İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeniler kullanıldı

05 Ocak 2005 Çarşamba

ANKARA- Genel Yayın Müdürümüz Fuat Bol’un hazırlayıp sunduğu ve yazarımız İsmail Kapan’ın sorularıyla katıldığı “Çerçeve’den Yansımalar” programının önceki akşamki konuğu gazetemiz başyazarı Yılmaz Öztuna idi. TGRT HABER TV’de yayınlanan programda, sözde Ermeni soykırımı iddiaları ve Türkiye’nin AB üyeliği tartışıldı. Üyelik müzakerelerinin başlamasıyla Türkiye’nin önüne birçok dosyanın konulacağı bunlar arasında sözde Ermeni soykırımının da bulunduğunu hatırlatan Öztuna, özellikle ABD ve Fransa’daki Ermeni diasporasının bu konularda çok etkin olduğunu söyledi.

Sultan Abdülhamit’e çirkin ithamlar

Ermeniler ile ilgili iddiaları tarih sayfalarından alıntılar yaparak değerlendiren Öztuna, Ermeni tezlerine en fazla karşı çıkan 2. Abdülhamit’in “Kızıl Sultan” sıfatıyla anılmasına dikkat çekti. Öztuna, 2. Abdülhamit’in, Berlin Antlaşması’nın 61. maddesinde yer alan ve bugün üzerinde 22 ilimizin bulunduğu 6 eyaletteki bazı düzenlemelerin Ermeniler lehine yapılmasını önlediği için bu tarz çirkin ithamlarda bulunulduğunu anlattı. İlk kez kendisinin kaleme aldığı ve Sultan Abdülhamit’in gerçek hayatını ortaya koyan eserin başında 33. derecede mason olan genel müdürün bulunduğu bir banka tarafından basıldığını ve 65 bin baskı yaptığını hatırlatan Öztuna, doğruların gerçek bilim adamları tarafından teyit edildiğini vurguladı.

Tehcir mi etnik temizlik mi?

Fuat Bol’un “Tehcir konusunda yazılan 5 bin kitap ve 20 bin makale ile zihinler bulandı ve birçok insanın kafası karıştırıldı. Gerçek nedir? Tehcir, etnik temizlik midir?” şeklindeki sorusunu cevaplayan Yılmaz Öztuna, tarihteki değişik isimlerden örnekler vererek tehciri açıkladı. Öztuna, 1915’te yaşananların Ziya Paşa tarafından karşılıklı birbirini öldürme olarak değerlendirildiğini, Türk aydınları tarafından da konunun tam olarak yeterli düzeyde araştırılmadığını dile getirdi.

Tarihçi kimliğiyle konuyu değerlendiren ve belgeler ışığında açıklamalar yapan Öztuna, “Çıkan isyanlarda ordu, eli silahlı çeteleri bastırdı. Sivil Ermenilere karışmadı” dedi.

Osmanlı’yı arkadan vurdular

Özellikle 3. ordunun 1915’teki Sarıkamış harekatında soğuğa yenilerek yok olmasını fırsat bilen Ermeni çetelerinin Rusya’dan temin ettikleri silahlarla Müslüman köylerini bastıklarını ve çoluk çocuk demeden katliama giriştiğini ifade eden Öztuna, “1915’te Çanakkele’de ölüm kalım savaşı verilirken Ermeniler, arkadan askerimizi vurdu ve köylerimizi bastı. Bunun üzerine savaş halindeki hükümet, Orta Anadolu ve Doğu Anadolu’da yaşayan Ermenileri imparatorluğun başka bir eyaletine göç ettirdi. Ermeniler kafileler halinde çok daha müreffeh olan Şam, Beyrut ve Bağdat gibi yerlere nakledildi. Ayrıca Kürt aşiretler, yer yer bu kafileleri vurdu. Osmanlı askerlerinin tamamı farklı cephelerde olduğu için aşiretler engellenemedi. Kış şartlarında gerçekleşen göçte kolera salgınından da ölenler oldu” diye konuştu.

“Millet-i sadıka” nasıl bu hale geldi?

Yılmaz Öztuna, Osmanlı Devleti tarafından sadık millet (Millet-i sadıka) olarak bilinen Ermenilerin nasıl bu hale geldiklerini şu sekilde açıkladı: “Bir yanda Ruslar, Doğu Anadolu üzerinden sıcak denizlere inmek istiyordu. Bir yandan da Fransızlar, Kudüs, Şam ve Hatay bölgesinde emellerini gerçekleştirmek için uğraş veriyordu. 1909’da başlayan Haçlı seferlerinin komutanlarının yüzde 60-70’i Fransızdır. Kudüs Krallığını kuran Fransa, Türklere çok kızıyordu. Çünkü, Türkler buraları adım adım geri alarak enkazı ortadan kaldırmıştır. Bu yüzden, hem Ruslar hem Fransızlar, Ermenileri kandırdı.” Sık sık gündeme getirmelerine rağmen ABD’deki senatörlerin bile bu konuyu çok fazla bilmediğini kaydeden Öztuna, “Soykırım iddiaları, Demokles’in kılıcı gibi bir siyasi baskıdır. Bundan kurtulmanın tek yolu AB’ye girmemizdir. O zaman, Türkiye’nin sınırı tartışılmaz. Türkiye ile Ermenistan arasında Azerbaycan topraklarının terk edilmesi şartıyla sıcak dostluklar kurulabilir. O zaman sınırdaki tüm kapılar açılır” değerlendirmesini yaptı.

