İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Patrikhaneyi savunacağım derken ölçüyü kaçıran gazeteciler neyin peşindeler?

Arslan Tekin

Fener Rum Ortodoks Kilisesinin her ocak ayının ilk haftasında Hz. İsa”nın vaftizini kutluyoruz, diye Haliç”e haç atması televizyonların bir tür magazin haberleridir.

Çünkü hava buz gibi ve Rum Ortodoks gençler suya dalıp denize atılan haçı çıkarmak için yarışıyorlar.

Neresinden bakarsanız bakın bunun haber değeri vardır. Masum bir âdet ve masum bir yarışma, aslına bakarsanız. Rum Patriği tepki çekmeyeceğini bilse bu âdeti yaşatmak için daha büyük törenler düzenler, kendisine bağlı Ortodoks cemaatlerinden otobüslerle, uçaklarla adam getirtir… Ama o da biliyor ki, Müslüman mahallesinde salyangoz satınca göze batacaktır. Nitekim göze batmıştır… MHP”liler Patrikliğin bu âdeti yaşatmasını eski Bizans hayallerini canlandırmaya bağlamışlar ve onlar da aynı gün denize açılarak Patriğin Haliç”e haç atma ritüelini protesto etmişlerdir. Bu ritüeli yapmak ne kadar haksa, protasto etmek de o kadar haktır. Neden gocunuyorsunuz, neden kızıyorsunuz? Eğer kaba kuvvet varsa, Şzikî tazyik varsa hep beraber karşı çıkalım. “Hürriyet” gazetesinden E.

Özkök, akıl veren, tahakküm eden, karşısındaki küçümseyen bir üslûpla MHP”liler için bir yazı yazdı.

Ardından MHP”liler Adana”da büyük bir miting düzenlediler ve MHP Genel Başkanı Fener Petriğinin Haliz”tan haç çıkarma ritüeline karşı çok ağır konuştu.

Bence bu konuşma Patrikliğin tavrından çok, E.

Özkök gibilerine bir cevaptı.

E.

Özkök ve gibileri: “Devlet adamı kişiliğiyle görmüştüm sizi, yoksa yanılıyor muyuz.” sorularına, “Haklısınız.

Bizimkiler bin densizlik yapmışlar, kusura bakma biz değişmiştik.” bir cevap verileceğini sanmışlardı. Doğrusu MHP Genel Başkanının E.

Özkök”ün bu yazısından sonra bir mektup gönderip: “Yanlış anladınız.” diyeceğinden çekiniştim.

Allah”tan tuzağı gördü. Yazılarımı bilirsiniz… Türklerle Rumların sertleşmesinden, restleşmesinden kimseye fayda gelmeyeceğini yazıp durdum.

“Aynaroz Papazı” kitabım yeni çıktı (Elips Yay., 0312.447 04 57).

Orada ağırlık Yunanistan ve Rumlardır.

Türkiye”den göçürülen Karaman Türklerini (Rumlarını), sadece papazların ve keşişlerin yaşadığı Aynaroz yarımadasını -buraya giren ilk gazeteciyim- okuduğunda hiçbir düşmanlığım olmadığını göreceksiniz.

Daha ötesi Haliç”e haç atan Bartholomeos”la yapılmış ayrıntılı bir röportajım da kitapta yer almaktadır. Yunanisbtan”ın İstanbul Başkonsolosuyla bir görüşmemde, sol kimlik taşıyanları ikna değil, milliyetçileri ikna etmek gerektiğini söylemiş ve “haklısınız.” cevabını almıştım.

Yanlışlık da burada: Sol kimlik için “milliyet” ve “vatan” kavramı son derece elastikî… Asıl milliyetçiler birbirlerini anlayabilmelidirler.

Bir Türk milliyetçisi olarak iki halkın da birbirine zarar vermeden nasıl yaşamaları gerektiği üzerine kafa yordum ve Yunanistan”a, Kıbrıs”a giderek röportajlar, araştırmalar yaptım. Onun için elinizdeki bu yazı peşin hükümle yazılmamıştır.

MHP genel başkanı bir politikacıdır… Halkına vereceği mesajları vardır… Konuşmasını ona göre ayarlar.

“Hürriyet”ten E.

Özkök, “Radikal”dan İsmet Berkan gibileri çıkıp kimseden hesap soramazlar ve akıl veremezler.

İ.

Berkan densizliğini daha ileri götürüyor; savcıları göreve çağırıyor: “Atın bunları hapse!” diyor… E.

Özkök ve İ.

Berkan gibileri PKK”yı, bölücüleri, Başbakanlık çatısı altında ikinci Sevr görüşmeleri yapanları şirin gösterirler ama MHP”lilere gelince düşmanlıklarının sınırı yoktur.

