Yazar
Orhan Pamuk son günlerde çığırından çıkmış ırkçı, şoven saldırılara hedef oluyor. Saldırıların nedeni, İsviçre’de
yayınlanan bir söyleşisinde Orhan
Pamuk’un öldürülen Ermenilerden ve Kürtlerden
söz etmesi. Türk dışındaki kimlikleri düşman ilan eden
ve ellerinden gelse bu kimliklere varlık hakkı tanımayacak
çevreler açık tehditlerini, cezalandırma kararının ilanına kadar
vardırıyorlar.
Kanaatini
açıklayan bir kişiye yağdırılan bu nefret ve öfke, sorunlara şiddet dışında bir çözüm
üretemeyen, yasaklama ve cezalandırmadan başka
yöntem bilmeyen anti-demokratik,
militarist, yasakçı yönetim geleneğinden ve bu geleneğin
sürdürücülerinden güç alıyor, onların duygu ve düşüncelerine
tercüman oluyor.
Bu
ırkçı, şoven saldırılara, savcıları göreve çağıran
liberal etiketli köşe yazarları eşlik
ediyor. Böylece kamuoyu
gözünde suç kavramı ters yüz ediliyor. Kanaat
açıklama suç olarak sunulurken, kanaat açıklayana
karşı şiddet çağrıları ve cezalandırma yeminleri
meşrulaştırılıyor.
Yapılan
yayınlarda Orhan Pamuk’un Yahudi olduğu iddia edilirken, Yahudilik ifşa
edilecek bir sır, itiraf edilecek bir suçmuş gibi
gösteriliyor. Böylece Yahudi
yurttaşlara hakaret ediliyor, bu ülkede güven içinde
yaşama hakları gasp ediliyor.
Aynı
anda Ermeni yurttaşlara da Orhan Pamuk üzerinden
gözdağı veriliyor. Türkiye’de
yıllardır ders kitaplarında, devletin
resmi Internet sitelerinde Ermenilerin Türkleri
arkadan vurduğu, katlettiği anlatılır ve Ermeni kimliği
alabildiğine düşmanlaştırılırken, bu
tarih anlatımı dışında bir görüşün ifade edilmesine izin
verilmeyeceği, şiddet yoluyla engelleneceği ve cezalandırılacağı mesajı
veriliyor.
Orhan
Pamuk’u hedef alan saldırılar, Türkiye’nin tarihiyle
yüzleşmesinin koşullarını tehditle, göz korkutma ve sindirme
yoluyla yok etmeyi amaçlıyor. Oysa tarihle yüzleşmeden
demokratikleşme mümkün değildir ve tarihle yüzleşmenin
önkoşulu, özgür tartışma ortamıdır.
İnsan Hakları
Derneği İstanbul Şubesi olarak, dünyaya
sürekli reform sözleri veren,
her fırsatta çokkültürlülükten söz eden
hükümeti kamuoyunun karşısına çıkıp, bu ırkçı
nefretin, bu yasaları hiçe sayan,
kişi güvenliğini açıkça tehlikeye atan tehditlerin suç oluşturduğunu,
buna izin vermeyeceklerini ilan
etmeye davet ediyoruz. Büyük bir
pervasızlıkla yapılan bu yayınlar, sadece yasalara değil,
Türkiye’nin altına imza attığı, ulusal hukukun ve anayasanın da
üstünde yer alan uluslararası
sözleşmelere, evrensel insan hakları normlarına aykırıdır. Devletin en
yetkili ağızları, özgür
tartışmadan yana olduklarını, bunu engelleyici girişimlerin karşısında
olduklarını açıklamalıdırlar. Aksi takdirde
ülke ve uluslararası kamuoyuna yapılan
saldırıların devlet tarafından onaylandığı mesajı
verilmiş olacaktır.
Muhatabımız
yalnızca devlet değil. İnsan Hakları savunucuları olarak bizler
ırkçılığı reddeden, düşüncenin
serbestçe dile getirilmesinden yana olan
tüm kişi ve kuruluşları bir araya gelmeye,
demokrasiden ve özgür
tartışmadan yana ağırlık koymaya
çağırıyoruz.
Ayrıca
şu iyi bilinmeli ki, Türkiye gerek “Kürt politikası” gerekse
“gayrimüslim azınlıklar” ve tüm farklı kimliklere ilişkin
tavrı konusunda tarihi ile hesaplaşmadan demokratikleşme ve
sivilleşmeyi gerçekleştiremeyecektir.
Tarihsel
hesaplaşma konusunda da tüm demokratik kamuoyunu bu konuda duyarlı
olmaya çağırıyoruz.
İnsan Hakları Derneği
İstanbul Şubesi
Yorumlar kapatıldı.