amerikan ilişkilerine değer veren Türklerin, seslerini yükseltme gereği duyacağını umuyordum. Çünkü ben, Türk-Amerikan ilişkilerine değer veren Türklerin çoğunlukta olduğunu düşünüyorum ve bu makalenin onların elini kuvvetlendireceğini umuyordum.

The Wall Street Journal’da son 20 yıldır Türkiye aleyhine bir haberin çıkmadığını biliyoruz. Türkiye’ye hep destek veren böylesine etkin bir gazetede Türkiye’ye sivri eleştiriler içeren bir yazının çıkması, ‘Acaba bu Washington’dan gelen bir mesaj mı’ sorusunu akla getirdi. Yazdıklarınız üst düzey Amerikalı yetkililerin görüşlerini yansıtıyor mu?

Evet, bu makale, Washington’ın Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceği açısından kaygılarını yansıtıyor. Çünkü Amerikalı yetkililer, Türkiye’de Amerika’nın aleyhinde çok çirkin şeylerin, hatta çoğu zaman yalanların söylendiğinin ve Türk hükümetinden hiç kimsenin çıkıp bu yalanlara

yanıt vermediğinin farkında. Bu bağlamda yazım tabii ki Amerikan hükümetinin görüşlerini yansıtıyor. Ancak yazıyı yazmamı Washington’dan birileri mi istedi diye soruyorsanız, bu sorunun yanıtı ‘Hayır.’

Yazınızda ABD Savunma Bakanlığı Müsteşarı Douglas Feith’in Türkiye ziyaretinden bahsederken, Türkiye’deki basının ve siyasetçilerin yarattığı ortamı ‘zehirli’ diye tanımlıyorsunuz. Bu yazınız Feith’in gezisinin sonucundaki resmi görüşü de yansıtıyor mu?

Tabii ki yansıtıyor. Feith, kendisi de Türkiye’deyken Türk siyasetçilerinin Türk-Amerikan ilişkilerini medyada savunmaları ve bunu kamuoyuna da aktarmaları gerektiğini açıkça dile getirdi. Bazı söylenenler çok sorumsuzca, onun da ötesinde yanlış ve yalan, hatta Nazi’lerin yazdıklarını aratmayacak ölçüde. Mesela, Yeni Şafak gazetesi hayatımda gördüğüm en sorumsuz gazete. Dünyada, ben böyle bir gazete görmedim.

Amerika Türkiye’de demokrasiyi desteklediğini belirtiyor. Türk medyasında çıkan ve sizin tepkinize yol açan, Rum Patrikhanesi’nin ekümenik olma iddiası ve ‘Sekizinci Gezegen tartışmaları’ gibi iddiaların yazılabilmesi bile demokrasinin Türkiye’de geliştiğini göstermiyor mu sizce?

Hayır, ben tam tersi olduğunu düşünüyorum. Siyasi, entelektüel, medya çevrelerinde kanıtı olmayan, kendi önyargılarını kamuoyuna empoze etmeye çalışan bir tutum sürdürmek demokrasiyi tehlikeye atan bir şeydir. Böyle ortamların yaratıldığı ülkelerde siyasi liderler bu tür yalan haberlere hemen meydan okumak ve onları yalanlamak zorundadır.

Mesela sizce ne yapılmalı?

Birinci yol, direkt olarak yanlış haberlerin yalanlanması olabilir.

Yeni Şafak gibi ‘sabıkalı’ gazeteler ise bence dışlanmalı. Beni yanlış anlamayın sansürlenmeli demiyorum, yine istediklerini yazabilmeli, ancak bence dışlanmalılar. Siyasetçiler, Yeni Şafak gibi gazeteler yayın politikalarını değiştirinceye kadar onlara röportaj vermemeli.

Yazınızda, “Türkiye kolaylıkla sıradan ikinci sınıf bir ülke konumuna düşebilir” diyorsunuz. Türkiye’yle Amerika uzun zamandır, yaklaşık yarım yüzyıldır, stratejik müttefik. İlişkiler bir anda böylesine kötüleşebilir mi sizce?

Kesinlikle. Bakın kimse kimyasal silah kullanan cani olarak anılmak istemez, hele de bu haberler doğru değilse. Şu anda Türk-Amerikan ilişkileri çok kötü bir yerde. 50 yıldır Türkiye hakkında iyi düşünen insanlar artık Türkiye hakkında o kadar da iyi düşünmemeye başladı. Kanımca bu Türkiye için çok tehlikeli. Sadece Amerika’yla arasının bozulması açısından değil, Avrupa’yla ilişkilerin bozulması açısından da tehlikeli. Sorun, artan Amerikan aleyhtarlığı da değil. Kuzey Amerika’ya bir astreoidin çarpacağı gerekçesiyle Amerika’nın Ortadoğu’yu kolonileştirmeye çalıştığını öne süren ‘Sekizinci Gezegen tartışmaları’ tam bir delilik. Avrupa Birliği paranoyak ve marjinal bir Türkiye’yi içine almaz.

Siz kendinizi Türk-Amerikan ilişkilerinin savunucusu olarak tanımladınız. Ancak bu makalenizdeki tutumunuz Türkiye’ye karşı hayli sert. Hatta çoğunluk sizi artık Türk dostu olarak da görmüyor büyük olasılıkla. Sizce Türk-Amerikan ilişkileri önemli mi yoksa makaledeki tutumunuz gibi inceldiği yerden kopsun diye mi düşünüyorsunuz?

Bence Türk-Amerikan ilişkileri çok önemli. Türkiye, dünyanın çok kritik bir bölgesinde, uzun zamandır iyi bir müttefikimiz. Soğuk Savaş’tan sonra önemi azalmadı, tam tersine önemi her geçen gün artıyor. Ayrıca diğer Müslüman ülkelere demokratik bir ülke olarak da ‘parlayan bir örnek’ teşkil ediyordu. O yüzden Erdoğan’ın Irak’taki seçimlerin meşruiyetini sorgulayan dünyadaki nadir liderlerden birisi olması yakışık almayan bir şeydir.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Son olarak tekrar etmek istiyorum ki, söz konusu yazı, bir Türk dostu tarafından yazılmıştır. Amacı da, Türk-Amerikan ilişkilerine değer veren Türklerin seslerini yükseltmesi için uygun ortamı yaratmaktır. Umarım bu amaca hizmet etmiştir.

(Radyonun 19 Şubat 2005 tarihli internet sayfasından alınmıştır.)

Yorumlar kapatıldı.