Bir de söze “Avrupa Birliğine girecekken…” diye başlamaları yok mu? MHP”liler Avrupa Birliğine Türkiye”yi hiçbir zaman almayacaklarını delilleriyle ortaya koymuşlardır.

Onların Avrupa Birliği meselesi yok ki, “Avrupa Birliğine girecekken…” sözünün anlamı üzerinde dursunlar! Tahakkümcü, akıl verici yazı yazanların -kusura bakmayın- nasıl bir “d…lak” olduklarını düşünün artık! . Ege Cansen de “Hürriyet” gazetesinin yazarıdır.

Bu kadar yazacağıma Cansen”in aşağıdaki yazısını alsam yeterli cevap verilmiş olurdu: “Ülkemizin laik Şkir önderlerinin duruşuna bir göz atın.

Konu, Türk-Ermeni ilişkileriyse, mutlaka Ermeni”ler haklıdır.

Konu Türk-Rumlar ilişkisiyse, haklı olan kesinlikle Rumlardır.

Sorun, İslam-Hıristiyan sürtüşmesiyse, mutlaka Müslümanlar haksızdır.

Ortada bir isyandan doğan ölümlü bir çatışma varsa, kesinlikle ölen isyancı haklı, Türk devleti suçludur.

Türk Şlm yapımcıları veya roman yazarları için Avrupa”da beğeni kazanmanın tek bir geçerli yolu vardır.

O da kendi milletini ve devletini yerin dibine batırmaktır.

Türklerin ne kadar kaba ve vahşi olduğunu Batı”lılara anlatıp da Batı”da alkış almayan edebiyatçı var mı ? Eh bir defa Batı”da beğenilmişse, kendisinin Türkiye”de baş tacı edilmesi vaciptir.” . Burada Prof.

Dr.

Erol Güngör”ü rahmetle anıyorum… Aydınlarımız üzerine çok güzel tespitleri vardır.

Kitaplarını bulun ve mutlaka okuyun.

. DİL MESELESİ . Bilinmesi gereken kelimeler . “Biyagrafi.Analiz”i çıkaran Mahmut Çetin”in “Boğaz”daki Aşiret” kitabı artık klasikleşmiştir… Kitabın adı terim olarak sosyolojiye de girdi.

En son Prof.

Dr.

Osman Fikri Sertkaya “Boğaz”daki Aşiret” ele aldı.

(Türk Dili, “Değerlendirmeler”, Sayı: 634, Ekim 2004.) Prof.

Dr.

Sertkaya, “(Boğaz”daki Aşiret”te) … Osmanlı İmparatorluğu içerisindeki başka milletlerden gelerek din değiştirip (ihtida edip) Müslüman olan dört mühtedî”nin sülâlesini incelemekte ve secerelerini vermektedir.” dedikten önce bazı terimler üzerinde duruyor.

Ben de size faydalı olacağını düşündüğüm Prof.

Dr.

Sertkaya”ın terim açıklamalarını buraya alıyorum: “Eğer bir Müslüman Müslümanlıktan ayrılıp başka bir dine girerse ona mürted ”dini reddeden” denilir.

Eğer başka bir dine mensup bir kişi dininden ayrılarak Müslüman olursa, ona mühtedî ”hidayete ermiş, ihtida etmiş” denilir.

Bugün Türkiye”de genellikle Sabatay Sevi müritlerinden olup Müsevîlikten Muhammedîliğe (Müslümanlığa) geçenler için ise Osmanlıcada avdetî, Türkçede dönme tabiri kullanılmaktadır.

Türkiye dışında ise meselâ geleneksel Çin dinî inanışından ayrılarak Müslüman olan Çinlilere Çince Hui (okunuşu: Huy), Doğu Türkçesinde ise töngen ”(dinden) dönen” denilmektedir.Bu kelime şimdilerde dungan şeklinde de söylenilmektedir. Eğer bir Müslüman vefat ederse erkeğine merhum, dişisine merhume denilir.

Her ikisi için ise rahmetli denilir ve iyi dua olarak da arkalarından ”Allah rahmet eylesin, Allah taksiratını affetsin” gibi temennilerde bulunulur. Eğer başka dinden bir kişi ölürse, ona rahmetli, merhum, merhume yerine müteveffa ”vefat eden (kişi), vefat etmiş (kişi)” denilir ve iyi dua olarak da arkasından ”toprağı bol olsun” temennisinde bulunulur.” (s.

611-612) . Doğu Türkistan”la ilgili değişik kitaplarda “dungenler” ve “huiler”e rastlamıştım ama “dungen”in “töngen” (dönen) olduğunu düşünmemiştim.

Bu vesileyle öğrendim.Diğerleri bilgimiz dahilinde… Terimleri iyi bilir, yerli yerinde kullarsak Türkçeyi de zenginleştirmiş oluruz.

Yorumlar kapatıldı.