“O günlerde Sezar Avgustus bütün Roma dünyasında bir nüfus sayımı yapılması için buyruk çıkardı. Bu ilk sayım, Kirinius’un Suriye valiliği zamanında yapıldı” (Luka 2:1-2). Kilisemiz’in Sevgili Mensupları, Rab İsa Mesih hakkındaki bilgileri sadece Kutsal Kitab’ın özellikle Yeni Antlaşma bölümünden değil, aynı zamanda O’nunla aynı çağda yaşamış olan bazı yazarlardan, ya da o çağa ait eserlerden ediniyoruz. Josephus Flavius, Plinius, Tacitus, Suetonios, Bar-Serapion, Tallus, Luçyen, ya da Museviler’ in inanç temellerini içeren en önemli derleme kitabı Talmud bunlar arasındadır. Günümüze gelince, Aralık 2002’de, bilimsel bir dergi, arkeologların Kudüs’te M.S. Birinci Yüzyıla ait topraktan bir kemik koruncağı bulduklarını müjdeliyordu. Koruncağın üstünde Rab İsa Mesih’in ve “Rab’bin kardeşi” diye anılan Aziz Yakub’un şefaat dualarını dileyen bir yazı kazılıydı. Karşıt ya da taraftar, tüm bu tanıklıklar, Mesih İsa’nın efsanevî bir kahraman değil, tam tersine yaşamış olan tarihsel bir kişilik olduğunu kanıtlayan verilerdir. Ancak Mesih’in Kutsal Doğuşu hakkındaki en doğru bilgiler yine de Yeni Antlaşma’nın İncil bölümünde bulunmaktadır. Örneğin, Rab İsa’nın doğduğu dönemde Roma tahtı üzerinde M.Ö. 27’den M.S. 14 yılına dek hüküm sürmüş olan “Avgustus” lakaplı bir imparator hüküm sürmekteydi. Daha sonra, yerine Tiberius geçti. Rab İsa’nın doğduğu dönemde Yahudi Kralı Büyük Hirodes, M.Ö. 40’dan M.Ö. 4 tarihine dek hükmetti. Hırsından aklını yitirmiş olan bu zorbanın acımasızlığı haklı olarak zamanın dünyasında yankı bulmuştu. Oğullarından üçünü öldürtmekten bile kaçınmayan bu tiran, benzer bir şekilde, İncil’de kayıtlı olduğu gibi, “Beytlehem ve bütün yöresinde bulunan iki ve iki yaşından küçük erkek çocukların hepsini öldürttü” (Mat. 2:16). Rab İsa’nın doğduğu yıllarda Roma İmparatorluğunun yetkili temsilcisi komutan Kirinius’du. Önce Anadolu’da, sonra da Kilikya ve Suriye’de görev yapmıştı. Rab İsa’nın doğumu, Kudüs’ten yaya olarak dörtbuçuk saat kadar uzaklıkta bulunan ve Kral Davud’un doğum yeri olan Beytlehem’de gerçekleşti. Mütevazi kasaba böylece bir kez daha tarihe geçti. Havarilerin döneminden itibaren yayılmaya başlayan ve Dosetizm (Görünüşçülük) adıyla anılan sapkın öğreti, Ermeniler arasında da yer edinmeye çalışmıştır. Bu öğretiye göre Mesih’in doğumu, hayatı, eziyetleri, çarmıha gerilmesi ve ölümü “hakiki değil, sadece görünüşte olmuş” olaylardı. Halen, günümüzde bile, bu sapkın öğretinin etkisinde kalan dinler ve sözde Hristiyan tarikatlar vardır. Elbette ki, İncil dışı bu öğretileri, doğru öğretiyi paylaşan tüm resulî ve kadim Hristiyan kiliseler reddetmektedirler. Ermeni Kilisesi, Dosetist misyonerlere karşı kararlılıkla direndi. 726 yılında Malazgirt’te toplanan Kilise Konsili’nde ruhani önderler, Ermeniler’ in yaşadığı bölgelerde yayılmaya çalışan ve Halikarnaslı Dosetist Jülyen’in takipçilerinden oluşan sapkın bir grubu Kilise’den tard etti. Büyük münzevi Theodoros Kırtenavor, Aziz Katolikos Hovhannes Otsnetsi ve Çevirmen Rahip Hosrovig, Dosetistler’e karşı yazdıkları özgün eserlerle halkı aydınlattılar. Yine günümüze dönecek olursak, birkaç yıl öncesinde de, İstanbul yayımlanan bir gazetenin başyazarı, köşe yazısında, “Nasıralı İsa’nın tarihselliği bile