İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Cehalet elden gidiyor

Hadi ULUENGİN

LÜTFEN söyleyin, tüm Türk – Osmanlı tarihi boyunca Müslümanlıktan Hristiyanlığa ‘transfer olmuş’ (!) ve adı sanı bir nebzecik duyulmuş kaç ‘şahsiyet’ tanıyorsunuz?

Hafızamı zorluyorum da Tevfik Fikret’in oğlu Halûk dışında kimse aklıma gelmiyor.

Tabii o da, peder beyin kimliği ötesinde zat-ı muhtereme ‘şahsiyet’ denilebilirse?

* * *

FAKAT buna karşılık, 1071 Malazgirt’inden beri ‘devşirme’, ‘yeniçeri’, ‘avdeti’ veya ‘dönme’ sıfatlarıyla kelime-i şahadet getirmiş İsevi ve Musevilerin haddi hesabı yoktur.

Sırf İmparatorluk ‘rical’imizde istavrozlu din kökeni taşıyanlar saymakla tükenmez.

Ama en önemlisi, Bogomil Boşnaklar; Ortodoks Pomaklar; yarı Latin Katolik – yarı Bizans Ortodoksu Arnavutlar; başta Girit ahalisi, çoğunluğu yine Bizans Ortodoksu Adalılar; Gregoryen Ermeni Hemşinliler, kavim veya mezhep olarak kitlesel şekilde İslamlaşmışlardır.

Bunların harmanlamasından da ‘Müslüman Türk – Osmanlı’ kimliği doğmuştur.

* * *

O halde ilkin şunu saptamamız gerekiyor:

İşte tarih ispatlıyor, hem yukarıdaki ‘etno – kültürel’ kimliğimizin; hem de aidiyetini yaşadığımız semavi dinin ‘ötekine dönüşmek’ cazibesine karşı derin bir bağışıklığı vardır.

Zaten salt dini açıdan baktığımız takdirde de, yalnız bizim coğrafyamızın değil bütün ‘ümmet-i Muhammedi’ sosyolojinin aynı tür ‘bağışık’la donandığını saptamak gerekir.

Nitekim, Ortaçağ’dan beri faaliyet sürdüren ilk İsevi ‘öncüler’; Katolik alemde hayati yer tutan Cizvit rahipler veya daha sonraki Protestan misyonerler seyahatnamelerinde daima, ‘Müslümanları Hıristiyanlaştırmak imkánsızdır. Üstelemeyin’ diye ‘öğüt’ vermişlerdir.

Peki, tarihi, imani ve beşeri olgu böyleyken, Ecevit familyasının da ‘şeref bahşettiği’ ve ‘ordu göreve’ şiarlı ‘Saddamcı Atatürkçü’lerle ajan – provokatör sabıkalı ‘Karanlıkçı Maocu’lara uzanan o ‘ulusalcı’ cenahın ‘din elden gidiyor’ şamatası neye dayanıyor?

Efendiciğime söyleyeyim, zevzekler buyuruyorlar ki ‘AB’ye girmek için misyonlara izin verilmesi son Osmanlı devrine benziyormuş ve hedef Türkiye’yi bölmekmiş’?

Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı ve de bilhassa, elinin körü!

* * *

BURADA, ‘öteki’ korkusundan kaynaklanan yalancılığa bir de kör cehalet ekleniyor. Doğru, yıkılış dönemi İmparatorluğumuzda ‘misyoner faaliyeti’ pes dedirtmişti.

Ama kesin biline ki, ‘hedef kitle’ Müslüman Türkler, Kürtler, Pomaklar filan değildi.

‘Ulusalcı’ zırvalama demagojinin daniskasıdır, o ‘hedef kitle’yi daima, ‘Memalik-i Osmaniye’ içindeki Hıristiyan ahali; yani ‘Doğu Kliseleri’ne mensup halklar oluşturdu.

İşte Gregoryen Ermenilerin Protestanlığa ve Katolikliğe bölünmesi; işte, İzmir’in yine Ermeni eşrafından Baladuryan ailesinin fermanla Katolik Baladur adını alması; işte Kadim Süryáni Klisesi’nin dışarıdan ‘reforme edilmesi’ (!), akademik lügatin ‘proselitizm’ dediği o ‘dini tavlama’ aktivitesi yüzde doksan dokuz virgül doksan dokuz İsevilere yönelik oldu.

Tevfik Fikret’in Halûk’u sonsuz istisnaidir ve de zaten başkasını sayamazsınız!

* * *

FAKAT, eğer ‘misyon rahle-i tedrisi’i ‘bölücü’ ürettiyse, bu, o tedrisatın, ‘millet’i ‘din’ eksenli saptayan imparatorluğa modern ‘ulus’ kavramını getirmesinden kaynaklanır.

‘Çıbanbaşı’ (!) ‘ilahi’ falan değil, ‘dünyevi’dir. ‘Uhrevi’ değil, laik ve sekülerdir.

Sorun ‘dinin elden gitmesi’nde değil, eski ‘millet’ tanımının tarihten gitmesindedir.

Nitekim, aynı rahleden geçmiş Müslüman bir Halide Edip Hanım da Sultanahmet’te başını bağladığı gibi, İsevi işgalciye karşı ‘kalkın, ey ehl-i İslam’ diye haykırmamış mıdır?

‘Ulusalcı’ (!) şarlatanlar, anladık ‘öteki’ korkusunda ödlekliğinize sınır yok ama, ‘din elden gidiyor’ provokasyonunda biraz ‘alçaktan uçun’ da cehaletiniz göz çıkartmasın.

Yorumlar kapatıldı.