Türkiye çok geç uyandı

Yılmaz Öztuna, Türkiye’nin redd-i miras üzerine kurulduğunu belirterek, “(Ermenilerin iddiaları, bizim meselemiz değil, o geçmişte kaldı) denildi ama tüm dünya bizi Osmanlı’nın devamı olarak görüyor. Fransızlar da birçok değişiklik geçirdi fakat devletleri hep Fransa idi. Türk diplomatlarının tek tek öldürülmesinin ardından Türkiye durumu fark etti ancak çok geç uyandık” dedi. Değişik dillerde yayınların başlamasıyla Türk halkının da bilinçlenmeye başladığını anlatan Öztuna, “İlk kez detaylarıyla bu konuyu lise ders kitabında ele aldım ancak daha sonra iktidara gelen Bülent Ecevit, kitapları SEKA’ya göndererek üzerine su sıktırdı” şeklinde konuştu.

Asıl savaş Ermeniler ile Kürtler arasındaydı

Yılmaz Öztuna programda, daha önce hiçbir yerde anlatılmayan ve kendisinin de şu ana kadar kaleme aldığı kitaplarda yer vermediği özel bilgileri ilk kez açıkladı. Öztuna’nın çarpıcı açıklamaları şöyle: “Ermeniler, yüzlerce köy basmıştır, on binlerce Müslüman öldürmüşlerdir. Ancak Ermenilerce öldürülenlerin 10’da 9’u Kürt’tür. Türkler de öldürülmüştür ama çok azdır. Osmanlı Devleti, tüm Müslümanları aynı teba olarak gördüğü için bu ayırımı yapmamıştır. Ermeniler’den canı yanmayan Kürt ailesi kalmadığından Kürt aşiretler, tehcir halindeki kafilelere saldırmıştır.”

Özerk devlet hayali

Ermenilerin özellikle Kürtleri öldürmesine de açıklık getiren Öztuna, “Ermenilerin en yoğun yaşadığı yer Sason’du ve (Şu an Batman’a bağlı bir ilçe) nüfusları yüzde 45 civarında idi. Zaten başka Ermeni nüfusunun yüzde 20’yi geçtiği başka eyalet yoktu. Katliamların yapıldığı coğrafyada önemli bir Kürt nüfusu vardı. Doğrudan doğruya Kürt nüfusunu oradan kaçırtarak, bu bölgelerde otonom bir bölge kurmayı hedefliyorlardı. İleriki yıllarda da müstakil bir devlet olacaklardı. Ama bunu uygulamanın imkanı yoktu” dedi.

Belgeselle iddiaları çürütelim

“Çerçeve’den Yansımalar”da Genel Yayın Müdürümüz Fuat Bol ve yazarımız İsmail Kapan’ın sorularını cevaplandıran Yılmaz Öztuna, soykırım iddialarına karşılık dışarıya dönük belgesel ya da konulu filmlerin yapılmasını, yabancı dillerde kitaplar basılarak Osmanlı arşivlerinin araştırmacılara açılmasını tavsiye etti. Öztuna, gerekirse, yabancı araştırmacıların beş yıldızlı otellerde ağırlanarak araştırma yapmalarına imkan verilmesini istedi.

2010’da tam üye olabiliriz

“Çerçeve’den Yansımalar” programında Türkiye’nin AB ile ilişkilerini de yorumlayan Yılmaz Öztuna, son iki senede gerek icra, gerek yasama organlarının ciddi gayretler göstererek Kopenhag Kriterleri’ni gerçekleştirdiğini söyledi. Öztuna, “Tam üyelik için 10-15 yıl verilmesini kabul etmiyorum. AB ülkeleri, kendi kamuoylarını sakinleştirmek için, bu tarz sözleri sarfediyor. Reformlar yaparak kendimizi hazırlamalıyız. Türkiye, 2010’dan önce çok büyük bir milli hamle gösterirse, tam üyelik neden olmasın” diye konuştu.

Türkiye parçalanmaz

Türkiye’nin AB’ye girmesiyle parçalanacağı ve başta doğu illerimizde olmak üzere toprak satın almaların yoğunlaştığı iddialarını yorumlayan Yılmaz Öztuna, “Burası Filistin değildir. Türkiye sağlam bir devlettir. Toprak satılması bizi korkutmamalı. Toprak satın alsınlar ki, kiliselerini yapsınlar, hiçbir şeyi değiştiremez” diye konuştu. Öztuna, Kürtçe veya Lazca gibi alt dillerde de yayın yapılmasının sakıncalı olmadığını ancak bunun TRT yerine özel sektör eliyle yapılmasının doğru olduğunu dile getirdi.

Yorumlar kapatıldı.