tartışmalıdır” iddasıyla okuyucularının aklında şüpheler uyanmasına neden olmuş, O’nun kişiliğinin efsanevî olduğunu ima etmişti... Dosetistler, geçmişte boş yere inananların akıllarını karıştırıp yersiz tartışmalara yol açtılar. Çünkü Yeni Antlaşma’da İncil yazarları Matta, Markos, Luka ve Yuhanna, Mesih İsa’nın yaşamını ve eylemlerini tutarlı ve kesin bir şekilde tarihi olayların akışı içersinde anlatmışlardı. * * * Kilisemiz’in Sevgili Mensupları, Ermeni Kilisesi öğretilerine göre, Tanrı’nın Tek Oğlu, ebedî Kelâm (Tanrı’ nın Sözü, Kelâmullah), biz insanların kurtuluşu için İlahi Öz’ün erişilmez yüceliklerinden inerek, Kutsal Ruh vasıtasıyla mükemmel insan olarak Kutsal Bakire Meryem’den doğdu. Tanrı’nın Sözü, mükemmel insan oldu; insanlığın beden, akıl ve ruh olan mükemmel doğasını Kendisi’yle birleştirdi. Böylece mükemmel Tanrı, kusursuz insanlığı, değişmeksizin, farklılaşmaksızın ve karışmaksızın Kendisi’yle birleştirdi. Yani, Tanrı Tanrı olarak kaldı, insan da insan olarak. Gebelik anından başlayarak Tanrılık ve insanlık tek İsa Mesih’te ayrılmaz bir şekilde birleşti. Gebelik anından itibaren İnsanlaşan Kelâm’ın işleyişinde, artık salt Tanrısal olandan ya da salt insanî olandan söz etmek olanak dışıdır. Tanrısal ve insansal öğeler, artık şahıs, doğa, irade ve eylem anlamında ayrılmaz bir bütünlükle tek Rab İsa Mesih’te birleşti. Her insanın varlığı zaman ve mekan içinde somutlaştığı gibi, Rab İsa da tam anlamıyla tarihsel bir kişiliktir. İşte bir ilahimizde sözü edilen “Büyük ve Mucizevi” denilen Doğuş Sırrı budur. İşte bugün, kiliselerimizde ve evlerimizde bu sırrı kutluyoruz. Gerçekten de, “göğe ve yere Sığmayan” kundak bezine sarıldı (Luka 2:12,16), ve “ Baba’dan ayrılmaksızın kutsal mağarada zuhur etti”(Doğuş İlahisi). Aziz Pavlos, İnsanlaşma Sırrı hakkında şunları yazıyor: “Mesih, Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrı’ya eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı. Ama kul özünü alıp insan bezeyişinde doğarak ululuğunu bir yana bıraktı. İnsan biçimine bürünmüş olarak ölüme, çarmıh üzerinde ölüme bile boyun eğip kendini alçalttı. Bunun için de Tanrı O’nu pek çok yükseltti ve O’na her adın üstünde olan adı bağışladı. Öyle ki, İsa’nın adı anıldığında gökteki, yerdeki ve yer altındakilerin hepsi diz çöksün ve her dil, Baba Tanrı’nın yüceltilmesi için İsa Mesih’in Rab olduğunu açıkça söylesin” (Filip. 2:5-11). * * * Tanrı’nın mucizeleri ve sırları elbette ki her zaman insan aklının ve sözlerinin çok üstünde olacaktır. Ancak kesin olan bir şey varsa, o da İsa Mesih’in tartışılmaz tarihî bir kişilik olarak öğretileriyle tarihe yön vermiş olmasıdır. Aynı zamanda, Mesih’in ruhani bedeni olan Kutsal Kilisesi, pek çok ulus gibi Ermeni halkının tarihini de geri döndürülemez bir şekilde biçimlendirmiştir. Bu Kilise halkımızın evlatlarına, havarilerin öğretisini, Hristiyan bir kimlik ve engin bir kültür armağan etmiştir. Ortaköylü şairimiz Vahan Tekeyan’ın şu sözü ne denli doğru ve bariz bir gerçeği dile getiriyor: “Ermeni Kilisesi benim ruhumun doğum yeridir...” Ermeni halkının şimdiki ve gelecekteki tüm kuşakları, Ermeni Kilisesi’nde bireysel ve toplumsal anlamda ruhlarına konuşan sayısız değerler bulacaklardır. Çünkü onların, kendi öz değerleri olduğunu anlayacaklardır. Mesih ve Kilisesi, bugün de, burada, aramızda, bizimle ve bizim kuşağımızla birliktedir, bizlerle ilgilenmektedir. Mesih’in kurtaran, kutsayan ve arındıran gücünü içimizde hissedebilmek için, O’nu Rabbimiz ve Kurtarıcımız olarak kabul etmemiz, ikrar etmemiz, O’nun öğreti ve görüşlerini yaşamımızda uygulamamız yeterlidir. Kilisemizin Sevgili Evlâdı, Bir süre için Rab İsa’dan ve O’nun Kutsal Kilisesi’nden uzaklaşmış olabilirsin. Bunu itiraf etmen, pişmanlık duyman ve bu mübarek bayram gününde O’nu tekrar kalbine ve ailenin yuvasına davet etmen yeterlidir. Aziz Atamız Katolikos Nerses Şnorhali ile birlikte dua ederek diyelim: “Tanrı’nın Oğlu, Gerçek Tanrı, Sen Baba’nın bağrından çıktın, alçaldın ve kurtuluşumuz için Bakire Meryem’den beden aldın. Çarmıha gerildin, gömüldün, ölülerden dirildin ve görkemle Baba Tanrı’nın yanına yükseldin. Göğün ve Senin önünde günah işledim. Egemenliğinle geldiğinde yanıbaşında çarmıha gerilen haydut gibi beni de hatırla. Tüm yarattıklarına ve büyük bir günahkâr olan bana merhamet et. Amen.“ Ermeni Kilisesi’nin sevgili ve öz evlâdı, inan ve kesinlikle emin ol ki, eğer Beytlehem’de koyunlarını otlatan çobanlar ve doğudan gelen üç bilgeler gibi gönülden iman edersen, işte o zaman Tanrı’nın Oğlu, senin kalbinde de doğmak için seni ziyaret edecektir. *** Kutsal Doğuş yortusu vesilesiyle İstanbul’daki, Anadolu’daki ve Girit Adası’ ndaki Ermeni Kilisesi’nin tüm evlatlarını sevgi ve dualarımızla kutluyoruz. Mesih’ten bizlere miras kalan sevgiyle tüm episkoposları, rahipleri, papazları, Kalfayan Topluluğu Başrahibesini, sargavakları, tbirleri, Surp Pırgiç Hastanesi Vakfi yöneticilerini, Başhekimini ve tabiplerini, cemaat ve kilise vakıflarımız yöneticilerini, kadın kollarını, cemaat okullarımızın kurucularını, müdürlerini ve öğretmenlerini, yoksullara ve engellilere yardım kollarını, dernekleri, insanî yardım kuruluşlarını, basınımızın yazarlarını ve çalışanlarını ve tüm imanlıları kutluyor ve hepsine mutlu bir Doğuş Yortusu dilerken, ruhanî, içtimaî ve hayrî çalışmalarında başarılar diliyoruz. Bu vesileyle başta Ermeni Katolik ve Ermeni Protestan kiliseleri olmak üzere, tüm kardeş kilise önderlerine, din görevlilerine ve cemaatlerine biraderane sevgilerimizi ve selamlarımızı sunuyoruz. Ayrıca bulundukları ülkelerdeki tüm zorluklara rağmen geleneklerini yaşatmak ve doğdukları topraklarla bağlarını korumak için ellerinden gelen gayreti sarfeden Diaspora’daki Surp Haç Tıbrevank, Getronagan, Esayan ve Mıhitaryan ve diğer tüm İstanbul Ermeni derneklerine, yurtdışındaki tüm dindar inananlara ve kilisesine adanmış halkımıza pederane selam ve sevgilerimizi yolluyoruz. Doğuş Yortusu vesilesiyle Eçmiyadzin, Kilikya ve Kudüs’teki tarihî Patrikliklerimiz için de dua etmeyi sürdürüyoruz. Dua birliği ve bayram coşkusu içersinde Kadasetli Tüm Ermeniler Katolikosu 2. Karekin Hazretleri’ nin, Kadasetli Kilikya Katolikosu 1. Aram Hazretleri’nin ve Saadetli Kudüs Patriği 2. Torkom Hazretleri’nin ve onlara bağlı tüm rahiplerin doğuş yortusunu kutluyor ve bugünün coşkulu müjdesiyle biraderane selamlarımızı yolluyoruz: “KRİSDOS DOĞDU VE BELİRDİ! KRİSDOS’UN BELİRİŞİ KUTLU OLSUN!” Pederane selam ve dualarımla PATRİK MESROB 5 Ocak 2005
Yorumlar kapatıldı.